Alacaklının, borçlu aleyhine ilamsız icra takibi (herhangi bir mahkeme ilamına veya ilam niteliğinde belgeye dayanmayan) başlatmasına binaen, icra müdürlüğü tarafından, borçluya gönderilen belge, ödeme emridir. Borçluya ödeme emri gönderilmeksizin icra takibinin sonraki safhalarına geçilmesi mümkün değildir.
Ödeme Emrine Karşı Borçlu Nasıl Davranabilir?
Borçlu, icra takibine konu borcu veya imzayı kabul etmiyor ise, ödeme emrinin kendisine tebliğinden itiren (genel haciz yoluyla ilamsız takiplerde) 7 gün içerisinde borca ve/veya imzaya itiraz edebilir. Bu süre içinde herhangi bir itirazda bulunmayan borçlunun, talep konusu borcu ödemesi veya icra müdürlüğüne mal beyanında bulunması gerekmektedir.
Borçlunun borcu ödememesi ve herhangi bir itiraz da ileri sürmemesi halinde, yasal sürenin dolmasıyla icra takibi kesinleşmiş ve alacaklı, borçlu aleyhine "haciz talep etme" hakkına sahip olmuş olacaktır.
Borçlunun Ödeme Emrine İtiraz Etmesi:
Ödeme emrini tebellüğ eden borçlu, itiraz etmek istiyor ise; tebellüğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde, ödeme emrini gönderen icra müdürlüğüne yazılı veya sözlü olarak bildirmelidir. Yazılı bildirim, ilgili icra müdürlüğüne hitaben yazılacak bir dilekçe ile yapılır. Ancak borçlu, ödeme emrinin kendisine gönderen icra müdürlüğüne ulaşamayacak durumda ise, bu icra müdürlüğüne gönderilmek üzere (muhabere kanalı ile) bulunduğu yer icra müdürlüklerinden de itirazını sunabilir.
İtiraz sebepleri; borca itiraz ve imzaya itiraz olmak üzere iki başlık altında incelenebilir.
İmzaya itiraz dışındaki tüm itiraz sebepleri, borca itiraz niteliğini haizdir. İlamsız bir icra takibinde ödeme emrini tebellüğ eden borçlunun, borca itirazında herhangi bir sebep bildirme veya dayanak belge sunma yükümlülüğü yoktur. Ancak, ileride alacaklı tarafça İtirazın Kaldırılması prosedürüne başvurulması halinde; borçlu, bu yargılamada (senet metninden anlaşılabilenler hariç olmak üzere) ödeme emrine itirazındaki sebepler ile bağlı olacaktır. (Ancak alacaklının, İtirazın Kaldırılması prosedürüne başvurma hakkına sahip olup olmadığı, takibe konu alacağına dayanak belgenin niteliğine göre değişiklik göstermektedir. Bu sebeple ödeme emrine itiraz edilirken bir avukattan destek alınması önem arz etmektedir. )
Borçlunun; borcunun mevcut olmadığına, borcunun zaten ödenmiş olduğuna, borcun zamanaşımına uğradığına, icra takibinin başlatıldığı icra dairesinin kendisi aleyhine takip yapma yetkisi bulunmadığına (yetki itirazı), bu borç hakkında zaten halihazırda başlatılmış bir icra takibinin mevcudiyetine (derdestlik iddiası) ilişkin tüm itirazları "borca itiraz" niteliğindedir.
Borca itirazın, "ayrıca ve açıkça" belirtilmesi zorunlu olmadığından, yalnızca "itiraz ediyorum", "borcu kabul etmiyorum" vb. beyanlar da geçerli bir borca itiraz teşkil etmektedir.
Ödeme emri uyarınca, borçlu olarak göründüğü miktarın bir kısmını kabul etmekle birlikte, kalan kısmına itiraz etmek isteyen borçlunun "kısmi itiraz" da bulunması da mümkündür. Bu durumda, borçlunun itiraz ettiği kısmı "açıkça ve ayrıca" göstermesi gereklidir. Kısmi itiraz maksadıyla düzenlenen itiraz dilekçesinde, borçlunun "itiraz ettiği borç miktarının" anlaşılmaması, hiç itiraz etmemiş sayılması sonucunu doğuracaktır. Bu sebeple borçlunun, kısmi itirazda bulunurken; itiraz ettiği miktarı anlaşılır, muğlak olmayan bir ifade ile belirtmesi önem arz etmektedir.
Alacaklı tarafça, adi bir senede dayanılarak icra takibi başlatılması halinde, borçlu, senet altındaki imzanın kendisinden sadır olmadığı iddiasında ise; itiraz dilekçesiyle, bu hususu "ayrıca ve açıkça" bildirmelidir. Ancak, imza itirazında bulunulacak senedin adi bir senet olması gerekmektedir, resmi senetlere dayanılarak başlatılan icra takiplerinde borçlunun imzaya itirazı geçerli değildir.
Borçlunun, imzaya itiraz ile birlikte (mevcut ise) imzaya itirazıyla çelişmeyen borca itirazını da, itiraz dilekçesi ile bildirmesi gerekmektedir. Aksi halde yalnızca imzaya itiraz etmiş sayılır.