İstanbul Barosu, valiliğin içki yasağına karşı dava açtı İstanbul Barosu, valiliğin içki yasağına karşı dava açtı

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Mehmet Emre ELÇİ görevinden istifa ettiğini açıkladı.  İşte gerekçeleri ile birlikte o açıklama;

"KOL KIRILDI YEN İÇİNDE KALMADI
GÖRDÜĞÜM LÜZUM ÜZERİNE İSTİFA EDİYORUM

2002 yılından beri İstanbul'da avukatlık yapıyorum. O sene grubumuzla ilk defa kazandığımız seçimde Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubumuz ile tanıştım. Grubumuzun ülkemize, mesleğimize, baromuza katacağı değerler için 18 yıldır mücadele ediyorum. Yağmurda çamurda elimizde broşürlerle Lütfi Kırdar Tarık Zafer Tunaya Haliç Kongre Merkezlerinde çok önemli seçim mücadeleleri verdik. 2008 yılında Mehmet Durakoğlu ile kaybettiğimiz ön seçim dönemi hariç; sürekli baronun içinde canla başla hukukun üstünlüğü için mücadele etmiştik ve o buhranlı dönemden ÖNCE İLKE ruhuyla çıkmıştık. Tüm bu süreçlerde CMK Bölge Koordinatörlüğü, Avukat Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyeliği, Bölge Temsilcilikleri, Baro Meclis Divan Kurulu üyeliklerinde bulundum. Ancak son 15 aydır yaşadığım tecrübeyi geride kalan 16 yılda yaşamadım.
Seçim sürecinde grubun ve yönetimin gençleşmesi dinamikleşmesi, baromuzun gençleşen avukat popülasyonuna yönelik projeler üretilmesi için adaylaştım. Benim bu göreve talip olmamda üç ana amacım vardı.
Birincisi 15 senedir çok yakınen tanıdığım, baroya ilk girdiği günü bildiğim ve mesleğe Metin FEYZİOĞLU'ndan daha fazla zarar vereceğine emin olduğum, Hasan KILIÇ'ın seçimi kazanamamasıydı. Çok şükür bunu başardık. Zira 8 yıllık YK üyeliği ve öncesinde, baroculuk (?) dışında bir mesleki kariyeri olmayan, bu kariyer (?) nedeniyle avukatlık da yapamayan İstanbul Barosuna başkan olmamalıydı.
İkinci amacım 22 sene önce okuldan tanıdığım ve aslında hiçbir şekilde Türkiye Barolar Birliği Başkanı olmaması gereken, mesleğimize ilişkin kaygıları olmayan, yalnızca politikacı olmaya çalışan bir akademisyenin mesleğe zarar veren eylemleri ile mücadele etmekti. İlk TBB Başkan adaylığından beri Metin bey ile ilgili uyarılarıma kulak asmayan üstadlarımın bugün bu noktaya gelmiş olmasından, Metin beyin tüm ülkede geç de olsa anlaşılmış olmasından ve bir şekilde mücadeleye başlanmış olmasından dolayı bir nebze de olsa umutluyum. Ancak bu mücadelenin "mücadele ediyormuş gibi" yapılmasına ilişkin olarak biz dahil "olağanüstü genel kurul kararı" alan barolara yönelik (öz) eleştirilerimi saklı tutuyorum.
Üçüncü amacım ise ülkeme, mesleğime, baroma olan borcumu ödemek, bugüne kadar heybemde biriktirdiğim tüm tecrübelerimi, yeteneklerim dahilinde verebileceğim, yapabileceğim azami katkıları verip, grubumuzu genç meslektaşlar kazandırıp, görev sürem sonunda namusumla şerefimle bu görevden ayrılabilmekti.
Seçimi kazandığımız gün aslında seçim değil 2 yıl süre kazandığımızı, bu süreyi çok verimli kullanmamız gerektiğini her ortamda söylemiş ve yazmış, bu dönem sonunda herhangi bir göreve talip olmayacağımı da belirtmiştim. İstanbul gibi 47.000'i aşkın avukatın bulunduğu bir şehirde bu görevin hakkıyla yapılabilmesi için 7/24 mesai vermeniz gerektiği, bu süre zarfında işlerinizi ve ailenizi unutmak gerektiği de ortadadır.
 Yönetimimiz de bu 15 aylık süre içinde çok kıymetli projeleri hayata geçirdi, çok önemli zamanlarda çok önemli duruşlar gösterdik.
Sorumlusu olduğum Avukat Hakları Merkezimizin kurumsal kimliğe kavuşturulması için çok önemli adımlar attık. Hemen hemen tüm guruplardan oluşturduğumuz merkezimiz ile tam bir dayanışma ruhu ile bizce büyük meselelerin altından kalktık. Acil destek hattımız ile 7/24 meslektaşımızın yanında olmaya çalıştık. 15 aylık süre zarfında 300'e yakın duruşmaya girildi, 700'den fazla olaya cevap-destek verildi, 20'den avukat aramasına iştirak edildi, onlarca suç duyurusu ve  sair işlemler yapıldı, Hasar Danışmanlık Şirketlerine karşı ortak kampanya başlattık, tüm meslektaşlarımızın yaşadığı sorunlarda yanında olmaya çalıştık ve Türkiye barolarının AHM'leri arasında bir koordinasyon kurulması için üç önemli toplantı gerçekleştirildi ve bu yolda çok ciddi aşamalar alındı. Mesleğimiz, meslektaşlarıız, İstanbul Barosu Avukat Haklarım Merkezimiz için gece gündüz bila bedel mücadele eden gönüllülerimize özel olarak teşekkürlerimi sunuyorum.
CMK eğitimlerimiz otelden çıkartıp, otel konforundan daha iyi koşullarda 3000'den fazla meslektaşımıza üstelik bila bedel eğitimden geçirdik. En son yönetim kurulu toplantısında sunduğum CMK avukatlarının ilçe bazlı dar bölge sistemine geçilerek, yeniden bölge toplantıları yapılması, 16.000'i bulan CMK yapan meslektaşlarımızın bölgesel yenilenme eğitimlerinden geçirilmesi hususundaki önerge hayata geçirilirse bu meselede büyük bir adım atılacağı kaanatindeyim. Yine CMK eğitimleri için bir ön eğitim modülü ve uzaktan ön eğitim modülleri hususunda çalışmaları yakın zamanda hayata geçirilmesi planlanıyor. Bakanlığa geçen ay yazdığımız CMK’da karşı vekalet ücretinin düzenlenmesinin tarifeye eklenmesi halinde meslektaşlarımız açısından çok büyük bir kazanım olacaktır.
Ülkenin hukukçuları olarak yerel seçimlerde çok ciddi bir sınavdan geçtik. İstanbul'da seçim hukukunun ayaklar altına alındığı bir büyükşehir belediye seçiminde baromuzun çağrısı ile birçok sanatçı ve STK'nın destekleri ile gerçekleştirilen Demokrasi için Dayanışma Nöbetleri ile yarattığımız sinerji ile Türkiye'nin dört bir yanından gelen 10.600 avukatımız ve barolarımızla seçimin hukuki güvenliği sağlandı. Türkiye Barolarının bu Müdafa-i Hukuk ruhunu hiç yitirmemesini diliyorum.
Staj eğitim merkezinde hızlı bir dönüşüm yaşandı. Gerek eğitmen kadromuz, gerek yeni yürütme kurulumuzun özverili katkıları ile kısa zamanda bir kabuk değişimi yaşandı. Kılavuz avukat projesi ve tüm çalışmaları tamamlanan çok yakında başlayacak olan bilgi yarışması şeklindeki SEM Ön Eğitim Uygulaması gençlere dokunan çalışmalar yapıldı, yapılacaktır.
BAROAKTİF gibi değeri önümüzdeki yıllarda daha fazla ortaya çıkacak, belki de tüm baroyu dönüştürecek bir proje hayata geçirildi. TAKPAS'ın tüm barolara ve avukatlara açılması için TBB'yi Metin beyi ikna ettik digital verilere erişim konusunda farkındalık yaratıp dönüşüm için bir başlangıç yaptık. UYAP Okulu ile meslektaşların bilişim eksikliğini gidermeye çalıştık. Ancak TBB bünyesinde bir bilişim-uyap merkezi kurulması taleplerimize karşılık bulamadık. Yine içimde ukde kalan devletin verilerine (Polnet SGK Mernis vb.) avukatların erişim yetkisinin de çok yakın zamanda hayata geçirilmesini umuyorum.
Son yönetim kurulu toplantısında sunduğum ve görüştüğümüz baromuzun idari yapısına ilişkin bir insan kaynakları departmanı kurulması, baromuzun 141 yıldır genç mottosu doğrultusunda 60 yaş üstü emekliliği gelmiş personel ile vedalaşıması, başkanlık ile yönetim kurulunu organize edecek bir özel kalemin oluşturulması, başkanlık dahil tüm kurul ve komisyonlarda iki dönem kuralı getirilmesi, avukatlar için bir kariyer merkezi planlaması ve tüm belge dökümanların e-imza'ya dönüşümü, adli yardım için dijital otomasyon programına geçilmesi gibi kurumsallaşmaya, dijitalleşmeye yönelik önergelerin ve benzeri projelerin de bir an önce hayata geçirilmesini umuyorum. Sunamadığım ihale komisyonu kurulması meselesesinin da bu gibi kurumlarda elzem olduğu düşüncesindeyim.
Ne var ki bu dönem önemli hatalar da yapıldı. Bunların ilki yönetim kurulunda divanın oluşumu meselesiydi. Devamında baro meclisi seçimleri, grup yürütme seçimlerindeki kamplaşmalara, yönetim içindeki sıkıntıların eklenmesi ile, maalesef bu çatışmadan beslenenler nedeniyle grup içinde kırılmalar yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz. Sorunları çözmesi gerekenlerin de meseleye taraf olması bu yarayı derinleştirmektedir.
Bu dönem Genç Avukatlar Merkezi yapılanmasında da maalesef hata yaptık. Merkez olarak kurulması baştan hatalı olan oluşumda, çok tecrübesiz olan merkez divanının hemen her kurul komisyon merkez ve avukat ile sorun yaşayan yapısına rağmen cesaretlendirilmesi ve destek olunması ile çok yakın gelecekte baromuza ve grubumuza çok büyük zararlar verecek yeni HK’lar yaratacaktır. Bu nedenle derhal bu yapılanmadan vazgeçilerek genç avukatların merkez değil bağımsız bir yapılanma ile Genç Avukatlar Meclisi'ne dönüşmesi gerekmektedir. Bu durum gençlere erişim açısından ve gençlerin kendilerini özgürce ifade edebilmesi açısından elzemdir. Alınması gereken bu karar halen merkezde görev yapan arkadaşların da uzun dönemde yararına olacak bir karardır.
Görev sürem boyunca kamunun kandilini evimde yakmamaya özen gösterdim. Dış görevlere dahi kendi imkanlarım ile gitmeye çalıştım. Bir litre yakıt almadım, görev yaptığım SEM, UYAP OKULU gibi kurumlardan bir kuruş eğitim ücreti almadım. Baron aracını sadece Ankara'ya TBB Olağanüstü Genel Kurul Kararımızı götürmek için ameliyatlı kolumla giderken kullandım. Tüm bunları mesleğime olan borcumun ifası olarak gördüm.
Benim istifa için gördüğüm lüzuma gelirsek; bu göreve girmeme neden olan "verebileceğim bütün katkıları vermek" inancımın hedefimin önüne "namusum ve şerefimle ayrılabilmek" hedefimin geçmiş oluşudur.
Bir insan için en kötü şey inancını kaybetmesidir. Maalesef ben bu mücadeleye olan inancımı kaybettim. Bugüne kadar bu konuda kapalı kapılar ardında başkanımız ile çok konuştum. Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubunu ayrıştıran, Bakırköy Kadıköy ayrımına çanak tutan, bu ayrışmayı ortadan kaldırmayıp aksine bu ayrışmada yönetim de dahil her ortamda taraf olan, grup içi dengeleri gözardı eden bir idare anlayışı ile ÖNCE İLKE RUHUNUN göz göre göre eritilmesine razı değilim. Bugün itibariyle katkı verme, mücadele etme, proje üretme ve çalışma şevkim de kırılmıştır. Ben ne Kadıköy'lü ne Bakırköy'lüyüm, sadece ÖNCE İLKELİYİM. Bu ayrışmanın tarafı değilim. Bu sorunu çözmesi gereken kişinin benim böyle bir misyonum yok demesi ve aksine ayrışmaya çanak tutmasıdır inanç kaybımın nedenidir.  
15 aydır mesleğimizin ve meslektaşlarımızın temel meselelerinde tüm taleplerimize rağmen mücadele ediyormuş gibi görünmek dışında bir şey yapmamak, en basit sorunlarda çözüm üretememek, aksiyon alamamak, grubun kurumsallaşması sağlıklı bir biçimde büyümesi ve gençleşmesinin önüne set çekmek, Metin Feyzioğlu meselesinde dahi sadece iç politik rant amacı ile sonuçsuz eylem planları üzerinden yürümektir inanç kaybımın nedeni.
12 Baronun aldığı Türkiye Barolar Birliğini Olağanüstü Seçimli Genel Kurula Çağırma kararına karşı barolar birliğinin hukuksuz kararına karşı tüm ülkede çok önemli tepkiler gelmişti. 12 baronun üstüne Muğla’dan Tekirdağ’dan Hatay’dan Kocaeli’den ve hatta Ordu Barosundan gelen tepkiler ve kararlar, Eskişehir barosundan Buket hanımın onurlu istifası, ülkede hala hukuku eğip bükmeyen hukukçuların var olduğunu gösteriyordu. Bu rüzgar dönmüş iken;  sadece alınan bu hukuksuz kararı tartışmak ve yaşananların hesabını siyaseten sormak için Metin Feyzioğlu’na genel kuruldan kaçma imkanı vermeyecek reddemeyeceği seçimsiz genel kurul kararı alıp, seçim meselesini Avukatlık Kanunu 80. Maddesinin son fıkrasına göre genel kurul iradesine bırakmak, bu hususta genel kurulda bir karar almak varken; delegelerden imza toplayarak illegal genel kurul planlaması yapmak, İstanbul Barosu'nun gücüne, duruşuna yakışmayan, gerçek eylemsellikten ve süreci doğru yönetmekten uzak, tamamen politik idare anlayışıdır. Bu anlayış Metin beyin arayıp da bulamadığı ortamdır ve bu maalesef muhalif denilen baroların genel anlayışıdır.
Türkiye Barolar Birliğinin bir an önce gerçek çizgisine çekilerek, mesleğin ve meslektaşların sorunları dert eden, çözüm üreten bir yapıya kavuşması için, birliğimizin Türkiye Barolarından müteşekkil bir yapıya kavuşturulması, birlikteki bütün merkez kurul komisyonların bizzat Türkiye barolarının belirlediği ilgili birim başkanları ile oluşturulacak birer meclise evrilmesi, sorunları yaşayan çözümleri bilen sahadan avukatların TBB’nin politikalarına yön verme konusunda yönetim ile düzenli toplantılar yapması, bu şekilde barolar arası koordinasyon dayanışmayı gözeten bir anlayışa dönülmesi, TBB’nin merkezi hükümet çizgisinden çıkması gerekmektedir.
Meseleler karşısında yokmuş gibi davranmak, çözüyormuş gibi yapmak, mücadele ediyormuş gibi durmak ve zamana yaymak benim düsturum değildir. Garip bir hakime had bildirmek değil, Sulh Ceza Yargıçlığı sistemine karşı durabilmektir görevimiz, 133.’sü açılan merdiven altı hukuk fakültelerine karşı durmaktır, 2024'e ötelenen hukuk meslekleri sınavının öne çekilmesi için tüm yurtta etkili eylemler yapmaktır, Çağlayan Adliyesindeki kısıtlı alan kapılarını gerekirse kırmaktır görevimiz. Yalancı pehlivan gibi peşrev çekip durmak değil.
Ben politikacı değilim, avukatım ve benim işim sorun çözmektir. Sorunları çözmek amacı taşınmayan yerde duramam. Başkanın ruhsat törenlerinde sıkça söylediği dürüstlük, erdemlilik ve adaleti yaşantımda sık kullanmaya çalışırım.Sözlerim duvarlara çarpıp çarpıp geri gelse de susamam. Sorunları, herkesin konuştuğu şeyleri söyleyenlere karşı komplo teorisi söylemleri ile yaklaşıp cambaza bak yapamam. Alenen yapılan tehditlere ve meselelerin örtbas edilmesi yaklaşımı ile bir arada duramam.  Rahmetli Kazım başkanımızın ÖNCE İLKE mirasının har vurup harman savurulmasına, ölüm döşeğinde vasiyet ettiği "ayrışmayın bölünmeyin" vasiyetinin tutulmamasını görmezden gelemem.
Baromuzun kurumsallaşması, grubumuzun yeniden eski ruhuna kavuşması birlik olması, Türkiye Barolar Birliği’nin de baroların birliği olması dileklerimle, bugüne kadar bana güvenen her koşulda desteklerini esirgemeyen tüm gruplardan, siyasi düşünceden meslektaşlarımdan, arkadaşlarımdan, dostlarımdan, beni baroya iten rahmetli Erdal ÜNER abimden af dileyerek; mesleğe ve meslektaşların temel sorunlarına karşı mücadele meselelerinde samimi ve gerçekten çözüm odaklı bir irade koyulacağı ışığını göremediğim, bu şartlar altında katkı veremeyeceğim, inanmadığım mücadelede yer almamın faydadan çok zarar getireceği düşüncesiyle, grubumuzda veya başka bir grupta bundan sonra baro bünyesinde hiçbir görev almamak kararım ile hukuka ahlaka mesleğin onuruna ve kurallarına bağlı kalacağıma dair, üzerine yemin ettiğim namusum ve şerefimle bu onurlu görevimden üzülerek ayrılıyorum.
Hakkınızı helal ediniz..."
                                                 Avukat Mehmet Emre ELÇİ

Editör: Haber Merkezi