Yazar:Ali BEYLİK*
Yaklaşım / Ocak 2011 / Sayı: 217
I- GİRİŞ
Son iki yılda uluslar arası vergilemede, bilgi değişimi ve saydamlık konusunda önemli değişiklikler yaşanmaktadır. Zararlı vergi rekabeti uygulamaları nedeniyle, başta Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve Fransa olmak üzere gelişmiş ülkelerin vergi gelirinde kayıplar yaşanmıştır. Bu hususu engellemek amacı ile OECD bünyesinde “Vergisel Bilgi Değişimi ve Saydamlık Küresel Forumu” adı altında, ülkeler arasında vergisel bilgi değişiminin etkin hale getirilmesine yönelik çabalar artırılmıştır. Küresel Forum, 2002 yılında oluşturduğu vergisel bilgi değişimi anlaşma modelini esas alarak, başta vergi cennetleri olmak üzere, üye ülkelerin bu anlaşmaları yapmalarını sağlamaya çalışmaktadır. Verdiği teknik desteğin ötesinde, yapılan bu anlaşmaların, taraf olan ülkelerde uygulanıp uygulanmadığını da gözlemlemekte ve rapor etmektedir.
Yapılan bu çalışmalara politik destek ise gelişmiş ülkelerden gelmektedir. Son iki yıl içersinde gerçekleşen G8 ve G20 zirvelerinin sonuç bildirgelerinde, vergi cennetleri ile mücadelede, Küresel Forumun çalışmalarına destek verildiği belirtilmektedir. Örneğin, Haziran 2009 ayında İtalya’da gerçekleşen G8 Maliye Bakanları zirvesinde, vergi cennetlerinde gizlenen gelir ve/veya varlıklar için daha fazla tolerans gösterilmeyeceği açıkça belirtilmiştir. Haziran 2010 ayında Toronto’da gerçekleşen G20 zirvesinde ise, vergi cennetleri ile mücadeleye destek verildiği belirtilmektedir. Yaşanan bu gelişmeler sonucunda, yıllar itibariyle yapılan, vergisel bilgi değişim anlaşma sayılarında baş döndürücü bir artış gerçekleşmiştir. Bu artış, aşağıda yer alan grafikte görülebilir:
Yapılan bu anlaşmalar ile talep edilmesi halinde, suç niteliği taşısın veya taşımasın tüm vergisel konularda bilgi değişiminin sağlanması amaçlanmaktadır. Vergi cennetleri ile anlaşma yapılan ülkeler, vergi cennetlerdeki şirketlerin ortaklarına, banka hesap bilgilerine ve muhasebe kayıtlarına ulaşabilmektedir. Günümüzde, tüm finansal merkezler vergisel amaçlı bilgi değişimi ve saydamlık konusundaki Forum tarafından geliştirilen OECD standartlarına uymayı taahhüt etmişlerdir.
Bu değişen ortamda, vergi cennetlerinde geliri ve/veya varlıkları bulunan mükellefler de yakın gelecekte vergi kaçırma sonucunda elde ettikleri paralar için güvenli sığınaklar bulma konusunda zorluklar yaşamaya başlamışlardır. Bu kapsamda, bilgi değişimi veya diğer kurumların yürürlüğe girmesi için gerekli olan zaman, mükelleflere gizledikleri bu gelirleri ve varlıkları gönüllü olarak ülkelerinin gelir idarelerine beyan etmek için fırsat vermektedir. Hükümetler ve vergi idareleri de bu fırsatı gönüllü uyum programları kapsamında değerlendirmeye çabası içindedirler.
OECD, geçmişteki katı bankacılık sırları bulunan ülkelerden faydalanarak gelirlerini ve servetlerini gizleyen mükelleflerin, bu gelir ve servetlerini beyan etmeleri için geliştirilen gönüllü uyum programlarını destekleyerek, offshore hesaplar yoluyla vergi kaçırma ile mücadeleyi desteklemektedir. Verilen bu destekler, özellikle kriz döneminde gelirini artırmaya ihtiyaç duyan ülkeler için yardımcı olmaktadır. Uluslar arası vergisel işbirliği yoluyla incelenme riskinin artmış olması ve gönüllü beyan uygulamaları sonucunda önemli miktarlarda vergi toplanmaktadır. Örneğin, ABD’de 14,700 mükellef bu kapsamdaki gelirlerini beyan etmiş, Almanya da ise 20.000’den fazla sayıda mükellef beyanda bulunarak, 4 milyar EURO civarında hükümete ek gelir sağlamıştır. Gelişmekte olan ülkeler ise, bu konudan daha fazla etkilenmektedirler. Brezilya, Çin, Hindistan, Rusya ve Güney Afrika da offshore uygulamaları nedeniyle, vergi gelirlerinde önemli miktarlarda kayıplar yaşamaktadır.
II- VARLIK BARIŞI UYGULAMALARI
OECD, 2010 yılı Eylül ayı içerisinde yayınladığı bir rapor(1) ile 39 ülkede gözlemlediği varlık barışına benzer uygulamalar hakkında bilgi vermiş ve başarılı bir uygulamanın temel ilkelerini raporlamıştır. OECD Raporunda, uygulamaları gözlemlenen ülkeler Arjantin, Avustralya, Avusturya, Belçika, Kanada, Şili, Çin, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, Hindistan, İrlanda, İsrail, İtalya, Japonya, Kore, Lüksemburg, Meksika, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Rusya Federasyonu, Slovakya, Slovenya, Güney Afrika, İspanya, İsveç, İsviçre, Türkiye, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleridir.
Sayılan bu ülkelerin tamamında, mükelleflerin kayıtdışı bırakmış olduğu bir gelirin gelir idaresince tespiti halinde, bu gelire ilişkin vergi ve faiz mükelleften istenmekte; mükellefin eyleminin suç unsuru oluşturması halinde ise hürriyeti bağlayıcı cezalar talep edilebilmektedir. Yunanistan ve İzlanda dışındaki tüm ülkelerde ise mükellefe ayrıca para cezası kesilmektedir. Kayıtdışı bırakılan gelirin, mükellef tarafından gelir idaresine gönüllü olarak beyan edilmesi durumunda ise, ülkelerin farklı yaklaşımları mevcuttur. Ülkemizde pişmanlık müessesesi olarak var olan bu durum, Arjantin, Fransa, Yunanistan ve İsrail dışındaki tüm ülkelerin vergi yasalarında kalıcı olarak düzenlenmiştir. Aşağıda yer alan tabloda, bu hususa ilişkin ülkeler bazında bilgiler mevcuttur.
Ülke
|
Vergi
|
Faiz
|
Para Cezası
|
Hürriyeti Bağlayıcı Ceza
|
Arjantin
|
UYGULANMIYOR
|
|||
Avustralya
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Var
|
Avusturya
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Yok
|
Belçika
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Yok
|
Kanada
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
Yok
|
Şili
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Var
|
Çin
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Yok
|
Çek Cumhuriyeti
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Yok
|
Danimarka
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
Estonya
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Azaltılmış
|
Finlandiya
|
Var
|
Var
|
Var
|
Var
|
Fransa
|
UYGULANMIYOR
|
|||
Almanya
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Yok
|
Yunanistan
|
UYGULANMIYOR
|
|||
Macaristan
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
Yok
|
İzlanda
|
Azaltılmış
|
Var
|
Var
|
Var
|
Hindistan
|
Var
|
Var
|
Var
|
Var
|
İrlanda
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
İsrail
|
UYGULANMIYOR
|
|||
İtalya
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
Japonya
|
Var
|
Azaltılmış
|
Azaltılmış
|
Var
|
Kore
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Var
|
Lüksemburg
|
Var
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Meksika
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Yok
|
Hollanda
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
Yeni Zelanda
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
Ülke
|
Vergi
|
Faiz
|
Para Cezası
|
Hürriyeti Bağlayıcı Ceza
|
Norveç
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Yok
|
Polonya
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
Yok
|
Portekiz
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
Rusya
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Yok
|
Slovakya
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Yok
|
Slovenya
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Var
|
Güney Afrika
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
İspanya
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
İsveç
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Yok
|
İsviçre
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Yok
|
Türkiye
|
Var
|
Var
|
Yok
|
Yok
|
İngiltere
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
ABD
|
Var
|
Var
|
Azaltılmış
|
Yok
|
Yukarıda yer alan ülkelerden Arjantin, Avustralya, Fransa, Yunanistan, İsrail, İtalya, Meksika, Hollanda, Portekiz, Güney Afrika, Türkiye, İngiltere ve ABD, yazımızın giriş bölümünde yer alan gelişmelere paralel olarak, kendi mükelleflerinin vergi cennetlerinde bulunan gelirleri ve/veya varlıklarını ülkeye geri getirmeleri için özel beyan programları uygulamışlardır. Ülkemizde “varlık barışı” olarak yasalaşan bu uygulamanın benzerlerini, sayılan bu ülkeler gerçekleştirmişlerdir. Bu şekilde yapılan ülke uygulamalarını, aşağıdaki gibi kısaca özetleyebiliriz.
Arjantin, kayıtdışı bırakılan gelirlerin beyan edilmesine ilişkin olarak, 31 Ağustos 2009 tarihinde biten bir özel düzenleme getirmiştir. Bu düzenlemede, kara para aklama niteliğindeki olaylar kapsam dışında bırakılmıştır. Beyan edilen gelire uygulanacak vergi oranları ise, bu gelirlerin nasıl kullanıldığına bağlı olarak %1 ila %8 arasında değişmektedir. Beyan edilen gelir iki veya daha fazla süre için yeni konut alımı veya gayrimenkul yatırımı için kullanılırsa oran %1; devlet tahvillerinin alınıp iki yıl süre ile tutulması halinde %3; herhangi bir özel amaç olmadan ülkede nakit olarak bulundurulması halinde %6 ve ülkeye transfer edilmemesi halinde ise %8 olarak uygulanmıştır. Beyan edilen gelirler için para cezası kesilmediği gibi, hürriyeti bağlayıcı cezalar da söz konusu değildir.
Avustralya, 30 Haziran 2010 tarihinde biten bir özel uygulama getirmiştir. Bu uygulamaya göre, yurtdışındaki gelirlerini beyan eden mükelleflerden verginin tamamı istenmekte, faiz oranlarında ise indirim yapılmaktadır. 20.000 Avustralya Dolarının üzerindeki beyanlarda, tahakkuk edecek verginin %10’u oranında para cezası kesilmektedir.
Fransa, 31 Aralık 2009 tarihinde biten özel bir düzenleme getirmiştir. Bu düzenlemeye göre, kayıtdışı bırakılan gelire ilişkin verginin tamamı istenmekte; faiz ve para cezaları ise mükelleflerin durumuna bağlı olarak değişmektedir. Hürriyeti bağlayıcı ceza ise uygulanmamıştır.
Yunanistan, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren sadece 6 ay süre ile uygulanacak özel bir düzenleme getirmiştir. Ülkeye transfer edilen varlıkların değeri üzerinden %5 oranında vergi istenmiştir. Varlıklar beyan edilmiş, ancak ülkeye transfer edilmemiş ise vergi oranı %8 olarak uygulanmıştır. Para cezası veya hürriyeti bağlayıcı ceza ise uygulanmamıştır.
İtalya, vergi kalkanı adı altında 30 Nisan 2010 tarihine kadar uygulanan özel bir düzenleme getirmiştir. Bu düzenlemeye göre, beyan edilen varlıkların değerinin %2’i olarak hesaplanan brüt gelire %50 vergi oranı uygulanmıştır.
Meksika, 2009 vergi affı programı olarak özel bir düzenleme getirmiştir. Ülkeye getirilen sermaye tutarına gerçek kişiler için %4, tüzel kişiler için ise %7 oranı uygulanarak vergi istenilmiştir. Hesaplanan verginin beyan yapıldığı anda ödenmesi gerekmektedir. Ayrıca bir para cezası veya hürriyeti bağlayıcı ceza uygulanmamıştır.
Hollanda, 1 Ocak 2010 tarihine kadar geçerli olmak üzere özel bir düzenleme getirmiştir. Kayıtdışı bırakılan gelir ve/veya servet tutarları için ödenmesi gereken vergi ve faizinin tamamı talep edilmiş, ayrıca bir para cezası veya hürriyeti bağlayıcı ceza uygulanmamıştır.
Portekiz, vergi mükelleflerinin beyan etmedikleri varlıklara benzer yatırımların değerinin %5’ini vergi olarak ödemelerini gerektiren bir program uygulamaya koymuştur. Ayrıca bir para cezası veya hürriyeti bağlayıcı ceza uygulanmamıştır.
Güney Afrika, gizlenen gelirlere ilişkin verginin tamamını talep eden bir program geliştirmiştir. İncelemede olan mükellefler için %50 oranında faiz talep edilirken, nezdinde inceleme yürütülmeyen mükellefler için ise faiz istenmemiştir.
İngiltere, Lihtenştayn’a bulunan yatırımlar veya varlıklar için özel bir program uygulamaya koymuştur. Bu varlıkları için verginin ve faizin tamamı talep edilirken, %10 ila %20 arasında değişen oranlarda para cezası istenmiştir. Hürriyeti bağlayıcı ceza ise söz konusu değildir.
Amerika Birleşik Devletleri, offshore hesaplarda bulunan ve beyan edilmeyen gelirler için özel bir düzenleme getirmiştir. 23 Eylül 2009’a kadar geçerliliği bulunan düzenleme 15 Ekim 2009 tarihine kadar uzatılmıştır. Beyan edilmeyen gelirler için verginin ve faizinin tamamı talep edilmiştir. Son 6 yılı kapsamak üzere, yıl içerisindeki yabancı banka hesaplarında bulunan tutarların en yüksek olduğu değerinin %20’si oranında para cezası istenilmiştir.
III- BAŞARILI BİR VARLIK BARIŞI UYGULAMASININ ESASLARI
Birçok ülke, yazımızın önceki bölümünde de görüldüğü üzere, günümüzde gönüllü uyum programları yürütmektedir. Bu tür uygulamalar, maliyetli ve tartışmalı denetim, hukuki ihtilaf ve cezai soruşturmalardan kaçınarak zaman ve maliyet konusunda etkin uyum çalışmalarını kolaylaştırmaktadır. Vergi cennetlerindeki servetlerin beyan edilmesini amaçlayan gönüllü uyum programları, vergisel bilgi değişimi ve şeffaflık standartlarından azami derecede faydalanma konusunda bir fırsat sunmaktadır. OECD Raporuna göre, bir varlık barışı düzenlemesinin başarılı olabilmesi için gerekli unsurlar, aşağıda özetlendiği şekildedir:
A- BAŞARILI BİR UYGULAMA İÇİN DÜZENLEMENİN AMAÇLARI VE ŞARTLARI AÇIK OLMALIDIR
Bu tür uygulamalar, genellikle kısa dönemde vergi gelirlerini maliyetsiz olarak artırmanın yanı sıra, uzun dönemde mükelleflerin vergi kaçırma faaliyetlerinden vazgeçmelerini amaçlamaktadır. Bazen bu uygulamalar, yurtdışına yapılan yatırımları da ülkeye geri çekmeyi ya da bilgi değişimi olmayan ülkelerdeki sermayeyi geri getirmeyi amaçlar. Uygulamayı gerçekleştirecek ülkenin, sayılan bu amaçlardan hangisini veya hangilerini gerçekleştirmek için bu tür uygulamalara gideceğini açık olarak ortaya koymalıdır. Ayrıca, uygulamadan yararlanılacak süre ve uygulamadan yararlanacak mükelleflere uygulanacak vergi ve ceza konusunda açık belirlemeler yapılmış olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra, uygulamadan yararlanacak mükelleflere kara para aklama konusunda da nasıl davranılacağı konusunda, düzenlemede açık ifadeler yer almalıdır.
B- BAŞARILI BİR UYGULAMA, KISA DÖNEMDE VERGİ GELİRLERİNİ ARTIRACAKTIR
Kısa dönemli vergi gelirlerinin artırılması, genellikle bu tür uygulamaların başlıca amacıdır. Başarıya ulaşabilmek için, bu amaca ulaşılabileceğinin kanıtlanması gerekir. Bunun için ise sağlanacak gelirler ve bu uygulamanın maliyetleri ile gelecek yıllarda bu uygulamalar olmaksızın sağlanacak gelirlerin fırsat maliyetleri konusunda inandırıcı hesaplamaların yapılması gerekir. Uygulamadan sağlanacak net faydaların, kamuya detaylı olarak açıklanması şart olmasa da, yapılacak açıklamalar vergisini hâlihazırda ödeyen mükellefleri, devletin vergi yükünü adil dağıttığı konusunda güvence verebilecektir.
C- BAŞARILI BİR UYGULAMA İÇİN, VERGİSİNİ ÖDEYEN MÜKELLEFLERİN HASSASİYETLERİ DE GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMALIDIR
Bu uygulamalar ile vergisel yükümlülüklerini yerine getiren mükellefleri destekleyen, ancak; vergi kaçırma ile de mücadele eden bir denge kurulmaya çalışılmalıdır. Kurulacak bu dengeyi mükelleflerin algılaması ve bunu kabul etmesi programının başarılı olmasının zorunlu bir unsurudur. Dikkatlice planlanmadığında, varlık barışı uygulamaları hâlihazırda yükümlülüklerini yerine getiren mükellefler üzerinde olumsuz etkiler yaratabilecektir. Bunun için, varlık barışı uygulamalarının mükelleflere tanınan özel bir fırsat olarak sunulması gerekmektedir.
D- BAŞARILI BİR PROGRAM, UYGULAMADAN YARARLANACAK MÜKELLEFLERİN KAYITLI DAVRANMASI GEREKTİRECEK ŞEKİLDE DÜZENLENMELİDİR
OECD Raporuna göre, kendi ülkelerine gelirlerini beyan etmeyen mükellefler, denetim riskinin artması nedeniyle gelirlerini beyan etmeye ve bundan sonra vergisel yükümlülüklerini zamanında yerine getirme konusunda isteklidirler. Başarılı bir programın, bu eğilimi güçlendirici ve tamamlayıcı olması gerekmektedir. Vergisini kaçıran mükelleflerin, denetlenme risklerinin bulunmadığını düşünerek uygulamayı ihmal etmesi halinde, bu tür programlar sadece vergi kaçırma kararlarını destekleyecektir. Bu gönüllü uyum çalışmaları, gelirlerini beyan etmeyen mükelleflerin, bu davranışlarını cesaretlendirici veya ödüllendirici nitelikte olmamalıdır.
IV- YENİ BİR VARLIK BARIŞINA İHTİYACIMIZ VAR MI?
Yazımızın önceki bölümlerinde, vergi cennetlerinde gelirlerini ve/veya varlıklarını gizleyen mükelleflerin, bu varlıklarını kendi ülkelerine getirebilmelerini sağlayıcı düzenlemeler ve bu düzenlemelerin başarılı olması için OECD tarafından getirilen önerilen kısaca açıklanmıştır. Uluslar arası arenada, vergi cennetleri ile mücadelede kararlı olunduğunu ve bu mücadeleden de sonuçlar alınmaya başlandığı görülmektedir. Ancak, hâlâ vergi cennetlerinde, vergisel nedenlerden dolayı ülkesine dönemeyen büyük miktarda nakitler bulunmaktadır.
Ekim 2010 ayı içerisinde Financial Times’ta yer alan haberlere göre, Amerikan şirketlerinin, denizaşırı ülkelerde yaklaşık 1 trilyon USD nakit paraları bulunmaktadır. Nakit olarak bulunan bu tutarlar, yurt dışındaki şirket alımlarında kullanılmak üzere bekletilmektedir. Örneğin, geçen yıl içerisinde 4.5 milyar USD’a Solvay firmasının ilaç biriminin Abbott Laboratuarları tarafından satın alınması, denizaşırı hesaplarda bulunan bu nakitlerle karşılanmıştır.
JP Morgan tarafından yapılan bir hesaplamada, denizaşırı ülkelerde bulunan tutarın %40’ının vergisel nedenler ile Amerika Birleşik Devletlerine getirilemediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle, başta General Electric, Cisco ve Microsoft tarafından, ABD hükümetinden bu paraların ülkeye getirilmesi için vergi tatili talep edilmiştir. Konu her ne kadar Obama yönetimin şu anda gündeminde yer almasa da, tartışılmaya devam edilmektedir.
Ülkemiz için de benzer durumların söz konusu olması halinde, yeni bir varlık barışı uygulaması getirilmesi tartışılabilir. Bunun için ise, ülkeye getirilebilecek sermaye tutarları ve bu tutarlardan elde edilecek gelirler konusunda gerçekçi hedeflerin ortaya konması gerekmektedir. Ancak böyle bir uygulama ile vergisini ödeyen mükelleflerin hakları konusunda da hassas olunması gerektiği açıktır.
* Baş Hesap Uzmanı
(1) OECD, Offshore Voluntary Disclosure – Comparative Analysis, Guidance and Policy Advice, Eylül
- - - -