Demokrasi reformunu bilemeyeceğim ama doğrusu şu “hukuk reformu” faslı muhteşem, harikulade... Ne de güzel başladılar şu hukuk reformuna!
Mesela Kılıçdaroğlu için fezleke hazırlanması: Ne yani muhalefet lideri diye Meclis kürsüsünden eleştiri yapacağını mı sanıyor... Mesela Ekrem İmamoğlu’na İçişleri Bakanı’nın soruşturma açması: Vay sen nasıl karşı çıkarsın devlet şahsının İstanbul Kanalı’na... Mesela Cumhuriyet gazetesine bir ay boyunca resmi ilan yasağı konması: Gazetenin attığı manşeti beğenmezsem Basın İlan Kurumu’na bir emir, keserim ilanlarını...
Bir de “vatan haini”, “terörist”, “casus” diye diye ötekileştirilen, sadece düşünceleri, sözleri, yazıları nedeniyle hapiste tutulan yüz kadar gazeteci, yazar, milletvekili var... Güldürmeyin beni! Yoksa siz bu “hukuk reformu”nun biz Türkiye vatandaşları için mi ağza alındığını sandınız! Yok hayır, o sözler yabancı yatırımcılar içindi.
Bizim payımıza düşen ise çok eski ve evrensel bir atasözüdür: Hukukun boşluğunu zulüm doldurur.
Enver Gökçe’yi anarken
Bugün 19 Kasım. Enver Gökçe’nin ölüm yıldönümü. (19 Kasım 1981) Ama bu yıl onun aynı zamanda 100. yaş günüydü. Kendi söylemişti: “Adı, haritalarda bile bulunmayan / Bir köyündenim Anadolu’nun...” 1920 yılında Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Çit köyünde doğdu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı... Türk dilinin tüm kolları, Türkmence, Kırgızca, Karaimce, Göktürk ve Oğuz lehçeleri üzerine çalıştı. Sayısız derleme ve çeviriye imza attı. Toplumcu gerçekçiliğin önemli temsilcilerinden oldu.
Enver Gökçe komünistti. 1951 Türkiye Komünist Partisi Tevkifatı’nda tutuklandı. İstanbul Sirkeci’deki Siyasi Şube, Sansaryan Hanı’nın tabutluklarında iki yıl boyunca çok ağır işkence gördü. Tüm yaşamını etkileyecek maddi, manevi bir zulmü yaşadı. 12 Eylül faşist askeri darbe sonrasında kalbi fazla dayanmadı.
Enver Gökçe’nin şiiri, halk türküleri, halk masalları, halk sanatlarıyla beslendi. Folklor çalışmalarından ve araştırmalarından çok etkilendiğini hep açıklardı. Gelenekselden kaynaklanıp evrensele açılan bir çizgide çalıştı. 40 kuşağı şair ve yazarları gibi o da hep günlük yalın bir dili yeğledi. Hiç unutmuyorum, Sanat dergimizde onunla yaptığımız bir konuşmada, “Şiirimin türkü gibi bozlaklarımız gibi okunmasını, söylenmesini isterim” demişti.
Nitekim isteği bir bakıma gerçekleşti. Başta Ahmet Kaya olmak üzere Zülfü Livaneli, Timur Selçuk, Sadık Gürbüz şiirlerini besteleyip söyledi. Hepimizin kıldılar.
Bir hatırlatma: Bu yıl 2020 Enver Gökçe Toplumcu Gerçekçi Şiir Ödülü şair Nihat Behram’a verildi. O da zulme karşı savaş veren şairlerimizden biri. Çok yerinde bir seçimdi. Sevgili Nihat Behram’ı bir kez daha buradan kutluyorum. Ödül töreni Nihat Behram’ın da katılımıyla bu cumartesi (21 Kasım) Çankaya Belediyesi Yılmaz Güney Sahnesi’nde yapılacak.
‘Her gün bir başka zehir’
Enver Gökçe’yi sevgiyle saygıyla anıyorum. Özür dilemek için devlet geç kaldı, bari biz teşekkür edelim: Buyurun şairin “Oy Beni” başlıklı şiiri:
*
“Türkiye yaşanmaz oldu!
Her gün bir başka zehir.
Görmedik,
Bir bahçe, bir çiçek, bir şehir,
Görmedik bir gülen,
Hasılı bir ferah, bir rahat:
Uğruna çekilen,
Derttir, mihnettir
Senden yana olduğumuz sebeptir
Kolektif hayat!
**
Türkiye yaşanmaz oldu!
Gel gör halimiz yaman!
Haramiler, bezirgânlar elinden
Aman, el aman!
Kesilmiş mümkünüm, çarem
Vay ne hal olmuş vatan!
Güzel yârim İstanbul’dan ne haber?
Dil-Tarih’ten, Emekçi’den, Sendika’dan?
Şiddetin sabahı yakındır
Dayan dizlerim dayan”.
Zeynep Oral
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/zeynep-oral/hukukun-boslugunu-zulum-doldurur-1792059