Yasağın olduğu yerde tehlike sesiz ve daha büyük gelir. Kadının sadece erkek cinayetleriyle öldürülmediğini söylemek büyük laf sayılmaz. Kadınların çok sayıda cinsel yolla bulaşan hastalığı erkeklerden, çoğu zaman da eşlerinden alarak hastalandığını, infertiliteden, kansere, HIV/AIDS’e kadar geniş bir yelpazede mağdur edildiklerini unutmayın

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar dendiğinde akla ilk sırada gelenler HIV/AIDS, hepatit B ve C, HPV enfeksiyonları olsa da aslında çok sayıda virüs, bakteri, mantar ve paraziter hastalıklar mevcut. Bunların adlarını da kısaca geçirmek yerinde olur. Molloscum Contagiosum, uyuz, kasık biti, kasık mantarı, klamidya, üreoplazma, trikomonas vajiniti, yumuşak şankr, genital uçuk, sifiliz, bel soğukluğu gibi hastalıklar cinsel ilişki sırasındaki sürtünme, meni ya da vajinal sıvılardan, açık yaralara temas ile, kan ve tükürük yoluyla ya da bu enfeksiyonlarla bulaşık olan ortak kullanımlı alan ve malzemelerden geçebilir. Yani ortak tuvaletler ve havlular, sauna, manikür malzemeleri, jilet, dövme iğneleri vs.

Bu hastalıklardan korunmak için öncelikle bu hastalıkların varlığından haberdar olmak ve enfeksiyon belirtilerini iyi bilmek gerekiyor. Bazı hastalıklar ise ancak test edildiklerinde öğrenilebildiği için klinik bulguları henüz oluşmamışken bulaştırıcı olduğundan maalesef yaygınlıkları bile net bilinmiyor.

Bu hastalıkların kontrolsüz ve hızlı yayılmasındaki en önemli sebep korunmasız ilişki ve çok eşlilik gibi görünüyor. Ya bireyler kendilerinde mevcut olan hastalıkların farkında değil ya da partnerlerine bunu söylemekten çekindikleri için hastalıklar kolaylıkla yayılıyor. En kolay korunma yolu tabi ki her ilişkide prezervatif kullanımı olması. Ancak bu bile her zaman korunma için yeterli ve güvenli bir yol olmayabiliyor. Bu cümlem yanlış anlaşılmasın, prezervatif kullanımı çok sayıda cinsel yolla bulaşan hastalığı önlüyor.

Bazı viral hastalıklardan korunmak için aşı uygulamaları mevcut. Hepatit B ve HPV enfeksiyonun bazı tiplerine karşı geliştirilen aşılar günümüzde yaygın şekilde uygulanıyor. Ancak HPV aşısı için daha kat edilecek çok yol var.

HIV/AIDS ve Hepatit B ve C için başka bir ayrıcalıklı durum daha var ki o da kan yoluyla da bulaşıyor olması. Bu nedenle özellikle sağlık kuruluşlarında çalışanlar ve buradan hizmet alanlar özen gösterilmesi gereken bireylerdir. Kan nakillerinden, cerrahi müdahalelere, basit pansumanlardan, kontamine (bulaş olmuş) malzeme temasına kadar çok dikkat edilmesi gereken konulardır. Sağlık kuruluşlarında her türlü müdahale ve kan ürünü nakli öncesi seroloji testleri dediğimiz testlerinin yapılması zorunludur. Sağlık çalışanları düzenli aralıklarla bu testleri yaptırır ve eksik aşılar varsa tamamlatılır. Tek kullanımlık malzemelerin yaygınlaşması, sterilizasyon yöntemlerinin gelişmesi, tıbbi atıkların toplanması ve imhasının özel şartlara bağlanması gibi önlemler bu hastalıkların en azından sağlık kurumu içerisindeki yayılımını en aza indirmiştir.

BİLİRKİŞİ VE UZMAN GÖRÜŞÜ BİLİRKİŞİ VE UZMAN GÖRÜŞÜ

Güzellik salonları, dövme uygulamalarının yapıldığı alanlar ya da berberler gibi halk sağlığı açısından mutlak denetim gereken yerleri de unutmayalım.  

Türkiye'de cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve korunma yöntemleri konusunda bilgi düzeyi çok düşük. Bunu eğitimsizlikle ilişkilendirsek de eğitim düzeyi yükseldiğinde de durum çok iç açıcı değil. Biz bu hastalıkları cinsel aktif bireyler için tehlike olarak görsek de bunun görünmeyen mağdurları da var. Mesela hastalık taşıyan hamile bir kadının henüz doğmamış bebeği bile tehlike altındadır. Birçok hastalık bulgu vermediği için özellikle kadınlar bu hastalıklar konusunda daha büyük sıkıntılar yaşayabilmektedir. Mesela uzun vadede rahim ağzı kanseri için HPV enfeksiyonun bazı tipleri çok önem taşımaktadır. Kadınların tedaviye ulaşma konusunda özellikle kırsal bölgelerde büyük sıkıntı yaşadığını söylemek şaşırtıcı olamaz. Bazı durumlarda da kadın sosyal baskılarla doktora başvurmak konusunda geri planda durmaktadır. Seks işçileri arasında hastalıkların yüksek oranda seyretmesi her ilişkide prezervatif kullanılmamasından kaynaklanmakta ve sonuçta sorun toplumsal probleme doğru hızla ilerlemektedir. Büyük şehirlere göç, ülkeler arası seyahatlerin kolaylaşması, çok eşliliğin artışı, erken yaş evlilikleri, demografik olarak hastalıkların yayılımını tespitte bazı güçlükler yaratmakta.

Eşcinsel bireyler arasında cinsel yolla bulaşan hastalıklar gene heteroseksüel bireylerdekiyle benzer sebeplerden dolayı artış göstermektedir.

Damar içi madde kullanan bireylerin de hem madde kullanım yolu nedeniyle hem de yaşam tarzı nedeniyle büyük tehlike altında olduğunu vurgulamalıyız.  

Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların tüm dünyada görülme sıklığındaki değişimler nedeniyle başta HIV/AIDS olmak üzere hastalığın yayılma eğilimleri, enfeksiyonun kaynağı olabilecek kişilerin belirlenmesi gibi amaçlarla pek çok ülkede çeşitli çalışmalar yürütmektedir. Toplumda hangi kesimlerin hastalık için riskli grubu oluşturduğu düşünülerek hastalık kontrol ve korunma programlarına ait politikalar oluşturulmaktadır. Bugün için Türkiye'de bildirimi zorunlu hastalıklar arasında HIV/AIDS, hepatit B, sifiliz ve gonore yer almaktadır. Bu veriler Sağlık Bakanlığı'nda toplanmaktadır. Bildirimi zorunlu hastalıklar hakkında yapılan epidemiyolojik araştırmaların sonuçlarına göre sifiliz ve HIV/AIDS enfeksiyonları yavaş olmakla beraber artış özelliği göstermektedir. Gonore enfeksiyonları daha sıklıkla genitoüriner enfeksiyonu olanlarda görülmektedir. Hepatit B enfeksiyonları rutin aşı programının çocuk yaş gruplarına uygulanması nedeniyle azalışa geçmiştir. Klamiya enfeksiyonları gonore enfeksiyonlarına benzer bir dağılımda olup, infertil popülasyonda karşımıza çıkmaktadır.

Ülkemizin nüfus yapısı ve sosyokültürel özellikleri nedeniyle cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların kadınlar, çocuk ve adolesanlar, kayıtlı-kayıtsız seks işçileri, damar içi bağımlılık yapan madde kullananlar, çok eşlilerde ve erkek eşcinsellerde yayılma olasılığının yüksek olduğu görülmektedir. Birinci basamak sağlık kurumları çalışanlarının hastalık kontrolünde duyarlılıklarının arttırılması, ilgili sektörler arası bilgi paylaşımı, laboratuvar kullanım ve olanaklarının arttırılması, davranış özelliklerini de kapsayan bir sistem kurulması bu hastalıkların yayılımının önlenmesi için önemlidir.

Türkiye özelinde cinsel hayatın ayıp, yasak sayılması, yokmuş gibi davranılması nedeniyle okullarda cinsel eğitimin verilmemesi, aile içinde konuşulmaması, bireylerin cinsel kimliklerini ve yaşantılarını keşfetmeleri konusunda zorluklar yaşamalarına neden olmaktadır. Daha ilk cinsel deneyiminde hastalıklarla karşılaşma ve ömür boyu bunu taşıma riskine girmektedirler. Yasağın olduğu yerde tehlike sesiz ve daha büyük gelir. Kadının sadece erkek cinayetleriyle öldürülmediğini söylemek büyük laf sayılmaz. Kadınların çok sayıda cinsel yolla bulaşan hastalığı erkeklerden, çoğu zaman da eşlerinden alarak hastalandığını, infertiliteden, kansere, HIV/AIDS’e kadar geniş bir yelpazede mağdur edildiklerini unutmayın. Evinizde çocuklarınıza, okulda öğrencilerinize, hastanede hastalarınıza ayıracağınız eğitim süreleri toplum sağlığına büyük katkı sağlayacaktır. Yazılı, görsel ve sosyal medya üzerinden ve kamu spotlarıyla tehlikenin büyük, korunmanın ise kolay olduğu anlatılmalı.

Editör: Haber Merkezi