Eski CHP Milletvekili ve PM üyesi Eren Erdem, 17-25 Aralık operasyonunda ortaya çıkan ses kayıtlarını servis ettiği iddiasıyla Silivri Cezaevi’ndeki tutukluluğunda 11 ayı geride bıraktı.
Tutukluyken cezaevinde yapılan operasyonda ele geçirildi! Hücresinde tekrar yakalanıp tutuklandı! Hbir delil olmaksızın verilen 4 yıl 2 ay cezayla tahliye olmayan TEK kişi. Üstüne ceza onanırsa 17 ay daha cezaevinde kalacak. En büyük tesellisi fikirlerinin özgürlüğü. 
Cezaevinde İÇ adlı kitabını yazdı, şimdi yeni kitabı DIŞ’ı yazıyor. Tutukluluğunun 147’nci gününde kaleme almaya başladığı İÇ, kendi ifadeleriyle; bir iç yolculuğun güncesi, bir felsefe metni, hayat ile bütünleşen yeni bir devrimci ve içsel bir tasavvuf yorumu, din istismarına panzehir.

Aydınlanma için yazıyor
Cumhuriyetin eksik kalan aydınlanma amacına yönelik kaleme aldığı kitabında, “Zindan kokan ellerimle yazılmıştır. Ve özgür yüreğimden dökülmüştür. Bu nedenle okuyunuz. Eğer sizde bir cevheri ortaya çıkarırsa, okutunuz” diye yazıyor.
İÇ’in giriş bölümünde, tecriti, gardiyanları, sayımı, açık görüşü, yeme içmeden dışarıyla iletişime kadar envai kuralları, doktoru, kütüphanecisiyle hapishane evrenini ayrıntılarıyla paylaşıyor Eren Erdem.

Ardından felsefenin tanımını yaparak insan ruhunun ve bilincinin derinliklerine referans aldığı büyük filozoflar eşliğinde bir seyahat başlatıyor. Meziyetleri ve kusurlarıyla insan doğasını çözümlüyor. Bilginin temellerini, kaynaklarını ve insanlığa katkılarını inceliyor. Bilincin oluşum aşamalarına dikkat çekiyor.

Karşılaştırmalı örneklerle Tanrı anlayışlarını, dinler arası ve ötesi bir hatta değerlendiriyor. Her alanda insanlık, adalet ve vicdan adına hem kişisel hem toplumsal anlamda kaybedilenlerin faturasını çıkarıyor, dökümünü çözümlüyor. Bunu yaparken insana, topluma ve erke özgü hemen her duygu ve kavram kaleminde deneme tadında metinlere dönüşüyor.

‘Ben sizi rahatsız etmeye geldim’
Eren Erdem, artık iktidara gelmenin yolunun toplumsal değişimi tesis etmekten geçtiğini düşünüyor. Çıktığında, doğrudan insana dokunarak bireyin değişimini esas alan bir çizgide mücadele etmeye devam edecek. İÇ’in sonuna doğru “Kitap umudu büyütsün. Yararlı olsun” temennisinde bulunan Erdem, son noktayı Ali Şeriati’nin deyimiyle koyuyor: “Beni sizi rahatsız etmeye geldim... ”
En kısa zamanda özgürlüğüne kavuşması ve yüz yüze bir söyleşi yapmak umuduyla avukatı aracılığıyla yolladığımız söyleşi sorularımızı cezaevinden yanıtladı Eren Erdem. İÇ’i, dava sürecini, siyaseti, adaleti, cezaevi koşullarını, neyi nasıl düşündüğünü, yazdığını, direndiğini, çıktığında neler yapacağını, komşuları Kavala ve Kozağaçlı’yı, avluyu, kitapları ve o ünlü ketılı anlattı. 
Sevgi ve selamlarını iletiyor. Bu arada her pazar Twitter’da @erenerdemnet hesabından flood’ları yayımlanıyor. RT ve favlarınızı bekliyor. Kitap yollayan, mektup yazan herkese minnettar, devamını rica ediyor. Adresi: Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampusu, 9’No’lu cezaevi c10 blok 67’No’lu oda.

Dinciliğe ve yozlaşmaya karşı bir manifesto

Bu kitabı neden yazdınız?
Bu kitap uzun bir tecritin ürünü. Tek başına 8 metrekarelik bir hücrede kalınca insan içine yolculuk ediyor. Esasen İÇ böyle bir yolculuğun özeti. Toplumu kasıp kavuran dinciliğe karşı çıkan içsel bir metin. Aynı zamanda felsefi bir genel çerçeve var. 
İÇ, dinciliğe ve her türden yozlaşmaya karşı bir manifestodur. DIŞ kavganın, İÇ hesaplaşma olmadan sonuç getirmeyeceği gerçeğine binaen yazılmıştır. Bu nedenle İÇ önemli bir girizgâhtır. Okuyana hem pratik bilgiler verir. Ve hemen her konuda tahlil içerir. İÇ’imiz de böyle değil mi?

[Haber görseli]

Bu kitabı dört kez yazıp ilk üçünü yaktınız mı? Öyle mi?
Bu kitabı değil, aslında dört kez farklı konuda kitaplar yazmaya başladım, bitirdim. Bunlar genelde milletvekilliğim ve gazeteci-yazarlık zamanımdaki gibi siyasette hâlâ bilinmeyen alanlarda, çarpıcı konularda, gerçekleri belgeleriyle ortaya koyduğum son dönem önemli siyasi tartışmalara ilişkindi. Fakat o tarihte bu kitapları bekletme kararı aldık. Doğru zamanı bulmak adına... Sonrasında İÇ’i yazdım, içeriden içeriyi yazdım. Şimdi ise DIŞ adlı kitabı yazmaya başladım. İç, dış kavganın öncesinde verilmesi gereken iç mücadelesiydi. Şimdi ise önceki yazdıklarımı DIŞ adlı kitapta toplamaya çalışıyorum. Şimdi dış mücadele zamanı. Doğru zamanı bekledim, doğru zaman geldi, şimdi önceden yazdığım taslakları birleştirerek yazıyorum.

‘Avlu bir akademidir!’

“Okuduğunuzda eğer bir şey bulursanız, bir başkasına da okutunuz” çağrınızın asıl nedeni ne?
Ben yazdığıma güveniyorum. Okuyan herkesin kendi İÇ’inden birşeyler bulacağını biliyorum. Bu özgüvenle böyle bir çağrı yaptım. Neticede bir yazar için kitabının yaygın biçimde okunması son derece önemlidir. Şu ana kadar gayet yaygın durumda. Okurlarıma teşekkür ederim. DIŞ’ı beklesinler.

İş mahkemesinden kritik 'kanser ilacı' kararı İş mahkemesinden kritik 'kanser ilacı' kararı

“İÇ”in giriş bölümünde cezaevi koşullarını yazıyorsunuz. Koşulları ve halkıyla cezaevi evreninde neler olur/oluyor?
Silivri 9 No’lu cezaevi bambaşka bir dünya. Diğer cezaevleri koğuş sistemine sahip. Burada ise tekli ve çiftli odalar var, koğuş yok. Türkiye’nin en baş belası görülen muhaliflerin uğrak durağı. Gardiyanlar artık duruma alışmış, neredeyse TV ve gazetelerde gördüğü simalar buradan geçmiş. Dolayısıyla son derece dikkatli ve hassaslar. Arada politik davrananlar oluyor ama bu genel değil istisna. Kitapta zaten değindim.

Son haftalarda, Osman Kavala ve Selçuk Kozağaçlı bizim bölüme (C Blok) getirildi. Artık camdan cama bağırarak konuşuyoruz. Bizim için avlu bir akademidir. Bizi zindana atanlar sanmasın ki zulmediyorlar. Ben 10 ayda 100’den fazla kitap okudum. Avluda her adımda, ilmek ilmek geleceği düşlüyorum. Ve düşlerimi teorize ediyor, yazıyorum. 
Buradan, içeri girdiği günden daha fazla kararlı, eksiklerini tamamlamış ve mücadeleye hazır biri olarak çıkacağım. Cezaevi evreninde ben, kendini bu süreçte yetiştiren ve zindanı adeta fırsata çeviren bir tutumla bulunuyorum. Onun dışında, ketıl ile yaşadığım tarif edilemez aşkın ürünü olan yemekler ve her daim güleceğimiz anılarla yükleniyoruz. Geçecek ve kavuşacağız.

‘Mebusken düşünme, mapusken düşün deniliyor’

Cezaevinde yazmak, okumak hele ki düşünmek nasıl bir hal, zincirleme reaksiyon?
Cezaevi düşünme eyleminin en yoğun yaşandığı alan. Mebusken düşünmememiz, lider ne derse el kaldırmamız telkin edilirdi. Mapusken tam tersi, bol bol düşünmemiz telkin ediliyor. Hem mebusluğu hem mapusluğu görmüş biri olarak, “İÇ’e yolculuğun ve düşünmenin yurdu hangisidir” sorusuna mapus cevabı veririm. Ama tabii tadında bırakmak lazım.

Daima güncel yaraların hele ki adalet, hukuk, iyilik arayışı ve anlayışının tarihler ve zamanlar arası ifadesi “İÇ”. Meziyetleri ve kusurlarıyla insan doğasına, bilginin kaynaklarına ve bilincin oluşum aşamalarına dair okura aktardıklarınızın başında başka neler geliyor?
Dış dünyada yaşanan her hadise içimizdeki bir temel meziyet ya da kusura dayanıyor. Aslında ben bu kitapta, hayatın içinde hayat ile bütünleşen yeni bir devrimci ve içsel bir tasavvuf yorumu ortaya koyuyorum. Kalbi akıl ile birleştirmek suretiyle dogmalardan arındırılmış yeni bir Anadolulu irfan bakış açısı ortaya koymaya çalışıyorum. Kitaba biraz da böyle bakmamız lazım. Bu özellikle de din istismarına panzehirdir. Okuyanlar bunu zaten görecekler.

Susmadığınız için hapistesiniz. Ve sizin de vurguladığınız gibi muhakkak çıkacaksınız. Sonra? Neler değişti, değişecek?
Türkiye’de değişen bir şey yok. Ancak benim açımdan mücadelenin şekli ve yöntemleri noktasında bir değişim olduğunu söyleyebilirim. Kitle siyasetiyle değişim olmaz. Kitle siyasetiyle iktidar değişse bile, kitle sizi bir önceki iktidara benzetmeyi başarır. Bu nedenle buradan çıktığımda, doğrudan insana dokunarak bireyin değişimini esas alan bir çizgide mücadele etmeye devam edeceğim. Özetle, ben toplumsal değişimin iktidara gelmenin sonrasında olacağını düşünürdüm. Artık iktidara gelmenin yolunun bu değişimi tesis etmekten geçtiğini düşünüyorum.

Davada son duruma ilişkin değerlendirmenizi ve çağrınızı rica ederek bitirelim söyleşimizi.
1 Mart’ta karar verildi. Tabii bu sadece ilk derece mahkemesi kararı. Biz itirazları yaptık. Adalet arayışımız sürüyor. Tabii 4 yıl ceza alıp tahliye edilmeyen TEK kişiyim. Üstelik 9 ay tutukluluktan sonra. Bariz bir siyasi müdahale yapıldı. Yahu dünyada “cezaevinde yakalanan ve tutuklanan” kaç kişi var?

Bu dosya bahane, amaç beni ve benim nezdimde toplumsal muhalefeti sindirmek ve korkutmak. Ama nafile. Biz bu yola çıkarken kefenimizi giydik. Ama öyle güneşlikten bozma, trol marifetiyle dönüştürülmüş tül perdeden değil. İnsan adalet için yaşar ve ölür. Bu zulümler bizi sadece büyütür.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/1431316/_Bu_zulumler_bizi__sadece_buyutur__.html

Editör: Haber Merkezi