BAM

Bölge Adliye Mahkemesi'nin Konkordato'da 1 Yıllık Kesin Mühletin Verilmemesi İle ilgili Bozma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesi'nin Konkordato'da 1 Yıllık Kesin Mühletin Verilmemesi İle ilgili Bozma Kararı

T.C.

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

17. HUKUK DAİRESİ

E. 2018/3010

K. 2019/25

T. 24.1.2019

• KONKORDATO İSTEMİ ( 2004 S.K. Md. 289/2 Uyarınca Geçici Komiserin Duruşmadan Önce Yazılı Raporunu Sunması ve Mahkemece Gerekli Görülürse Beyanı Alınmak Üzere Duruşmada Hazır Bulunması Gerektiği/Karar Celsesinde Komiserlerin Hazır Olmadığı Mahkemece Çelişkili Görülen Hususların Açıklattırılmadığı Anlaşılmış Olup 2004 S.K. Md. 289/2 Hükmüne Uyulmadan Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu )

• KESİN MÜHLET ( Konkordatonun Başarıya Ulaşmasının Mümkün Olduğunun Anlaşılması Hâlinde Borçluya Bir Yıllık Kesin Mühlet Verileceği/Bu Kararla Birlikte Mahkemenin Yeni Bir Görevlendirme Yapılmasını Gerektiren Bir Durum Olmadığı Takdirde Geçici Komiser veya Komiserlerin Görevine Devam Etmesine Karar Vereceği ve Dosyayı Komisere Tevdi Edeceği - Karar Celsesinde Komiserlerin Hazır Olmadığı Mahkemece Çelişkili Görülen Hususların Açıklattırılmadığı Anlaşılmış Olup 2004 S.K. Md. 289/2 Hükmüne Uyulmadan Karar Verilmesinin Bozmayı Gerektirdiği )

• YAKLAŞIK İSPAT KURALI ( İİK'nın 289/3. Maddesinde Belirtilen Konkordatonun Başarıya Ulaşmasının Mümkün Olmasının Anlaşılmasından Maksat Yaklaşık İspat Kuralı Olup Taşınmazların Üzerinde İpotek ve Çok Sayıda Haczin Bulunması Nedeniyle Piyasadaki Ekonomik Koşullara Göre Alıcı Bulunmasındaki Güçlüğün Kesin Mühlet Talebinin Reddi İçin Gerekçe Olamayacağı/Bu Hususta Konularında Uzman Konkordato Komiserlerinin Olumlu Raporlarının Aksine Dosyada Bir Bilgi veya Belge Olmadığı Gibi Kesin Mühlet İçerisinde 2004 S.K. Md. 289/4 Gereğince Oluşturulacak Alacaklılar Kurulunda Tartışması Gereken Bir Hususun Karara Dayanak Yapılmasının İsabetsiz Olduğu )

2004/m.289/2-3,293/2,308/h

ÖZET : Dava, İİK'nun 285 vd. maddelerince açılan konkordato istemine ilişkindir.

Uyuşmazlık, komiser heyeti raporları ve uzman görüşünün olumlu raporlarına rağmen mahkemece kesin mühlet talebinin reddine ilişkin kararının doğru olup olmadığı, diğer bir ifade ile borçlulara kesin mühlet verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında, geçici komiser heyetinin nihai raporunda yapılan açıklamalar ile varılan neticenin birbiriyle çelişkili olduğu belirtilmiş ise de, İİK.nun 289/2.maddesinde belirtilen "Geçici komiser, duruşmadan önce yazılı raporunu sunar ve mahkemece gerekli görülürse, beyanı alınmak üzere duruşmada hazır bulunur." hükmüne uyulmadığı anlaşılmaktadır. Karar celsesinde komiserlerin hazır olmadığı, mahkemece çelişkili görülen hususların açıklattırılmadığı görülmüştür.

Yine her ne kadar gerekçeli kararda, şirketin malvarlığının bulunmadığı, taşınmazların tamamının şirket ortağı birleşen davacıya ait bulunduğu ve projede bu taşınmazların satılarak borç ödemesinin öngörüldüğü, ortağa ait taşınmazların satışı ile şirket ortağının, şirkete karşı alacaklı konumuna geleceği, ortağın alacaklı hale gelmesiyle şirketin bu kez ortağına borçlanacağı ve bu alacağın şirkete rücu edilebilir bir alacak olduğu, şirket ortağı tarafından bu haktan feragat edildiğine dair bir belgenin sunulmasından kaçınıldığı ve bu yönde bir belgenin ibraz edilmediği görülmektedir, denilmekte ise de; birleşen davanın davacısı tarafından dilekçeye ekli "Taahhütname" başlığı altında istenilen yazılı belgenin dosyaya sunulduğu anlaşılmaktadır.

2004 S.K. Md. 289/2 uyarınca mahkemenin kesin mühlet vermeden önce alacaklıların itirazlarını da dikkate alması gerekmekte ise de, en büyük rehin alacaklısı banka vekilinin sunulan teklifi kabul etmeyeceklerini ve yapılan müzakerelerde red oyu kullanacaklarını açıkça beyan etmesi nedeniyle İİK'nın 308/h maddesi uyarınca rehinli alacaklıların rehinli alacak miktarının üçte ikiyi aşan çoğunluğunun konkordato ön projesini kabul etmesinin tasdik için zorunlu olması karşısında, rehinli alacaklar bakımından teklif edilen projenin kabul edilmesinin mümkün görülmediği değerlendirilmekte ise de, bu husus kesin mühletin verilmesinden sonra, Konkordato projesinin tasdiki aşamasında tartışılabilecek bir konu olup, geçici mühlet içerisinde yapılan kesin mühlet duruşmasında göz önüne alınamaz. İİK.nun 289/3.maddesinde belirtilen, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olmasının anlaşılmasından maksat yaklaşık ispat kuralı olup, taşınmazların üzerinde ipotek ve çok sayıda haczin bulunması nedeniyle piyasadaki ekonomik koşullara göre alıcı bulunmasındaki güçlük de kesin mühlet talebinin reddi için gerekçe olamaz. Zira çok teknik bilgiyi gerektiren bu hususta, konularında uzman konkordato komiserlerinin olumlu raporlarının aksine dosyada bir bilgi veya belge olmadığı gibi kesin mühlet içerisinde İİK.nun 289/4.maddesi gereğince oluşturulacak alacaklılar kurulunda tartışması gereken bir hususun karara dayanak yapılması doğru olmamıştır.

Açılanan nedenlerle davacı ve davacı vekilinin istinaf taleplerinin kabulüyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davacılara İİK'nın 289/2.maddesi gereğince 1 yıl kesin mühlet verilmesine, müteakip işlemlerin yürütülmesi için İİK.nun 293/2.maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.

DAVA : 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

KARAR : DAVA:

Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin 12.02.2004 tarihinde kurulduğunu, ...namı adı altında 2013 yılından itibaren otel işlettiğini, otelin bulunduğu Beyoğlu ilçesinde vuku bulan gezi olayları ve hemen akabinde yabancı turistlerin ölümü ile neticelenen hadiseler nedeniyle ticari faaliyetlerin akamete uğradığını, hızla rezervasyon ve gelir kaybına uğrayan işletmenin bankalara ve diğer tüzel kişilere olan borç yükümlülüğünü yerine getiremediğini, otelin restorasyon karşılığı yap, işlet devret modeli ile işletilme hakkına sahip olunduğunu, şirketin iki ortaklı olup ortaklardan ...'nin finans kuruluşlarından temin edilen kredilere müteselsil kefil olduğu gibi adına kayıtlı olan taşınmazların da ipotek edildiğini, ortağın sahip olduğu taşınmazları satmak suretiyle bankalara olan borçlarının tasfiyesinin denendiğini ancak satış işlemlerini gerçekleştiremediğini, konkordato ön projesinde borcun tasfiyesine yer verildiğini ve mevcut borçlardan %25 iskonto yapılmasıyla tasdik kararının kesinleşmesinden itibaren 5 yıl ödemesiz 60 ay vade içinde borçların tasfiyesinin planlandığını ve ortağa ait olan tüm taşınmazların takyidatları ile birlikte listesinin dilekçe ekinde sunulduğunu ve ayrıca rehinli alacaklılarla, adi alacaklıların gösterilerek İİK. 287. maddesi uyarınca geçici mühlet verilmesine ve yasada öngörülen tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Birleşen davada ise;

Davacı dava dilekçesinde özetle; esas davadaki beyan ve iddiaların tekrarı ile şirketin ortağı olduğunu, şirketin borçlarına ayni ve şahsi teminat verildiğini, taşınmazların tamamının adına kayıtlı olduğunu, şirketin konkordato ön projesiyle aynı projeye dayandığını, zira borcunun şirketin borçlarına müteselsil kefaleti ve taşınmazlar üzerinde kurulan ipoteklerden kaynaklandığını, borçların %25 iskonto ile tasdik kararının kesinleşmesinden itibaren 5 yıl ödemesiz 60 ay vadede ödeneceğinin planlandığını belirterek İİK. 287. maddesi uyarınca geçici mühlet verilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesi; komiserlerce kira borçlarının ve işlemiş faizlerin hesaba katılmadığı, raporun çelişkili olduğu, İİK.nun 289. maddesi uyarınca mahkemenin kesin mühlet vermeden önce alacaklıların itirazlarını da dikkate alması gerektiği, en büyük rehin alacaklısı ...bank A.Ş vekilinin sunulan teklifi kabul etmeyeceklerini ve yapılan müzakerelerde red oyu kullanacaklarını açıkça beyan ettiği, İİK.nun 308/h maddesi uyarınca rehinli alacaklıların rehinli alacak miktarının üçte ikiyi aşan çoğunluğunun konkordato ön projesini kabul etmesinin tasdik için zorunlu olması karşısında rehinli alacaklar bakımından teklif edilen projenin kabul edilmesinin mümkün görülmediği, alacaklıların sunulan teklifi kabul etmeyeceği ve kanunda öngörülen çoğunluğa ulaşılamayacağı daha baştan belli ise kesin mühlet talebinin reddedilmesi gerektiği, taşınmazların üzerinde ipotek ve çok sayıda haczin bulunması nedeniyle piyasadaki ekonomik koşullara göre alıcı bulunmasındaki güçlük bir yana ve taşınmazların değerinin ipoteklerin çok üzerinde de bulunmadığı, bu nedenle konkordato ön projesinde üzerinde çok sayıda ipotek ve rehin bulunan taşınmazların satılması suretiyle borcun ödeneceği yönündeki tasfiye teklifinin başarıya ulaşma ihtimalinin olmadığı gerekçesi ile esas ve birleşen davada, davacıların kesin mühlet ile konkordato talebinin reddine karar vermiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ

Davacı vekili ile birleşen dosyanın davacısı istinaf taleplerinde;

1- )Huzurdaki davaya konu olan somut olayda tanzim edilen raporların ve uzman görüşünün hiçbir şekilde değerlendirmeye alınmadığını, yok sayıldığını,

2- )Konkordato ile taşınmazlarını makul süre içerisinde, alacaklılarla da konuşarak, piyasa koşulları içerisinde gerçek rakamlara satmak veya ortak almak v.b. birtakım ticari teşebbüsleri de değerlendirerek borçların tasfiyesini önerdiklerini ve bunu amaçladıklarını, yerel mahkemece verilen kararın konkordatoya ilişkin hükümlerinin özüne ve amacına bu nedenle aykırı olduğunu, “...” adı altında çok değerli bir marka yaratıldığını, karara itibar edilmesi halinde bu markanın yok olacağını, dolayısıyla burada kamusal yararın da bulunduğunu,

A. Birlesen dosya - ... açısından;

Yerel mahkemenin gerekçeli kararında " piyasadaki ekonomik koşullara göre alıcı bulunmasındaki güçlük" diyerek kendisini ekonomist ve taşınmaz değerleme uzmanı yerine koyduğunu, zaten piyasa kötü olduğu için konkordatoya başvurulduğunu, Yerel mahkeme kararının birleşen dava açısından “Etkisiz Hüküm” niteliğinde olduğunu, zira dosyadaki vakıaların, somut gerçeklerin ve bilimsel raporların hiçbirinin dikkate alınmayarak, talepleri hakkında da hukuki değerlendirme yapılmadan, dosya incelenmeden bilimsel raporlar dikkate alınmadan sadece “piyasadaki ekonomik koşullar” denilerek sonuca gidilmesinin ağır bir yargılama hatası olduğunu, yerel mahkemenin aynı zamanda özel ve teknik bilgiyi gerektiren konuda kendisini bilirkişi heyeti ( ya da komiserlik ) yerine koyduğunu, çünkü ortada, başta geçici komiserliğin oybirliğiyle tanzim etmiş olduğu ve konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalini yüksek gören müspet bilimsel raporları mevcutken özel ve teknik bilgiyi gerektiren bu konuda yerel mahkeme tüm bilgi eksikliğine rağmen bütün müspet raporları yok saydığını, raporlara itibar edilmemesinin gerekçelerinin de somut ve nesnel verilerle ortaya konulamadığını,

B- )...Limited Şirketi bakımından;

Yerel mahkemenin “Yaklaşık İspat” kavramını tam olarak anlayamadığını, yaklaşık ispat ile kesin ispat kurumlarının birbirine karıştırıldığını, daha henüz konkordato kesin mühleti dahi verilmeden ve kesin mühlet verilseydi olası kesin mühlet içinde tartışılıp neticeye bağlanacak ve açıklığa kavuşacak konularla ilgili peşinen kanaatte bulunulduğunu, böylece geçici mühlet, kesin mühlet ve konkordato tasdiki kavramlarının da tamamıyla birbirine karıştırıldığını, geçici mühletin daha ziyade şeklî unsurlara dayanan ve kanunun öngördüğü belgelerin toplanmasıyla olgunlaşan bir süreç olduğunu, geçici komiserin raporuyla birlikte yapılacak değerlendirmeyle İcra ve İflas Kanunu'nun 289. maddesi uyarınca konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalinin yaklaşık ispat ölçüsüne göre ortaya konulması halinde kesin mühlet verileceğini, oysa, yerel mahkemenin ancak kesin mühlet içinde araştınlıp, incelenip ortaya konulacak hususlarla ilgili karar verdiğini, zira projenin başarıya ulaşma ihtimalinin bulunmadığını, projenin tasdik koşullarının olmadığını söyleyerek kesin mühlette yapılması gereken değerlendirmeyi bu aşamada yaptığını, böylece kesin mühlet kurumunun adeta yok sayıldığını, kesin mühlet içerisinde tanzim edilecek raporlar ve tertip edilecek toplantılar, müzakereler ve uğraşlar ile karşılıklı fedakârlıklarla konkordato tasdikine hazırlık yapıldığını, komiserlik raporunun konkordatonun başanya ulaşma ihtimalini ilk görünüşte; yani yaklaşık ispat ölçüsü uyarınca mümkün kılıyorsa mahkemenin kesin mühlet kararını vermesi gerektiğini,

Yerel mahkemenin duruşmada borçluyu ve komiserleri dinlememiş olup duruşmaya gelen alacaklıları dinlediğini, duruşmaya katılan ... Şirketi ortağı ve şahsı için de konkordato talebinde bulunan ...yi dinlemediğini, “beyanlanmızı tekrar ederiz” şeklindeki dayatma içeren standart ifadeyi duruşma tutanağına geçirttiğini,

Yerel mahkemenin İİK.nun 308/h maddesine göre rehinli alacaklılarla müzakere ve borçların yapılandırılması usulünü de tamamıyla yanlış anlayıp, hatalı yorumladığını ve yaptığı hatalı yorum neticesinde son derece isabetsiz bir karar verdiğini, 308/h maddesiyle kesin mühlet içerisinde borçlunun talebi halinde rehinli alacaklılann da konkordato projesine dahil edilmesi imkânının ihtiyari olarak tanındığını, rehinli alacaklılarla yapılacak toplantının ayrı bir toplantı olup diğer alacaklılarla yapılacak asıl toplantıda aranan nisapları hiçbir şekilde etkilemeyeceğini, dolayısıyla, konkordato kesin mühletinde adi alacaklılarla yapılacak toplantı ve projenin tasdiki ya da reddinin rehinli alacaklıların durumuyla herhangi bir bağlantısı olmadığını, yerel mahkeme'nin kararında öncelikle rehinli alacaklılarla yapılacak toplantının aslında kesin mühlet içinde olacağını anlayamadığını, konkordatonun tasdikinin doğrudan rehinli alacaklıların da oyuna bağlı olduğu şeklinde tamamıyla kanuna aykırı ve aslında mevcut olmayan bir durumun karara dayanak yapıldığını, bu sonuca henüz bu aşamada varılamayacağını,

Yerel mahkeme'nin kararında şirket ortağı tarafından şirket lehine ipotek verilmiş olan şahsî malların satışına muvafakat ettiğine ve ödediği borç için şirkete rücu etmeyeceğine dair feragat belgesinin sunulmasından kaçınıldığı söylense de bu belgenin dosyaya 02.10.2018 tarihinde konkordato duruşmasından önce konkordato duruşmasına beyan dilekçeleri ekinde ibraz edildiğini, mezkûr belgenin konkordato talep eden ilgililerden sadece ... şirketi bakımından sonuç doğurduğunu, birleşen dosyada ...'nin talebi bakımından herhangi bir hukuki anlamı, sonucu olmadığını,

Yerel mahkeme'nin kararında her ne kadar şirket ortağı tarafından şirket lehine ipotek verilmiş olan şahsî malların satışına muvafakat ettiğine ve ödediği borç için şirkete rücu etmeyeceğine dair feragat belgesinin sunulmasından kaçınıldığı söylense de bu belgenin 02.10.2018 tarihinde konkordato duruşmasından önce konkordato duruşmasına beyan dilekçemizin ekinde dosyaya ibraz edildiğini, belgeyle ilgili kendilerinin dinlenmediğini, mezkûr belgenin konkordato talep eden ... bakımından hiçbir sonucu olmadığından, yani ...kendi kendine rücu edemeyeceğine göre, yerel mahkeme'nin kararının bu yönüyle de mantık hatası içerdiğini,

Yine yerel mahkeme kararında konkordato projesinde borcun tasfiyesi için taşınmaz satışının öngörüldüğünü kesin biçimde kabul edip, yine aynı kararda konkordato projesinde yer almamasına rağmen centur şirketinin işlettiği otelin işletme faaliyetini sürdürdüğünü ve kiralarını ödemediğine değindiğini, kiraların ödenmemesinin projenin başarıya ulaşma ihtimali önünde engel olduğunu kabul ettiğini, proje kapsamında olmayan yap-işlet-devret modelindeki otelin işletme faaliyetiyle ilgili ödenemeyen kiraların bahis konusu yapılmasını anlayamadıklarını, zira konkordato sürecinin işleyişiyle ilgili yine büyük bir yanılgıya düşerek otelin kiraları ödenmediği için konkordatonun tasdikinin şartlarının mevcut olmadığı kanaatine vardığını, oysa, konkordato geçici mühlet aşamasında konkordatonun tasdikinin şartlan tartışma konusu yapılamayacağını, sadece yaklaşık ispat aranacağını, konkordato ön projesinde otelin mevcut işletme faaliyetini bir değer olarak belirtmediklerini, aksine, otelin işletme devir değerine yer verdiklerini,

Yine yerel mahkemenin, kararında alacaklıların itirazlarının da dikkate alınması gerektiğini vurguladıktan sonra en önemli rehinli alacaklı olan ... Bank A.Ş. vekilinin sunulan teklifi kabul etmeyeceklerini ve yapılan müzakerelerde de ret oyu kullanacaklarını beyan etmesi üzerine icra ve iflâs kanununun 308/h maddesinin rehinli alacaklılar için aradığı çoğunluğunun oluşmayacağının “daha baştan belli olacağı” için kesin mühletin reddine karar verdiğini, İİK.nun 288/1. Maddesi gereğince alacaklıların geçici mühletin ilânından itibaren ancak yedi günlük kesin süre içerisinde konkordato mühleti verilmesini gerektiren bir hal bulunmadığını delilleriyle birlikte ileri sürerek itiraz edebileceklerini, ancak itiraz edilmediğini, yerel mahkemenin süre geçtikten sonra itirazı değerlendirmeye aldığını, Konkordato duruşmasında aslında dinlememesi gereken alacaklıların dinlendiğini, beyanlarını dikkate alarak kararına gerekçe yaptığını, oysa İİK.nun 289/2.maddesine göre konkordato duruşmasına borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı çağırıp, dinleyebileceğini, gerekçeli kararda kullanılan “daha başta belli'" ibaresinin bağımsız ve tarafsız bir yargıda kullanılmaması gerektiğini,

Konkordatonun çekişmesiz yargı işi olup çekişmesiz yargıda fer'i müdahillik söz konusu olamayacağını, mahkemenin bu tanımlamayı kullanarak konkordato yargılamasını "çekişmeli yargı işi" olarak yürüterek hasımlar ihdas ettiğini, hüküm fıkrasında bazı alacaklıları ismen zikrederek kararının sonunda bu alacaklılar bakımından da “kararın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içerisinde bölge adliye mahkemesinde istinaf kanun yoluna başvurabileceklerine” hükmettiğini, İİK.nun 293.maddesiyle sadece borçlu ile konkordato talep eden alacaklılar bakımından kanun yolu imkânı tanındığını, oysa, somut olayda konkordato talep eden alacaklı bulunmadığını,

Yerel mahkeme kararında komiserlik raporunun sonuç kısmında komiserlik raporunda belirtilen aktiflerin pasifin %17 fazlası olması durumu en kötü şartlar dikkate alınarak yapılan hesaplama olup, tek başına kesin mühlet talebinin kabulü için yeterli gerekçeyi oluşturmadığını, hükmün doyurucu gerekçeden yoksun olmasının doğrudan doğruya hukuki dinlenilme hakkının ihlali olduğunu, tahkikat aşamasının hukuk muhakemeleri kanunu'nun emredici nitelikteki hükümlerinden ( HMK m. 143 - 146 ) olup, bu hükümlere aykırılığın mutlak bozma sebebi olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:

İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararı davacı ... ve davacı şirket vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;

Dava, İİK.nun 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir.

Davacı şirketin dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu'na ...sicil numarası ile kayıtlı olduğu, ticari merkezinin ( diğer davalı ile birlikte ) Beyoğlu/İSTANBUL adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 285/3 ve 154/1.maddesinde öngörülen yetkili Mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacıların Konkordato talepli dava dosyalarının birleştirilerek yapılan yargılaması sonunda, davacı şirkete 09/05/2018, davalı ....'ye 17/07/2018 tarihinde 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verildiği, davacı şirkete verilen sürenin 06/08/2018 tarihinde 2 ay uzatıldığı, 10/08/2018 tarihli karar celsesinde de yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmaktadır.

Davacıları Konkordato ön projelerinde; mevcut borçların % 25 iskonto yapılması ile birlikte mahkemece tasdikinden sonra en kötü şartlarda 5 yıl ödemesiz, 60 ay vadede ödenmesi, piyasadaki durgunluğun sona ermesi ve taşınmazların değerinde satılması halinde belirtilen vadeden önce ödemelerin yapılacağı taahhüt edilmiştir.

Konkordato komiserlerinin raporlarının incelenmesinde; davacı şirketin 30/06/2018 tarihli rayiç değerlere göre hazırlanmış bilançosunda 7.500.000,00.-TL olan ödenmiş sermayesinin tamamını yitirdiği, borca batıklık tutarının ( - ) 60.347.722,66.-TL olduğu, konkordato ön projesinde gayrimenkullerin satılarak borçların tasfiyesinin öngörüldüğü ancak davacı şirketin üzerine kayıtlı gayrimenkulün bulunmadığı, söz konusu gayrimenkullerin diğer davacı ...dına kayıtlı taşınmazların rayiç değerinin 71.914.153,71.-TL değerinde olduğu, projenin teorik olarak mümkün göründüğü ancak esas sorunun taşınmazların piyasa koşullarında rayiç değerlerinden satılması becerisine bağlı olduğu, belirsizliklerin dikkate alınması gerektiği, gayrimenkuller satılsa dahi şirket açısından durumun değişmeyeceği, zira şirketin alacaklılarının davacı ...sıfatında toplanacağı, diğer bir anlatımla davacı şirketin kurtulduğu borç kadar diğer davacı.. ...i'ye borçlu hale geleceği, bu nedenle...'nin şirkete karşı alacak haklarından feragat ettiğine dair yazılı belge sunması gerektiği bildirilmiş ( Davacı ...tarafından 02/10/2018 tarihli dilekçeye ekli "Taahhütname" başlığı altında istenilen yazılı belge dosyaya sunulmuştur ). Taşınmazların rayiç değerlerinin toplam borçların %17 fazlasını oluşturduğundan Konkordato ön projesinin gerçekleştirilebilmesinin kuvvetle muhtemel olduğu rapor edilmiştir.

Dosyaya davacı tarafça sunulan ve Prof. Dr.... tarafından hazırlanan uzman görüşünde ise; borçluya kesin mühlet verilmesinin koşullarından birinin de borçlunun mâli durumunun iyileşme ihtimalinin varlığı olup, yaklaşık ispat kuralının yeterli olduğu, konkordato projesinin başarıya ulaşabilmesi için gerekli tüm önlemlerin alındığı, bu nedenle başarı şansının kuvvetle muhtemel olduğu, sadece kesin mühlet kararı verilmeden önce yapılacak duruşmada borçlunun ve konkordato talep eden alacaklıları dinleyeceğini, komiserin ise gerekle görülürse dinleneceğini, diğer alacaklıların dinlenemeyeceğini, hiç bir alacaklının ilk anda konkordatoya rıza göstermesinin beklenmemesi gerektiğini, kesin mühlet içinde yapılması gereken tartışmaların ve alacaklıların redde yönelik itirazının geçici mühlet içinde yapılmasının usuli ret tavrı olarak değerlendirildiği, borçlunun işletmekte olduğu yap-işlet-devret temeline dayalı Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait otelin kira sözleşmesi hukuki ilişkisinin devamının konkordato sürecinin başarıyla neticelenmesi için gerekli olduğunu, rehinli ( ipotekli ) taşınmazlar ve alacaklılar bakımından hiçbir menfi sonucun olmadığı, rehinli alacaklıların alacak tutarlarını aşan rehinler kurulmuş olduğundan yeterince koruma altında oldukları, bu nedenlerle kesin mühlet kararı verilmesi gerektiği kanaatinde oldukları belirtilmiştir.

Uyuşmazlık, komiser heyeti raporları ve uzman görüşünün olumlu raporlarına rağmen mahkemece kesin mühlet talebinin reddine ilişkin kararının doğru olup olmadığı, diğer bir ifade ile borçlulara kesin mühlet verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

İİK.nun Kesin Mühlet başlıklı 289.maddesi gereğince; Mahkeme, kesin mühlet hakkındaki kararını geçici mühlet içinde verir.

Kesin mühlet hakkında bir karar verilebilmesi için, mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Geçici komiser, duruşmadan önce yazılı raporunu sunar ve mahkemece gerekli görülürse, beyanı alınmak üzere duruşmada hazır bulunur. Mahkeme yapacağı değerlendirmede, itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır.

Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir. Bu kararla birlikte mahkeme, yeni bir görevlendirme yapılmasını gerektiren bir durum olmadığı takdirde geçici komiser veya komiserlerin görevine devam etmesine karar verir ve dosyayı komisere tevdi eder.

İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında, geçici komiser heyetinin nihai raporunda yapılan açıklamalar ile varılan neticenin birbiriyle çelişkili olduğu belirtilmiş ise de İİK.nun 289/2.maddesinde belirtilen "Geçici komiser, duruşmadan önce yazılı raporunu sunar ve mahkemece gerekli görülürse, beyanı alınmak üzere duruşmada hazır bulunur." hükmüne uyulmadığı anlaşılmaktadır. Karar celsesinde komiserlerin hazır olmadığı, mahkemece çelişkili görülen hususların açıklattırılmadığı görülmüştür.

Yine her ne kadar gerekçeli kararda, şirketin malvarlığının bulunmadığı, taşınmazların tamamının şirket ortağı birleşen davacıya ait bulunduğu ve projede bu taşınmazların satılarak borç ödemesinin öngörüldüğü, ortağa ait taşınmazların satışı ile şirket ortağının, şirkete karşı alacaklı konumuna geleceği, ortağın alacaklı hale gelmesiyle şirketin bu kez ortağına borçlanacağı ve bu alacağın şirkete rücu edilebilir bir alacak olduğu, şirket ortağı tarafından bu haktan feragat edildiğine dair bir belgenin sunulmasından kaçınıldığı ve bu yönde bir belgenin ibraz edilmediği görülmektedir, denilmekte ise de; birleşen davanın davacısı ... tarafından 02/10/2018 tarihli dilekçeye ekli "Taahhütname" başlığı altında istenilen yazılı belgenin dosyaya sunulduğu anlaşılmaktadır.

Yine İİK.nun 289/2.. maddesi uyarınca mahkemenin kesin mühlet vermeden önce alacaklıların itirazlarını da dikkate alması gerekmekte ise de en büyük rehin alacaklısı ...bank A.Ş vekilinin sunulan teklifi kabul etmeyeceklerini ve yapılan müzakerelerde red oyu kullanacaklarını açıkça beyan etmesi nedeniyle İİK.nun 308/h maddesi uyarınca rehinli alacaklıların rehinli alacak miktarının üçte ikiyi aşan çoğunluğunun konkordato ön projesini kabul etmesinin tasdik için zorunlu olması karşısında rehinli alacaklar bakımından teklif edilen projenin kabul edilmesinin mümkün görülmediği değerlendirilmekte ise de bu husus kesin mühletin verilmesinden sonra, Konkordato projesinin tasdiki aşamamında tartışılabilecek bir konu olup, geçici mühlet içerisinde yapılan kesin mühlet duruşmasında göz önüne alınamaz. İİK.nun 289/3.maddesinde belirtilen, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olmasının anlaşılmasından maksat yaklaşık ispat kuralı olup, taşınmazların üzerinde ipotek ve çok sayıda haczin bulunması nedeniyle piyasadaki ekonomik koşullara göre alıcı bulunmasındaki güçlük de kesin mühlet talebinin reddi için gerekçe olamaz. Zira çok teknik bilgiyi gerektiren bu hususta, konularında uzman konkordato komiserlerinin olumlu raporlarının aksine dosyada bir bilgi veya belge olmadığı gibi kesin mühlet içerisinde İİK.nun 289/4.maddesi gereğince oluşturulacak alacaklılar kurulunda tartışması gereken bir hususun karara dayanak yapılması doğru olmamıştır.

Açılanan nedenlerle davacı ve davacı vekilinin istinaf taleplerinin kabulüyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davacılara İİK.nun 289/2.maddesi gereğince 1 yıl kesin mühlet verilmesine, müteakip işlemlerin yürütülmesi için İİK.nun 293/2.maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

SONUÇ : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;

1- )Davacı ... ile davacı şirket vekilinin istinaf taleplerinin KABULÜNE,

2- )İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 08/10/2018 Tarih ve 2018/403 E. 2018/978 K.sayılı kararının HMK'nun 353/1-b-2. Maddesi gereğince KALDIRILMASINA,

3- )Birleşen dosyanın davacısı ile asıl davanın davacısı şirkete İİK.nun 289/2.maddesi gereğince 1 YIL KESİN MÜHLET VERİLMESİNE,

4- )Yukarıda açıklanan hususlarda gereği ve müteakip işlemlerin yerine getirilmesi için İİK.nun 289/2.maddesi gereğince dosyanın mahkemesine İADESİNE,

5- )Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 Sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 32,30 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 121,30 TL harçtan peşin olarak yatırılan 98,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,20 TL olmak üzere toplam 55,50 TL'şer harcın davacılardan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,

6- )Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,

7- )İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 2004 Sayılı İİK'nun 293/2 maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24.01.2019