CANAN COŞKUN
[email protected]
@canancoskun
İstanbul Barosu’na bağlı 56 bin avukat, 22-23 Ekim tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’ndeki seçimle yeni yönetimi belirleyecek. Bu defa mevcut başkan Mehmet Durakoğlu aday değil, ancak baro yönetimindeki iki adayın listesinden Türkiye Barolar Birliği delegasyonu için aday olmuş durumda.
Seçime katılacak adaylar ve temsil ettikleri gruplar şöyle:
Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu’ndan Filiz Saraç, Önce İlke Yeniden Yükseliş Hareketi’nden Hasan Kılıç, İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu’ndan Hakan Çatak, Avukat Hakları Grubu’ndan Gökhan Ahi, Bağımsız Avukatlar Grubu’ndan Gülden Sönmez, Önce Avukat Grubu’ndan Elif Görgülü, Genç Hukuk Hareketi Grubu’ndan Savaş İşleyen ve avukat Mert Er Karagülle.
Durakoğlu’nun yönetiminde baroda görev alan Hasan Kılıç, önceki seçimlerde de Durakoğlu’nun karşısında yarıştı. Kılıç, Diken’in sorularını yanıtladı.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Biz dört dönem boyunca İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeliğini yaptık. Baronun bölge temsilciliği, Ceza Muhakemesi Kanunu temsilciliği, baro meclisi üyeliği, avukat hakları merkezi, genel sekreter, başkan yardımcılığı, yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundum. Sonrasında da başkan adayı oldum. 2018’de yüzde 40 katılımla gerçekleşen seçimi önde götürürken 2 bin oy farkla kaybettik. Olumlu bir sonuç aldık ama bu dönem kazanmayı düşünüyoruz.
‘Katılımcılığı gerçekleştireceğiz’
Baro başkanlığına aday olmaktaki motivasyonunuz nedir? Mevcut yönetimin neyi eksik yaptığını ya da neyi iyi yapmadığını düşünüyorsunuz ki yönetime aday oldunuz?
Biz meslek için, meslektaşlar için mücadele ediyoruz. Yani normal koşullarda avukatlığa girdiğimiz birinci gün ne yapıyorsak şu anda da aynısını yapıyoruz. Aday olmadığımız süreçte de avukatların sorunlarıyla uğraşan, yargılamalarına katılan, onlarla iletişim halinde olan, eğitimler veren bir tarzımız, görüşümüz ve anlayışımız var. Her kesimden ve kıdemden meslektaşımıza ulaşmış durumdayız. Onların teveccühü söz konusu. Meslektaşlarımızın talebi söz konusu. Aslında yönetim sürecimizde önemli projelerimiz vardı. Servis, sağlık projesi, baro odaları, baro alanlarının çalışmaları, anlaşmalı kuruluşlar, üniversitelerle anlaşmalar, ücretsiz mesleki sorumluluk sigortası, avukat yargılamaları, avukatın avukatlığını yapmak gibi projelerimiz vardı, ama hepsi yarım kaldı. Teknolojik projelerimiz vardı, hepsi yarım kaldı. Aslında bunu tamamlamak istiyoruz.
Adaylık sürecinde aslında hep yapacaklarımızı söylüyoruz. Yani birileri görev yaparken “Şu neden yapılmıyor? Şu avukat darp edildi, neden burada olunmuyor? Şu yargılamada neden eksiktik” demek var yerine eksikliği nasıl giderebileceğimize bakmak istiyoruz. Avukat-baro arasındaki aidiyet duygusunun koptuğunu görüyoruz. Bunu gidereceğiz. Baronun kapılarını meslektaşlarımıza açacağız. Katılımcılığı geliştireceğiz.
‘Bizim kimseyle bir sorunumuz yok’
Avukatlara yönelik her türlü baskı yıllardır hep yükselişte. Sizin savunmaya yönelik baskıyla başa çıkma formülünüz nedir? Baskıya karşı çıkmak veya engellemek için somut bir öneriniz var mı?
Avukatlar sırf görevlerini yapıyor diye darp ediliyor, vuruluyor, öldürülüyor, katlediliyor. Avukatlar toplum adına, vatandaşlar adına, bireyler adına bu görevleri yerine getiriyor. Her avukat adliyeden girdiğinde aslında bir vatandaşı temsil ediyor. Ama baktığımızda avukatsız bir yargı özlemi olduğunu görüyoruz. Bunu aşmak lazım. Biz sahadayız. Savunmanın savunulması bizim için olmazsa olmaz. Her alanda onların yanında olmaya çalışıyoruz. Bölge birimlerini oluşturacağız. Kadınların bu süreçlerin içerisinde daha çok yer almasını istiyoruz.
Bizim kimseyle bir sorunumuz yok. Hakim, savcı, kalem görevlileri, memurlar, emniyet, karakol dahil herkese belli süreçlerde genel görüşlerimizi ileteceğiz. Herkese saygımız var, ama avukata müdahaleleri kabul etmeyiz. Eğer avukata görevi yaptırılmıyorsa bu durumda karşılarında baroyu bulacaklar.
‘Biz bir hukuk devleti miyiz değil miyiz?’
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın tutuklanmalarının yıldönümü yaklaşıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye tarihindeki sayılı kararlarından birine imza atarak AİHS 18’inci maddenin ihlaline karar verdi. Bu durum sizce baskıcı bir rejimin inşasındaki dönemeçlerden biri mi? ifade özgürlüğüne, toplantı, gösteri yürüyüşü özgürlüğüne ve savunma hakkına yönelik kısıtlamalar sizce bu baskıcı rejimin hazırlayıcısı mıdır?
Hukuk devletinden ne kadar uzaklaşırsanız o kadar baskıcı süreçlere doğru ilerler aşamalar. Özellikle uzun süredir Türkiye’de bir hukuk sorunu var. Aslında barolar, avukatlar bu anlamda önemli. Biz hukuku geri getirmeliyiz. Şu anda yargı bağımsızlığı açısından, hukuk devleti açısından çok ciddi bir yıpranmışlık söz konusu. Bunu nasıl tamir edeceğimize bakmamız gerekir. Anayasa Mahkemesi kararlarını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmaması tartışma dahi olmayacak bir durum. Aslında şuna karar vermek lazım. Biz bir hukuk devleti miyiz değil miyiz? Yargı süreci içerisinde olan kişilerin objektif, adil, hukuka uygun, evrensel prensiplere uygun bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Kişilere göre, durumlara göre, kendi anlayış ve yorumlarınıza göre değil hukukun evrensel prensipleri ne diyorsa, Anayasa ne diyorsa, kurallar, kanunlar ne diyorsa o çerçevede hareket edilmesi lazım.
‘Nefret diline karşıyız’
LGBTİQ+ bireylere karşı ayrımcı dil ve nefret temelli saldırılar gittikçe artıyor ve bu mevcut iktidardan da destek alıyor. Bu bireylerin haklarının korunması için bir çalışmanız var mı?
Biz ayrımcılığa elbette ki karşıyız. Nefret söylemlerine, nefret diline karşıyız. Bu konuda asla taviz veremeyiz. Kendi kendimizi inkar etmiş oluruz. Kabul etmeyi bırakın, bu konuda mücadele etmeliyiz bu ayrımcılık söylemlerine karşı. Baroların yönetim kurulları zaten bunlar için var. En önemli görev onlarda. Özellikle dezavantajlı gruplar açısından da önemli çalışmalar yapmak lazım.
Pazar günü oraya gelip oy kullanacak genç avukatlara ne demek istersiniz? Size neden oy versinler?
Çünkü biz onların temsilcisiyiz. Her an onların yanındayız. Koridorlarda, alanlarda, eğitimlerde. 24 saat onlarla iletişim halindeyiz. Bugün binlerce meslektaşımızla temas ettik. Biz onların temsilcisiyiz. Her dönem bazı kafa karışıklıkları yaratılabilir. Geçtiğimiz dönem küçük bir oyla kaybettik, ama bu dönem kazanmamız gerekiyor. Oyların da bölünmemesi gerekir. Özellikle onlar için çok projelerimiz var. Gençlik meclisi oluşturmak, büro edinme sorunu ile ilgili ‘genç ofis‘ projesi, mesleğe yeni başlayanlar için ücretsiz uygulamalar, yaz eğitim kampı projesi, tüketici hakem heyetlerinde genç avukatlara görev vermek, konkordato komiserliği, bilirkişilik, aktüerya alanlarında çalışmalar yapmak, CMK ücretlerini mutlaka en üst noktaya çıkarmak, denetçi avukat, ‘Avukat Akademisi’ gibi birçok projemiz var.
Bütün meslektaşlarımız için çok çalışacağız. Biz onlar için güzel şeyler yapmak istiyoruz ve bu konuda enerjimiz var, bilgi birikimimiz var. Bugün baroda dokundukları birçok şeyin içerisinde olduk ve o projeleri geliştirdik. Servis, binlerce kişinin ameliyat olduğu sağlık projesi bizim projelerimiz. Bu alanda en tecrübeli kişilerden biriyiz. Dolayısıyla tek sorunumuz var. Yetki almamız lazım. Bu yarım kalan öyküyü, aslında birlikte yazdığımız öyküyü tamamlamak istiyoruz ve ana motivasyonumuz da bu. Bunu birlikte başaracağımızı düşünüyorum.