“(SEGBİS) SİSTEMİ” VE AVUKATLIK MESLEĞİ

AVUKATLIK MESLEĞİNİN; DÜNÜ – BUGÜNÜ - YARINI

Avukat Burhan Öğütcü                                                             Avukat Oktay Kök ([1])

1- Konumuzun Sınırlandırılması

Bugün gerek tümüyle yargı sistemi ve gerekse avukatlık mesleği; yapısal çok ağır sorunlar içindedir. Bu ağır sorunun çözümlenmesinin ilk adımı “kuvvetler ayrılığı, yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı, avukatların özgür ve bağımsız olmaları; birey hak ve özgürlükleri ve bu hak ve özgürlülerinin kullanılmasına güvence”dir. Bunlar sadece atılması gereken ilk adımlardır ve arkasından atılması gereken çok adımlar vardır. Bugünkü ortamda bu adımların atılması konusunda iradenin olmaması bir yana; bu tür istemleri dile getirenler baskı altına alınmaktaldırar. Oysa;

* 1789 Yurttaş Hakları Bildirgesi md. 12 : “Kuvvetler ayrılığı olmayan anayasa, anayasa sayılmaz.” cümlesini içermektedir.

*  Jean-Jacques Rousseau’ya göre “Yasama, yürütme, yargı içiçe geçmişse, özgürlükler garantide değilse anayasa yok demektir. Kuvvet kimdeyse o hâkimdir.”

Günümüzde demokratik yönetimlerin çoğunda, “kuvvetler ayrılığı ilkesi” hakimdir.

Bu nedenle SEGBİS Sistemi ile avukatlar ve avukatlık mesleğini; tümüyle hukuk sistemimiz ile birlikte incelemeyi şu an için gerçekçi buladığımız için konumuzu, mevcut mevzuatla sınırlı olarak inceliyoruz.

2- (SEGBİS) Sistemi

a) “ (SEGBİS) Sistemi”nin Açılımı :

(SEGBİS) Sistemi’nin açılımı, “ses ve görüntü bilişim sistemi”dir.

b) “(SEGBİS) Sistemi”nin Tanımı :

SEGBİS Yönetmeliği’nin “Tanımlar ve Kısaltmalar” başlığı altında düzenlenen md. 3/(1)/(c)’de “UYAP Bilişim Sisteminde ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği ve saklandığı Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi” şeklinde tanımlanmıştır.

Her ne kadar md. 2’ye göre Yönetmeliğin yasal dayanağı ceza ve ceza usul hukukuna ilişkin yasalar ise de; aynı tanımın hukuk yargılamalarıyla ilgili olarak kullanılmasında hiçbir sakınca bulunmamak gerekir.

c) Yürürlükteki Yasal Düzenlemeye Göre Sistemin Uygulanması

Sistem, yargılama usulüne ilişkin olduğundan; ancak yasanın açıkça belirlediği koşullarda uygulanabilir. Yasanın açık biçimde öngörmediği koşullarda yapılacak uygulama; hak ihlallerine neden olur.

d) Yasal Dayanak

* Ceza Usul Hukuku’nda yasal dayanağı; CMK md. 180/(5) ile 196/(4),

* Hukuk Muhakemeleri’ndeki yasal dayanağı da, HMK md. 149’dur. Sözkonusu yasa hükmü; “Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” 17. madde ile değiştirilmek üzeredir.

e) Mevcut Yssal Düzenlemelere Göre SEGBİS Sisteminin Uygulanması

CMK’ya göre uygulama (CMK md. 180, 196/(4)) :

- Tanık ve bilirkşinin ifadesinin alınması (CMK md. 180) :

* uzun ve önceden bilinmeyen bir zaman için duruşmada hazır bulunmasının olanaklı bulunmayacağı anlaşılırsa (CMK md. 180/(1),

* konutunun, yetkili mahkeme yargı çevresi dışında bulunması nedeniyle getirilmeleri zor olursa (CMK md. 180/(2),   

* tanık veya bilirkişinin, aynı anda SEGBİS Sistemiyle ifadeleri alınır (CMK md. 180/(5)) ([2]).

- Sanığın sorgusunun yapılması veya duruşmaya katılmasına karar verilmesi (CMK md. 196/(4) :

Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda SEGBİS Sistemiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir.

HKM’ye göre uygulama (HMK md. 149):

- Mevcut düzenleme :

Madde başlığından da anlaşılacağı üzere HMK md. 149, SEGBİS Sistemiyle duruşma yapılması konusunu düzenlemektedir

* Tarafların rızasıyla mahkeme, tarafların veya vekillerinin; SEGBİS Sistemiyle aynı anda ve bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine izin verebilir (HMK md. 149/(1).

* Tarafların rızasıyla mahkeme, tanık, bilirkişi, uzman veya bir tarafın dinlenilmesi sırasında; başka bir yerde bulunmalarına izin verebilir (HMK md. 149/(2).

Aşağıda değineceğimiz üzere sözkonusu madde; başlığıyla birlikte Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin “B-HMK’da değişiklik yapan maddelerin değerlendirilmesi” bölümü md. 17 ile değiştirilmesi istenmektedir.

3- Avukat ve Avukatlık Mesleği

“Avukat” sözcüğü, eski Yunanda “üstün, ayrıcalıklı ve güzel konuşan” anlamına gelen “Advocatus” sözcüğünden türetilmiştir([3]).

Avukatlık mesleği ise, başlangıcı tespit edilemeyen kadim bir meslek olup; antik Sümer, Mısır ve Yunana kadar gittiği söylenir ([4]).

Başlangıcı kesin olarak bilinemeyen mesleğimizin; bu kadar uzun bir tarihsel süreçten süzülüp gelen özellikler taşıması, kural ve geleneklerinin oluşması doğaldır. Tüm bu gelişmeler, avukatların kendi aralarında kurumların oluşmasına (dernekler ve Barolar) yol açmıştır. Bu kurumlar da zaman içinde kendi birliklerini (Barolar Birliği) oluşturmuşlardır.

Ülkemizde de tarihsel gelişim sonunda Cumhuriyet döneminde, 1926 ve 1938 yıllarında çıkarılan yasalardan sonra ([5]); 07.04.1969-13169 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yayımı tarihinden itibaren üç ay sonra  yürürlüğe giren 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu ile avukatlık mesleği, Barolar ve Türkiye Barolar Birliği, günümüzdeki yasal statüleri oluşturulmuştur. Sonrasında, özellikle darbeden sonra mesleğin  ve meslek örgütlerinin, neredeyse özgürlük ve bağımsızlığını yok edici düzenlemeler yapılmıştır. Sonrasında, bu konuda nisbeten olumlu düzenlemeler yapılmış ise de halen; mesleğin ve meslek kuruluşlarının gerek mevzuat ve gerekse “de facto” (fiilî durum bakımından)  özgür ve bağımsız olduğu söylenemez ([6]).

4- Avukatlık Mesleğinin ve Avukatın Yasal Statüsü

1136 Sayılı Avukatlık Kanunu :

* Avukatlığın Mahiyeti

Madde 1- “Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir.

Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.

Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.”  

 * Avukatlığın Amacı

Madde 2- “Avukatlığın amacı, hukukî münasebetlerin düzenlenmesine her türlü hukukî mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete  uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kuralların tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmî ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde  sağlamaktır.

Avukat bu amaçla hukukî bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.”

Yasal statü öz olarak yukarıda yazılı madde metinlerinde ifade edilmiştir.

Ancak yüzyılların içinden süzülüp gelen avukatlık mesleği; bazı yasa metinleri içine hapsedilemez. Çünkü mesleğimiz; yazılı ve özellikle sözlü bir yaşamın içindedir. Tez-antitez kuralına göre, sürekli olarak her an yeni sentezler oluşumuna hayatiyet kazandırmaktadır. Bu nedenle de,  mesleğimizi tam olarak kavrayabilmek için; tarihten günümüze kadar olan işlevine göz atmak gerekmektedir.

5- Gerçekte Avukatlık, Nasıl Bir Meslektir ?

         

a)

* Avukatlık, savunma mesleği olarak doğası gereği özgür ve bağımsız bir meslektir. Özgür ve bağımsız olmadıkça, mesleğin icra edilme olanağı bulunmamaktadır. Avukatlar, herhangi bir korku, endişe, çekingenlik duygusuna kapılmamalı; özgürce düşünebilmeli ve düşüncelerini de özgürce ifade ederek mesleğinin gereklerini yerine getirebilmelidir. Bunun için de “avukatlık mesleği”nin özgür ve bağımsız olması şarttır.

* “Özgürlük ve bağımsızlığın doğal sonucu olarak avukatlar, hiçbir kişi ve kurumdan emir ve talimat almazlar.

* “Avukat, hâkimin yardımcısı değildir, ancak adalete yardımcı olmakla yükümlüdür.” ([7])

* “Avukat bir memur değildir ve devletin vesayetine tâbi kılınamaz” ([8])

* Molierac’ın çok doğru  ve veciz biçimde ifade ettiği gibi; “Görevimizi yaparken ne müvekkile, ne hâkime, hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Ancak hiçbir hiyerarşik üst de tanımayız. En kıdemsizin, en kıdemlisinden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar tarih boyunca köle kullanmadılar, ama hiçbir zaman efendileri de olmadı.”  

* “Avukatlık sadece bilgi mesleği değil, aynı zamanda bir cesaret mesleğidir. Özellikle siyasî davalarda avukat cesur olmalı, tutuklanmak dahil başına her şeyin geleceğini bilmelidir. Mari Antoninette’nin avukatı, avukat Chaveau-Lagarde ‘Ben konvansiyona iki şeyi sunuyorum gerçeği ve kafamı. Birincisini dinledikten sonra ikincisi hakkında dilediğiniz kararı verebilirsiniz.” ([9]). Ülkemizde de özellikle siyasî nitelikli davalarda,  bunun pek çok örneği vardır.

b)

* Mesleğimizin ilk dönemleri olan Roma İmparatorluğu döneminde avukatlık; serbest meslektir (artes liberates). “hür kişinin fikir faaliyeti para ile ölçülemezdi hatta bu tür bir değerlendirme, hür kişinin hukukî durumu ile uyuşmazdı… fikir faaliyeti ile yardım etmek bir şeref hizmeti (honor) olarak kabul ediliyordu.” Ancak yapılan yardım karşılığı hediye verilmesine bir engel yoktu. Verilen bu hediye, “honorarium” (şeref ücreti) idi ve bir minnet ifadesiydi ve bu “honorarium” adlî yolla takip de edilmezdi ([10]).

* “Roma’da avukatlar; iyi konuşan, bilgili, aktif siyasetle ilgilenen kişilerden çıkmıştır… Romalı avukatların bir diğer özelliği ise, savunmalarında şov ögelerini kullanmış olmalarıdır Romalı avukatlar savunma yaparken ağlamışlar, gülmüşler ve özellikle güldürmüşlerdir. Mahkeme heyetini ve jüriyi etkilemek için karşı tarafı küçük düşürmek çok önemlidir. Bu nedenle Romalı avukatlar savunmalarını esprilerle süsleyerek müvekkillerini savunmuşlardır” ([11]).

c) “Demosthnes (Antik Yunan) Cicero (Roma) bu kişiler yaptıkları savunmalar ile pek çok kişinin mahkemede haklı olarak aklanmasını sağlamışlardır” ([12])

d) “Fransız parlamanları kurulunca bunların başka şehirlerde duruşma yapmaları nedeni ile ‘adaletin gezici şövalyeleri’ denilirdi” ([13]).

e) “Avukatlaren zor durumda dahi her şeye rağmen hukuksuzluğu dile getirebilecek donanıma sahip bir risk grubudur ve bu tür olağanüstü durumlarda (sıkıyönetim, OHAL, askerî darbe, polis darbesi, özel güvenlik darbesi) hedef seçilen meslek gurubudur.” ([14])

f) Avukatlar, çoğu zaman köhnemiş bir dönemin kapanıp yeni bir dönemin ve hatta, yeni bir çağın açılmasını sağlamışlardır. Birkaç örnek verelim :

* Marcus Tullius Cicero, ünlü bir hatip ve avukattır. Ününü ise, “mafya-siyaset-ticaret” ilişkisini açığa çıkardığı “Sextus Roscius” davasında yapmıştır. Zor ve karmaşık davaları üstlenmiş ve bu tür davaları başarıyla sonuçlandırmıştır. Üstelik davalardan ücret almamış ve ücret alınmaması gerektiğini de savunmuştur. Bir İmparatora (Caesar) karşı cumhuriyet rejimini savunma cesaretini göstermiştir.

* Geroges Jacques Danton, Maximillien Robespierre, Denis Diderot, François-Marie Arouet Voltaire 1789 Fransız Devrimi’nin öncülerindendir.

* Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’ni imzalayan 56 kişide 25’i avukattır([15]) George Washington, Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın lideri ve ilk devlet başkanıdır.

* Thomas Jefferson, Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın önderlerinden ve üçüncü devlet başkanıdır.

* Abraham Lincoln, Amerika’da köleliğe yasal olarak sonlandıran devlet başkanıdır.

* Mahatma Gandi, 400 kilometrelik “Tuz Yürüyüşü” ile Hindistan’ın Britanya’ya karşı bağımsızlık hareketini başlattı.

* Muhammed Ali Cinnah, Pakistan Bağımsızlık Hareketi’nin önderi ve ilk devlet başkanıdır.

* Sabri Sipahioğlu, “işgalde Yunanlılar Kuvvacı olduklarından şüphe ettikleri Avukat Sabri Sipahioğlu Bey’i öldüresiye dövmeye geldiler.  Halk avukatı, dana derilerine sararak kurtardı. Çünkü Avukat Sabri Sipahioğlu Bey büyük bir yurtsever, iyi bir Kuvvacı idi. Halkın üzerinde tesir ediyor, işgal kuvvetlerini, heyecanlı, düzgün konuşmalarıyla yerden yere vuruyordu.” ([16])

* Süreyya Ağaoğlu, kadın hakları savunucusu, ilk kadın avukattır.   

* Orhan Adlî Apaydın, yasağı dinlemeyerek Yassıada davalarında savunma görevini yaptı. Apaydın’ın Baro Başkanlığı ise bir efsanedir. 12.Eylûl döneminde İstanbul Barosu kapatıldı ve kapısı mühürlendi. Halen aramızda olan ve davasına sahip çıkan meslekdaşları, kapıdaki mührü söküp attı.

Barış Derneği Davasında tutuklandı ve .çok uzun süre tutuklu kaldı  Sağlık sorunları artınca tutukluluğu kaldırıldı. Ancak tedavisi için, yurt dışına çıkışı engellendi. Tutukluğu kaldırıldıktan çok kısa bir süre sonra vefat etti.Yassıada’da savunduğu siyasetçinin “demokrasi şehidi” olarak anılması, ayrıca darbelere karşıt söylemlerde bulunurken; siyasetçiyi savunan ve darbeye karşı direnirken yaşamını yitiren Avukat Orhan Adlî Apaydın’ın adının dahi anılmayıp adeta belleklerden silinmek istenmesi bir demokrasi ayıbıdır.

* Uğur Mumcu, gençler arasındaki çatışmalarda kullanılan silahların ve uyuşturucu ticaretinin kaynağını deşifre etti. Yurtseverliğinin bedelini, yapılan suikast sonucunda hayatıyla ödedi. Suikastin, “fail-i meçhul” olması, bizim  utancımızdır.

* Ümit Doğanay, özgürlükçü ve demokrat kimliğinin bedelini; suikast sonucu yaşamını yitirerek ödedi.

* Muammer Aydın, Ankara Barosu Başkanlığı yaptı. 12 Mart döneminde tutuklanarak ve suikaste uğrayarak; özgürlük ve demokrasi mücadelesinin bedelini ödedi. Bu suikast, fai-i meçhuldur ve böyle olması bizim ayıbımızdır.

* Mümtaz Soysal, özgürlükçü ve  demokrat kimliğinin bedelinin 12.Mart döneminde tutuklanarak ödedi.

Örnekler çoğaltılabilir.

* Avukatlar; faşizme, ırkçılığa, dinciliğe, darbelere karşı en ön saflarda mücadele etmişlerdir. Çünkü avukatlar, “özgürlük savaşçıları”dır.

f) Aksi yönde davranan, hasbel kader avukat unvanını almış ancak bu mesleğin felsefesini kavrayamamış kişiler yok mudur? Sayıları çok az da olsa vardır. Bunların en ünlülerinden biri  Joseph Raymond Mc Carty’dir. Amerika’da komünist ve sosyalistlere karşı cadı avı başlatmış; birçok kişinin haksız yere tutuklanmasına ve hatta atom bombası sırlarını Rusya’ya sattıklarını tüm kamuoyunu ve yargıyı inandırarak karı-koca Ethel-Julius Rosenberg’in (Rosenbergler) idam cezasıyla ölümlerine neden olmuştur. Dünya kamuoyu bu olayı halen dahi unutamamıştır. Yanlış yönlendirilen kamuoyuna ve yargıya karşı bazı ünlüler kendilerini korumak için “muhbir” durumuna düşmüşlerdir. Ünlü yönetmen ve sinema oyuncusu Charlie Musti Chaplin (Şarlo) İsviçre’ye göç ederek kendini kurtarmıştır. Ancak zaman içinde yapılan haksızlıklar ortaya çıkmış,  Mc Carty’nin psikolojik bakımında sorunlu bir kişi  olduğu anlaşılmış ve toplumdan dışlanmıştır. Hayatı, yalnızlıklar içinde sona ermiştir.

Bu olay, günümüze kadar sürüp gelen acı bir ders niteliğindedir.

6- SEGBİS Sistemi Karşısında Mesleğimizin Durumu

a) SEGBİS Sitemiyle ilgili HMK md. 196’daki yasa değişikliği, yargı reformu paketinde yer almaktadır. Kesinlikle ifade etmek isteriz ki, gerek CMK ve gerekse HMK’daki sistemle ilgili düzenlemeler; gerekse HMK md. 196 değişikliğiyle ilgili taslak; bir bütün olarak yargı  ve avukatlık mesleğiyle ilgili olumlu düzenlemeler değildir.

b) Mevcut Yssal Düzenlemelere Göre SEGBİS Sisteminin Uygulanması

b1) CMK’ya göre uygulama (CMK md. 180, 196/(4)) :

- Tanık ve bilirkşinin ifadesinin alınması (CMK md. 180) :

* uzun ve önceden bilinmeyen bir zaman için duruşmada hazır bulunmasının olanaklı bulunmayacağı anlaşılırsa (CMK md. 180/(1),

* konutunun, yetkili mahkeme yargı çevresi dışında bulunması nedeniyle getirilmeleri zor olursa (CMK md. 180/(2),   

* tanık veya bilirkişinin, aynı anda SEGBİS Sistemiyle ifadeleri alınır (CMK md. 180/(5)) ([17]).

- Sanığın sorgusunun yapılması veya duruşmaya katılmasına karar verilmesi (CMK md. 196/(4) :

Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda SEGBİS Sistemiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir.

b2) HKM’ye göre uygulama (HMK md. 149) :

- Mevcut düzenleme :

Madde başlığından da anlaşılacağı üzere HMK md. 149, SEGBİS Sistemiyle duruşma yapılması konusunu düzenlemektedir.

* Tarafların rızasıyla mahkeme, tarafların veya vekillerinin; SEGBİS Sistemiyle aynı anda ve bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine izin verebilir (HMK md. 149/(1).

* Tarafların rızasıyla mahkeme, tanık, bilirkişi, uzman veya bir tarafın dinlenilmesi sırasında; başka bir yerde bulunmalarına izin verebilir (HMK md. 149/(2).

- Değişiklik Tasarısı :

Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin “B-HMK’da değişiklik yapan maddelerin değerlendirilmesi” bölümü; md. 17 ile HMK md. 149’u başlığıyla birlikte aşağıda yazılı şekilde değiştirilmesi önerilmektedir :   

“17. Ses ve görüntü nakli yoluyla ve başka yerde duruşma icrası

MADDE 149-  (1) Mahkeme, taraflardan birinin talebi üzerine talep eden tarafın veya vekilinin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine karar verebilir.
(2) Mahkeme resen veya taraflardan birinin talebi üzerine; tanığın, bilirkişinin veya uzmanın aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine karar verebilir.

(3) Mahkeme, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerde ilgililerin aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine resen karar verebilir.

(4) Mahkeme, fiili engel veya güvenlik sebebiyle duruşmanın il sınırları içinde başka bir yerde yapılmasına da karar verebilir.

(5) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.”

- Öneri yasalaşırsa aşağıdaki  hallerde Mahkeme SEGBİS Sisteminin uygulanmasına karar verebilecektir : 

* Mahkeme; md. 149/(1) taraflardan birinin istemiyle istemde bulunan taraf veya vekilinin aynı anda bulundukları yerden duruşmaya katılmasına veya usul işlemleri yapmasına,

Karar verebilir.

* Mahkeme; md. 149/(2)’ye göre resen veya taraflardan birinin istemiyle tanık, bilirkişi veya uzmanın; aynı anda bulundukları yerden dinlenmesine karar verebilir. Bu düzenleme tam bir felakettir. Yargılama ilkelerine (âdil yargılanma ilkesi, tanığa soru sorma, yargılamanın yüzyüzeliği, kanıtların yargıç önüne getirilmesi ve yargıç tarafından duruşmada incelenmesi) aykırıdır.

* Mahkeme, md. 149/3’e göre; Tarafların serbestçe tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerde aynı anda; ilgililerin bulundukları yerden dinlenmelerine karar verebilir.

Mahkeme, md. 149/(3)’e göre; “tarafların serbestçe tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerde” ilgililer rızaları aranmaksızın; taraflar, vekilleri, müdahiller, tanıklar, bilirkişiler bulundukları yerden dinlenebilecekleridir.

Md. 149/(3)’e göre sistemin kapsam daha da genişletmiştir.

Buna göre, ilgililerin dolayısıyla avukatların; yargılamaya doğrudan katkıları olmayacağı zımnen ifade edilmiş olmaktadır.

7- Avukatlara Yönelik “Adlî Mobbing” (Yıldırma)

Avukatlara karşı, yıllardan beri ve günümüze kadar uzayıp gelen ve “sistematik biçimde uygulanan mobbing” vardır. “Avukata yönelik adlî mobbing, avukatın görevini yapmasının hukuka ve ahlaka aykırı yöntemlerle fiilen engellenmesine yönelik her türlü psikolojik saldırılardır.” ([18])

8- Uygulama-Eleştiri

Yargı yolunun etkinliği için, avukatların etkin olmaları gerekir. “Avukatların etkinliği” konusuna gelirsek : SEGBİS Sistemi, duruşmaların aleniliği (açıklık) ve yüzyüzeliği, sözlülüğü delillerin duruşmaya getirilip hakim huzurunda tartışılması ilkelerine; kısaca “âdil yargılanma ilkesi”ne  ve hukukî dinlenilme hakkına aykırıdır.

Avukatların, mahkemeyi, tanıkları ve hatta tarafları, etkileme hakkı ve ödevi vardır. “Etkin yargı yolu” da böyle olmasını gerektirir. Bunun için de aynı ortam içinde yani mahkeme salonunda konuşması, yeri geldiğinde de sözlü itirazlarda bulumması gerekir. Esasen “konuşmanın olmadığı yerde; ne doğruluk, ne de yanlışlık vardır. Doğru ve yanlış nesnelere değil, konuşmaya özgüdür.” ( Thomas Hobbes ).

Avukatlık mesleği de bir san’attır ve özellikle “belagat sanatı”dır. Avukatların  canlı ve yüzyüze olmayan bu sistemde, savunma yapmaları  çok ama çok zordur. Bu sistem, esasen var olan savunma- savcı, yargıç- çatışmasını ([19]) daha da artıracaktır. Bu da ister istemez; “avukatların duruşma salonu dışına çıkarılmasını daha da kolaylaştırma” endişesini uyandırmaktadır.

CMK’da çapraz sorgu sistemi vardır. Çapraz sorgudan amaç, sorguyla tanığın gerçeği söylemesini sağlamak ve mahkemeyi etkilemektir. Mevcut uygulamada da binbir zorluklarla uygulama yapılmaktadır. Mahkeme salonunda bulunmayan bir tanık için soru sorulması oldukça zor ve çapraz sorguya tabi kılınması neredeyse imkânsız gibidir.

“Açıklık, duruşmaya isteyen herkesin girebilmesi, yapılanları görebilmesi, konuşulanları işitebilmesidir. Ayrıca isteyenlerin görmesi, duyması kadar; gördüklerini, duyduklarını başkalarına yayabilmesini gerektirir. Buradaki herkes doğaldır ki, duruşmada bulunması zorunlu olanların dışındakileri kapsar”… Mahkeme  aleniyet hakkını “sağlamakla görevli olup, engelleri kaldırmalıdır… Aleniyetin amacı olan halkın denetleme hakkının gelişmiş teknoloji kullanılarak ... engellenemez.” ([20]). SEGBİS Sistemi ile duruşma salonu dışında bir yerde yapılan  sorgu, ifade alma gibi yargısal işlemlerin, alenîyet ilkesine aykırılığı açıktır.

“Vicahî (yüz yüze) yargılamadan, vicdanî karar çıkar.” Ancak bunun için de; “hukukun evrensel ilkeleri”nin yaşandığı bir hukuk düzeni şarttır.

Diğer yandan, uygulamada bilirkişi genellikle dosyayı henüz öğrenmeden incelemeye geldiği için; mahkeme salonunda bulunan bilirkişinin bazı noktalara dikkatinin çekilmesi oldukça zordur. SEGBİS ile neredeyse imkansızdır.

Ayrıca, sık sık kesintiye uğrayan UYAP sisteminde, duruşmanın kesintisizliği ilkesine göre; tanık sorgulama, ifade alma, savunma yapma konusunda çok ciddî sorunlar oluşmaktadır ve oluşacaktır. Avukatlar, ilgili olduğu davanın tümüyle ilgilenmeleri gerekirken; bir de bu sorunların “dayanılmaz ağırlığı”yla boğuşmak zorunda kalacaklarını, bir yandan sorunun gerçekliğini, diğer yandan da yapılan işlemin hukuksuz olduğunu  kanıtlamaya uğraşacaklarını ve hakkı kanıtlamak konusunda çok zaman yitireceklerini söylemek yanlış olmaz.

SEGBİS Sistemi; yargılamaya  değil, yargıçlara kolaylık getirmektedir.

HMK’da uygulama henüz başlamış değildir. Ancak şu kaygımızı belirtmek isteriz “Yargıç soracaktır “Karşı taraf kabul etti. Siz neden kabul etmiyorsunuz ?” Soruya muhatap olan taraf; “acaba kabul etmezsem, yargıçla ters düşer miyim? Yargıçla ters düşersem aleyhime karar verir mi?” şeklinde düşünebilir ve istemeyerek de olsa kabul etmek zorunda kalır.

Ayrıca “adlî mobbing”i (yıldırma) gözetirsek; sistemin avukatlık mesleğinin yararına değil, zararına işleyeceğini söylemek, kehânet olmasa gerektir.

Anayasa’nın “hak arama hürriyeti” başlığı altında düzenlenen 36. maddesi “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile âdil yargılanma hakkına sahiptir.” Yargılamanın duruşma salonunda ve parça parça değil, kesintisiz ve bulunması gereken tüm ilgililerin aynı salonun içinde yapılmasını isteminin;  “meşru vasıta ve yol”lardan biri olduğu kuşkusuzdur. Zira, sözkonusu istem; normal, makul ve daha da önemlisi “kamu vicdanı”na hitap eden bir istemdir.  Kanaatımızca, sadece hastalığı nedeniyle yaşaması büyük risk altında olan bir tanığın dinlenmesi için ayrık düzenleme yapılabilir.  Şu halde SEGBİS Sisteminin; “duruşmanın kayıt altına alınmasıyla sınırlandırılması istemleri” meşrudur ([21]). Bu ayrık hal dışında, SEGBİS Sistemi bu şekliyle anayasaya ve AİHS’ne aykırıdır.

İleri teknolojik olanakları kullanarak ve büyük harcamalar yaparak böyle bir sistem kurulabiliyorsa, daha az harcamalarla “hukukun evrensel ilkeleri” hayata geçirilebilir ve  uygulama yapılabilir.

9- “Avukatlık Mesleği”nin, Yargıdan Dışlanma İstemi  ve “Hukuk Devleti”nin

     Karartılması

a)SEGBİS Sistemi avukatların; duruşmalardan, adliyelerden ve yargı sisteminden dışlama adımlarından biridir.

b)

* Fizikî olarak (laboratuar, deney aletleri gibi) fazla yatırım istemeyen Hukuk Fakülteleri kolaylıkla açılmış olup; bugün için sayısı yüzün üstündedir. Birçoğunun binaları dahi yetersiz, öğretim üyeleri eksik ve kalitesizdir. Hukuk Fakültelerinin  birçoğu “merdiven altı” deyimiyle anılmaktadır.

* Son zamanlara kadar bu fakültelere çok düşük puanlarla girilebiliyorken;  puan düzeyi biraz yükseltilmişse de, bu dahi yeterli değildir.

* Mesleğe girişte mevcut sınav kaldırılmıştır. Seneler sonra sınav sistemi yeniden konulmuş ise de; sınavın hayata geçmesi de seneler sonradır.

* Böylece bir yandan avukat sayısı artarken, diğer yandan da  mesleğin tekelinde olan konular avukatlık mesleğinin alanından çıkarılarak; başka mesleklerin alanına dahil edilmiştir.

* Günümüzde artık açık açık telâffuz edilen “işçi-avukat” sorunu; giderek meslekî sorun olmaktan çıkarak, toplumsal bir sorun haline dönüşmektedir.

* Sorunlar çoktur ve yazmakla bitebilecek gibi de  değildir.

c) Avukatlar, kendi meslek alanlarının dışında başka işler yapmaya özendirilmekte ve ekonomik koşullar nedeniyle adeta zorlanmaktadır.

d) Tüm bunlar yetmezmiş gibi avukatlar; coplanmakta, yaka paça duruşma salonundan atılmakta, onurlarıyla oynanmakta; “âdlî mobbing”le  (yıldırmayla) sindirilmeye çalışılmaktadır.

10- Avukatlık Mesleğinin Önemi

a) Yeni bir devlet fiziki güç ile oluşsa da; “hukuk” üzerine inşa edilir. ([22]) Ancak belirtelim ki; savunma hukukun, hukuk da devletin temelidir. Savunmaya yer vermeyen bir devlet; hukuksuzluk üzerine varlığını sürdüremez.

b) Bir ülkenin uygarlık düzeyi, hukuk düzeniyle, dolayısıyla Avukatlık Mesleğinin o ülkedeki saygınlığıyla ölçülür.

c)

* “Avrupa Konseyi, Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında 9 Nolu Tavsiye Kararı’yla :

- “Avukatların ve oluşturdukları meslekî kuruluşların, insan haklarının ve  temel hakların korumasını sağlamakta oynadıkları rolün” altını çizmiş ve

- “Hukuk devletinin güçlendirilmesinde, özellikle bireysel özgürlüklerin korunmasındaki görevlerinde yer alan avukatların mesleğin icrasındaki bağımsızlıklarının desteklenme” istemini beyan etmiştir.

* Avrupa Konseyi,  Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlüğün Genel Prensipleri :

- Avukatlar inanç, ifade, hareket … özgürlüğüne sahip olmalıdırlar ve özellikle adaletin sağlanması ve hukuku ilgilendiren konularda  ilgili tartışmalarda yer alma hakkına sahip olmalıdırlar.

- Avukatların çıkmaya yetkili oldukları mahkemeye erişimleri engellenmemelidir

- Herkesin, bağımsız avukatlarca sağlanan hukukî hizmetlere etkin bir şekilde yararlanması için tedbirler alınmalıdır.

* Hal böyle iken, “mesleğimizin, hukuksuzluğu meşrulaştırmak için ‘cübbeli salon süs bitkisi’ olarak” kullanılmak ([23]) istenmeye doğru gidilmektedir ki, bu çok vahim bir durumdur ve anti demokratik rejimleri çağrıştırması kaçınılmazdır.

* Oysa Anayasa Mahkemesi’nin veciz biçimde ifade ettiği gibi; “… avukatın gerekli donanımlara sahip olacak şekilde; çok özel olarak yetiştirilen bir kişi olması gerektiği açıktır.” ([24]).

10- Özet ve Sonuç

* İzlenen politika; avukatları maddî ve manevî olarak güçsüzleştirmekte ve saygınlığını gölgelemektir. “(SEGBİS) Sistemi”nin ise, avukatların işlevsel görevlerini zaafa uğratma sonucunu doğurmakta ve giderek de avukatlık mesleğini  çökertme hedefine doğru “dolu dizgin” gitmektedir.

Belirtelim ki savunma çökerse; yargı sistemi, yargı sistemi çökerse hukuk devleti çöker. Hukuk devleti çökerse, geriye kalan “devlet kalıntısı”nın adı başka bir şey olur.

* Akademisyen hukukçular; adliyelerde bilfiil avukatlık yapmadan, “SEGBİS Sistemi” ve benzer konularda görüş bildirmekten özenle kaçınmalıdır.  Almanya, Fransa, İsviçre gibi ülke doktrinlerinden örnekler vererek lehe görüş bildirmelerini doğru bulmamaktayız.  Önce ülkemiz hukukunun, sistem ve uygulama olarak o ülkelerin sistem ve hukukuna, yargıç ve savcıların o ülkelerin yargıç ve savcıların kültür, bilgi ve donanım olarak yakınlaşmasına, uygulamacılarla birlikte çaba göstermek ve başarmak gerekir. Bu başarıyı sağladıktan sonra, SEGBİS gibi sistemleri tartışmak daha doğru olur.

* Adalet Bakanı; “Avukat meslekdaşlarımız ve vatandaşlarımız müsterih olsun” sözlerine; “avukat ve taraflar ofislerinden duruşmaya katılabilecek” cümlesini ekliyor. “Pandemi” konusundaki sözler ve önlemleriyle ilgili söylemleri bir yana koyarak söyleyelim : Avukatlar; bir hukuk devletinin asgarî koşulları (şu an için âcilen kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, avukatların özgür ve bağımsız olmaları) için herhangi bir adım atılmadan bizler “müsterih olamayız”.

* Yazımızı şu örnekle sonlandıralım : “ İkinci dünya savaşı sonrasında vatan haini ilân edilen Başbakan Laval’ı savunan avukatlar, kin ve nefret kusmak için hazır bekleyen mahkeme heyetini dize getirmişlerdir.. Devlet Bakanı De Gaule, mahkemeyi protesto için  duruşmaya girmeyen avukatları ikna etmek zorunda kalmış; “Eğer Laval mahkûm olursa savunma yapmadan mahkûm olacak, böylesi bir lekeyi Fransa Adalet Tarihine sürdürmeyin” diyerek avukatlara ricada bulumuştur ([25])

Bu örnek, etkili savunma olmadan verilecek mahkeme kararlarının; bir hukuk devletini nerelere taşıyabileceğini göstermektedir.

KAYNAKÇA

1- Argun, H. Bozkurt; “Avukatlık Mesleğinin Tarihçesine Bir Bakış”, ABD S. 2018/4, s. 212-223.

2- Ataman, Zeynep Pelin; “Avukatlar İçin El Kitabı/Savunma Etiği/Türk Ceza Adalet Sisteminin Etkinliğinin Geliştirilmesi” (Savunma Etiği)/Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi Ortak Projesi   etik.gov.tr/avukatlaricinelkitabi-savunmaetigi-pdf

3- Coşar, Vedat Ahsen; “Avukatlık Mesleği ve Avukatlıkta Kariyer Planlaması Üzerine Bir Konuşma” (a.g.m.), hukukihabernet/avukatlik-meslegi-ve-avukatlikta-kariyer-planlamasi-uzerine-bir-konusma-makale-6340.html

4- Coşar, Vedat Ahsen; “Avukatlık Mesleğinin ve Baroların Tarihsel Gelişimi (Tarihsel Gelişim), S. 2018/4, s. 225-242.

5- Erem, Faruk; “Savunma Hakkı Neden Kutsaldır ?”, farukeremvakfi.org.tr/27/1.html

6- Kanadoğlu, Osman Korkut; “Barolar ve Avukatların Meslek Özgürlükleri”, TBB Dergisi, 2020 (146), s. 79-112.

7- Karoly, Visky;“Roma Hukuku’nda Kölelik ve Serbest Meslekler” Çev. Tahiroğlu Bülent, Hukuk Fakültesi Mecmuası F : 44.

8- Kayhan, Fahrettin; “Avukatlık Kimliği, Avukatın Yargı İçindeki Yeri” ABD Yıl :68

S. 2010/3, s. 275-282.

 9- Özhan, Hacı Ali; “Mahkemelerde Haber Toplama Özgürlüğü Adaleti Denetleme Hakkı”; TBB Dergisi, 2000/2, s. 437-448. 

10- Tunç, Kadir; “Ceza Hukukunda Duruşmaya Hâkim İlkeler”, barandogan.av.tr/blog/cezahukuku/durusma-nedir-cezahukukunda-durusma-ilkeleri-html

KISALTMALAR

ABD : Ankara Barosu Dergisi.

a.g.m. : adı geçen makale.

b.k.z. : bakınız.

CMK : 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu.

çev. : çeviren.

HKM : 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu.

md. : madde.

R.G. : Resmî Gazete.

s. : sayfa.

S. : sayı.

SEGBİS : ses ve görüntü bilişim sistemi.

vb. : ve bunun gibi.

vd. : ve devamı.

[1] 

*Avukat Burhan Öğütcü : İstanbul Barosu Disiplin Kurulu Önceki Başkanı.

* Avukat Oktay Kçk : İstanbul Barosu Disiplin Kurulu Önceki Sekreter Üyesi.

[2] Yasada “alınır” sözcüğü kullanıldığına göre, koşulların varlığı halinde,SEGBİS’le ifade almak zorunludur.

[3] Coşar, Vedat Ahsen; a.g.m.

[4] Coşar, Vedat Ahsen; (Tarihsel Gelişim), s. 225.

* Bozkurt, H. Argun; a.g.m. s. 212.

[5] * Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi örgütlenme ve yasalaşma konusunda daha fazla bilgi için bkz.

 Kanadoğlu, Osman Korkut, a.g.m.

Coşar, Vedat Ahsen; a.g.m.

* Bozkurt Argun, a.g.m. s. 212.

[6] Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. Kanadoğlu, Osman Korkut, a.g.m. S. 80-81

[7] Ataman, Zeynep Pelin; “savnma etiği”.

[8] Kanadoğlu, Osman Korkut; a.g.m. s. 83.

[9] Coşar Vedat Ahsen, a.g.m.

[10] Karoly Visky, Çev. Tahiroğlu Bülent; a.g.m. s. 691.

[11] Bozkurt H. Argun, a.g.m. s. 212.

[12] Bozkurt H. Argun, a.g.m. s. 212.

[13] Erem Faruk, a.g.m.

[14] Kayhan, Fahrettin; a.g.m. s. 283

[15] Coşar Vedat Ahsen, a.g.m.

[16] Bozkurt, H. Argun; a.g.m. s. 222.

[17] Yasada “alınır” sözcüğü kullanıldığına göre, koşulların varlığı halinde,SEGBİS’le ifade almak zorunludur.

[18] Kayhan, Fahrettin; a.g.m. s. 283.

[19] “Çatışma”yı, “çelişki”yle karşıştırmamalıdır. Yargılama; bir tez (iddia makamı)-antitez (savunma makamı), sentez (karar makamı) konusudur ve bu bir çelişki halidir. demokratik tüm ülkelerde bu vardır ve varlığı sürecektir. Çatışma ise, “çelişki”deki, ‘fikir çatışması’ boyutundan çıkıp husumete dönüşmesi ve meşruluğun dışına çıkmasıdır. “Çelişki” bazen “ çok sert ve hatta incitici boyutlarda çatışmaya da dönüşebilir. Ancak buradaki “çatışma”,  “fiki” çatışması”dır ve meşrudur. Hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre  avukatlar için görevdir.

[20] Özhan, Hacı Ali; a.g.m. s. 437, 439, 444.

[21] “meşruiyet” kavramı ile “yasaya uygunluk”, birbirinden farklı kavramlar olup; meşruiyet, yasallığın üstündedir

[22] Türkiye Cumhuriyeti, halkımızın yaptığı meşru bir savaşla kuruldu. Ancak yapılan bu savaş dahi, Amasya, Erzurum, Sivas Kongrelerinde alınan kararlara (hukuk metinlerine) dayanmıştır. Sonrasında da TBMM oluşturuldu. Tüm uygulamalar Meclis kararlarına dayandırıldı ve sonrasında da Anayasa yapıldı.

[23]  Kayhan Fahrettin; a.g.m. s. 287.

[24]  Anayasa Mahkemesi’nin E. 2007/16, K. 2009/147 sayılı ve 15.10.2000 tarihli kararı. R. G. 08.01.2020-27456.

[25] G. Çelik; Coşar, Vedat Ahsen (Tarihsel Gelişim, s. 215’den naklen).