Yazar:Metin TAŞ*
Yaklaşım / Haziran 2011 / Sayı: 222
I- GİRİŞ
Vergilerin devlet açısından en önemli gelir kaynağı olma bu özelliği, zamanında ve doğru olarak ödenmesine de ayrı bir önem kazandırmaktadır. Vergilerin zamanında (vadesinde) ödenmemesi halinde, devlet mahrum kaldığı süre için mükelleften faiz talep etmektedir. Vadesinde ödenmeyen vergiler için, geçmişte birkaç kez düşürülmesine rağmen halen yüzde 1,40’lık yüksek bir oran uygulanmaktadır.
Vadesinde ödenmeyen vergilere uygulanan bu yüksek faiz nedeniyle, mükellefler özellikle vergi incelemesi sonucu tarh edilen vergileri ihtirazi kayıtla ödeyip dava açma yoluna gitmektedir.
Yapılan yargılama sonucunda mükellefin ödemiş olduğu fazla vergilerin mükellefe geri verilmesi gerekiyor. Mükelleflerin devletten alacaklı olması hali, yargı kararı dışında; vergi iadesi ve düzeltme durumlarında da görülmektedir. Alacaklı olduğu belirlenen mükellefe faiz ödenmesi konusu yasa ile düzenlenmiş durumda. Söz konusu düzenleme, geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Yazımızda bu konu üzerinde durulacaktır.
II- YASAL DÜZENLEME
Fazla ve yersiz ödenmiş olan vergilerle iadesi gereken vergiler için faiz ödenmesine ilişkin hükümler Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinin dördüncü fıkrasında hükme bağlanmış durumda. Söz konusu hükme göre;
“Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişini mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanun’a göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120. madde hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödenir.”
Yasa’ya göre; önce gerekli bilgi ve belgeler tamamlanacak. Sonra 3 ay beklenecek. Eğer üç ay içinde ödenmezse faiz hesaplanacak. Kanun’a göre faiz hesabı, belge ve bilgilerin tamamlanmasından sonraki üçüncü ayın bitiminden itibaren başlıyor. Uygulanacak faiz oranı ise aylık yüzde 1.
III- ÇİFTE STANDART VE İTİRAZ BAŞVURUSU
Görüldüğü gibi, mükellefin borçlu olduğu durumlardaki faiz uygulaması ile devletin borçlu olduğu durumlardaki faiz uygulamasında ciddi çelişkiler söz konusu. Örneğin, yargı kararına dayalı olarak mükellef lehine bir karar verildiğinde; faiz ödemesi, yargı kararının ilgili vergi dairesine tebliğinden sonraki üçüncü ayı geçen süreler için söz konusu olabilecektir. Vergi mahkemesi kararının mükellef lehine olması ve Danıştay’ın da bu kararı onaması halinde, faiz ödemesinin başlangıcını tespit bakımından vergi mahkemesi kararının mı, Danıştay kararının mı esas alınacağı konusu bile açık değildir.
Düzeltmeye başvurulması halinde; düzeltme için gerekli belgelerin tamamlandığı tarih mi, düzeltme fişinin mükellefe tebliğ tarihinin mi esas alınacağı konusunda da belirsizlik söz konusu.
Bu çelişkiler dışında, faiz ödemesinin başlangıcında açıkça idare lehine hükümler olması da üzerinde durulmaya değer niteliktedir. Son olarak ifade ettiğimiz bu durum üzerine Aydın Bölge İdare Mahkemesi konuyu 2008 yılında Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.
Başvuruda, itiraz konusu düzenleme ile fazla veya yersiz alınan vergilerin iadesinde istenen bilgi ve belgelerin tesliminden üç ay sonra başlamak üzere tecil faizi verildiği, oysa eksik beyan edilen ve ödenen vergiler için ödenmesi gereken günden itibaren gecikme faizi alındığı belirtilerek düzenlemenin, Anayasa’nın 2, 10 ve 35. maddelerine aykırı olduğu ileri sürüldü.
IV- İPTAL KARARI
Anayasa Mahkemesi, yapılan başvuruyu yerinde görerek, söz konusu fıkrayı iptal etti. Anayasa Mahkemesi’ne göre:
“Fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin iadesinde, tahsilâtın yapıldığı tarih yerine başvuru tarihinden üç ay sonra başlamak üzere işleyecek faizin ödenmesine ilişkin kural, kişinin belli bir dönem için faiz gelirinden mahrum kalması sonucunu doğurarak genel yarar ile kişi yararı arasındaki dengenin bozulmasına yol açmakta, bu durum hukuk devletinde korunması gereken mülkiyet hakkının ihlaline neden olmaktadır.”
Son derece isabetli bulduğumuz bu karar, 14.05.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Mahkeme, vermiş olduğu iptal kararı nedeniyle hukuksal boşluk doğmaması için, kararın yayımı tarihinden 1 yıl sonra yürürlüğe girmesini kararlaştırdı. Yeni bir yasal düzenleme yapılmadığı sürece mevcut uygulama 1 yıl daha aynen devam edecek.
V- SONUÇ
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararında uygulanmakta olan faiz oranları arasındaki farklılığa hiçbir şekilde değinilmemiştir. Bunun nedeni, devletin alacak ve borcuna farklı faiz uygulamasının Anayasa’ya aykırı olduğunun iddia edilmemesidir. Bu görüşe biz de katılmaktayız.
Anayasa Mahkemesi iptal başvurusunda önce Kanun önünde eşitlik ilkesi üzerinde durmuştur. Mahkeme; Anayasa’da düzenlenen eşitliğin mutlak bir eşitliği değil, hukuki eşitliği ifade ettiği vurguladıktan sonra hukuki eşitliğin birbiriyle aynı durumda olanlara aynı kuralların uygulanması, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasının engellemesi olduğunu belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi’ne göre eşitlik ilkesi; aynı hukuki durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda ve hizmetlerde eşitliğin sağlanması ve ayrım yapmamayı gerektirir ki bu ilkeden devlet organları da muaf değildir.
Anayasa Mahkemesi, mükelleflere faiz ödenmesine ilişkin düzenlemenin iptal gerekçesi olarak; düzenlemenin mevcut halinin mülkiyet hakkının ihlaline neden olduğunu göstermiştir. Karar’ın ayrıntılarına inildiğinde Mahkemeye göre ideal olanın; faiz başlangıcı için, vergi borcu ve vergi alacağı için aynı tarihin esas alınması gerektiği anlaşılmaktadır.
İptal kararının 1 yıl sonra yürürlüğe girmesinin gerekçesi ise, yasal düzenleme yapılana dek mükelleflere aynı kurallara göre faiz ödenmesine devam edilmesinin sağlanması. Böylelikle, hem mükellefler bu süre içinde eşitsiz de olsa faiz ödemesinden yararlanabilecekler hem de yasama organı hukuk devletine yaraşır bir düzenleme yapmak için gerekli zamana sahip olabilecektir.
* Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü