ADALET BAKANLIĞI’NA AVUKAT BAKAN YARDIMCISI ATANMASI SAVUNMANIN VE YARGININ SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNDE ETKİN OLABİLİR.
8.6.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğü giren 643 sayılı “3046 Sayılı Kanun İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname” bakanlıkların kuruluş ve görev esaslarında yeni ve önemli düzenlemeler yapmıştır.
Bu düzenlemelerin önemlilerinden biri 3046 sayılı Kanuna 21 inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 21⁄A maddesi ile getirilen “Bakan Yardımcısı” düzenlemesidir. “Bakan Yardımcıları” kenar başlıklı bu madde;
“ Bakana (Milli Savunma Bakanı dahil) bağlı olarak Bakana ve Bakanlığa verilen görevlerin yerine getirilmesinde Bakana yardımcı olmak üzere Bakan Yardımcısı atanabilir. Bakan Yardımcıları bu görevlerin yerine getirilmesinden Bakana karşı sorumludur.
Bakan Yardımcıları Hükümetin görev süresiyle sınırlı olarak görev yapar; Hükümetin görevi sona erdiğinde, Bakan Yardımcılarının görevi de sona erer. Bakan Yardımcıları gerektiğinde Hükümetin görev süresi dolmadan da görevden alınabilir.
Bakan Yardımcılarına en yüksek Devlet memuruna mali haklar kapsamında yapılan ödemelerin yüzde yüzellisi oranında aynı usul ve esaslar çerçevesinde aylık ücret ödenir." hükmünü içermektedir.
Kanun Hükmünde Kararname’nin 8 inci maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 59 uncu maddesinde düzenleme yapılarak bakan yardımcılığı “istisnai memurluklar” arasına alınmıştır. Böylelikle Bakan Yardımcısı olarak atanabilmek için sadece 48 inci maddede yazılı genel şartlar aranacak, sınav ve diğer koşullar aranmayacaktır.
Bakan Yardımcılarının Bakan ile Müsteşar arasında bir konuma sahip olacakları anlaşılmaktadır.
Bu düzenlemenin Adalet Bakanlığı için önemli bir fırsat olabileceğini, Bakanlığın sadece yargıç/savcı bakış ve anlayışı ile yönetilmesinden kaynaklanan sorunları gidermede bir olanak olarak değerlendirilebileceğini düşünüyorum.
Bugün Adalet Bakanlığında görev yapan yargıç ve savcılardan sadece tetkik hakimlerinin sayısının yaklaşık 600 olduğu belirtilmektedir.(*) Cumhuriyet tarihi boyunca Adalet Bakanları genelde avukat kökenli olmuş ve Bakanlığı yargıç bürokratlarla yönetme durumunda kalmışlardır. Bu fiili durumun yarattığı sakıncaların ayrıntıları yazımızın konusu değildir. Ancak, siyasi makamın yönlendirdiği bir tasarrufla mahkeme kürsüsünden Bakanlık bürokratlığına gelip sonra tekrar kürsüye dönmek, örneğin müsteşarlıktan Yargıtay üyeliğine geçmek tarafsızlığı tartışılır kılmaktadır. Bu durumun savunma mesleği açısından sakıncalarının başında ise yargıç ve savcı kökenli bürokratların mahkeme kürsüsünde karşılaştıkları olumsuzlukların etkisi ile çalışmaları gelmektedir. Örneğin Ceza Muhakemeleri Yasası ile avukatlara tanınan haklar Kalem Yönetmeliği ile fiilen uygulanamaz hale getirilebilmekte, müdafi tayini sorunları giderilememektedir.
Avukat Bakan Yardımcısı tek başına bu sıkıntıları elbette gideremez ancak Bakana mesleğinin avukatlık olduğunu hatırlatacak, sorunlara kürsüden değil avukat gözünden bakacak bir yardımcı en azından yeni sorunların doğmasını engelleyebilecektir.25.6.2011