Cumhuriyet gazetesi yazarı Işıl Özgentürk, kaleme aldığı bir köşe yazısı sonrası önce yandaş medya tarafından hedef gösterildi, ardından kendisini mahkeme karşısında buldu.
İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen duruşmada, Avukat Mustafa Doğan İnal, havuz medyasında sıklıkla gördüğümüz ifadelerle Özgentürk'e saldırdı. İnal'ın, "Bu yazı iğrenç bir paçavradır, faşist, kindar ve iğrenç iftiraların mahkeme nezdinden cezalandırılmasını talep ediyoruz" sözleri mahkeme zabıtlarına geçirildi.
Bu sözlerin ardından kararını açıklayan Mahkeme, Özgentürk'e "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçlamasıyla 1,5 yıl hapis cezası verdi.
Mahkeme hükmün açıklanmasını geri bırakmazken, Özgentürk hakkında benzer bir karar olduğuna atıfla, karar kesinleştiğinde bildirimde bulunulmasını talep etti.
NE OLMUŞTU?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yeni danışmanı Mariam Kavakçı'nın sosyal medyada paylaşılan türbanlı fotoğraflarını ele alarak eleştirel bir yazı kaleme alan Cumhuriyet yazarı Işıl Özgentürk, önce Sabah, Star, Yeni Akit ve Yeni Şafak gazeteleri tarafından hedef gösterildikten sonra gerici sosyal medya hesaplarından yayınlanan hakaretlere maruz kaldı.
Özgentürk, hedef gösterilmesinin ardından savcılıkta ifadeye çağrıldı ve kısa süre sonra hakkında hapis cezası talebiyle dava açıldı.
YAZIDA NE DEMİŞTİ?
Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Işıl Özgentürk hakkında "Yeni kuşak türbanlılar" başlıklı yazısında şu sözlere yer vermişti:
Cumhurbaşkanı’nın yeni danışmanı Mariam Kavakçı henüz yirmi yaşında bile değil ve Instagram’dan paylaştığı pozları insana yeni kuşak türbanlılar konusunda oldukça net bildirimler sunuyor ve bizim de ilgimizi çekmemesi olanaksız.
İyi ki danışman olmuş, böylece yeni kuşak türbanlılar hakkında birkaç söz söylememize fırsat tanıyor. Önce şunu söylemek mümkün, türban artık bir dini sembol değil daha çok bir moda enstrümanı. Öğrencilerimden biliyorum, başlarını kapatan gencecik kızlara soruyorum: “Neden?” Kiminin babası istemiş, kimi kendiliğinden başını kapatmış. Ama türbanın nereden geldiğini bilmiyorlar. Kuran’da yazıp yazmadığını bilmiyorlar. Onlara türbanın Sümerlere dayandığını, bu uygarlıkta zengin ailelerin ilk kızlarını fahişelik görevi yapmaları için belli bir süre tapınaklara yollamak zorunda olduğunu anlatıyor, halk karıştırmasın diye de bu kızların başını örtmesinin zorunlu kılındığını söylüyorum. İlk baş örtünme onlarda, ardından Yahudiler de bu geleneği değiştirerek almışlar ve kiliselerde yaşayan rahibelerin bu biçimde örtünmeleri herkes tarafından kabul edilmiş. Bu bilgiyi verdiğim için bana teşekkür edenler bile var.
Bugün yaşları 18-20 arasındaki gençlere Z Kuşağı deniyor. Özellikle çokuluslu şirketler bu kuşak hakkında sürekli çok ciddi araştırma yapıyorlar çünkü sattıkları malın alıcısı onlar ve onların davranış özelliklerini öğrenmek istiyorlar. Kuşağın en önemli özelliği olarak çabucak sıkılmaları çıkıyor, bir de geçmişi hiç merak etmedikleri. Bu Z Kuşağı içinde başlarını örten genç kızlar da var. Ama onlar da eğlenmek istiyorlar, Instagram’da komik pozlarını yaymak istiyorlar. Öte yandan ülkemizde İmam Hatiplerde de dahil okullarda gerçek bir din eğitimi verilmediğinden, din felsefesi yok sayıldığından şekilcilik alıp başını gidiyor, sonuç hem başını örten hem de çok makyajlı, sivri topuklarıyla yürümekte zorlanan yeni bir model ortaya çıkıyor. Yani dinin önerdiği mütevazı olmak, göze batmamak, merhametli olmak, dayanışma içinde olmak, yani insana ait tüm duygular bu karmaşa içinde hiç tartışılmıyor. Hiç konuşulmuyor.