Amme alacakları açısından açılan “iptal davaları”nda güdülen amaç; amme alacağını ödemeyen borçlunun malı bulunmadığı ya da borca yetmediği takdirde, amme alacağının tamamının veya bir kısmının tahsiline imkan bırakmamak amacıyla borçlu tarafından yapılan tek taraflı hukuki muamelelerle borçlunun amacını bilen veya bilmesi lazım gelen kimselerle yapılan bütün muamelelerin hükümsüzlüğünü sağlamak ve bu yol ile amme alacağını tahsil etmektir.
6183 sayılı Kanunun 25. maddesinde, iptal davasının tarafları ve husumetin kimlere yöneltileceği sayılmıştır. Buna göre, alacaklı amme idareleri veya alacağın tahsili ile görevlendirilmiş olan tahsil daireleri tarafından davacı sıfatıyla açılacak iptal davalarının davalısı; borçlu, borçlu ile hukuki muamelede bulunanlar veya kendilerine borçlu tarafından ödeme yapılan kimselerle, bunların mirasçıları ve kötü niyetli üçüncü şahıslar olacaktır.
Amme alacağını ödememiş borçlulardan, müddetinde veya hapsen tazyikına rağmen mal beyanında bulunmayanlarla, malı bulunmadığını bildiren veyahut beyan ettiği malların borcuna kifayetsizliği anlaşılanların ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları “bağışlamalar” ve “ivazsız tasarruflar” 6183 sayılı Kanunun 27. Maddesine göre hükümsüzdür.
Kanun hükmüne göre amme alacağını ödememiş borçluların yaptıkları bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar geçersiz sayılmakta olup, bu geçersizlik kuralı ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yapılan işlemler için hüküm ifade edecektir. İptal davasının açılabilmesi için takip konusu amme alacağının ödeme vadesinin gelmiş (muaccel) olması ve yapılan takip işlemlerine rağmen borçlunun mal varlığından bu alacağın tahsil edilememiş olması gerekmektedir.
Kanunun 27, 28, 29 ve 30 uncu maddelerde sözü geçen tasarrufların vukuu tarihinden beş yıl geçtikten sonra mezkur maddelere istinaden dava açılamayacağından 5 yıllık süre iptal davası zaman aşımı süresi olarak dikkate alınması gerekmektedir. Bu maddede yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü süredir.
Kanunun ivazsız tasarrufların hükümsüzlüğüne ilişkin 27 nci maddesi ile hükümsüz sayılan diğer tasarruflarla ilgili 29 uncu maddesinde öngörülen 2 yıllık süreler, amme alacağının ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru kaç yıllık süre içerisinde yapılmış tasarrufların iptalinin istenebileceğine ilişkin olup, bu maddelere göre açılacak davalarda da hak düşürücü sürenin hesabında her hal ve takdirde tasarrufun vukuu tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin dikkate alınması gerekmektedir.
Kanun koyucu bağışlama ve ivazsız intikaller nedeniyle yaratabilecek muvazaalı durumları engellemek adına Kanunun 27. maddesinin tatbikı bakımından bazı tasarrufları da bağışlama hükmünde sayarak kapsamı daha geniş tutmaktadır.
Borçlunun malı bulunmadığı veya borca yetmediği takdirde amme alacağının bir kısmının veya tamamının tahsiline imkan bırakmamak maksadıyla borçlu tarafından yapılan bir taraflı muamelelerle borçlunun maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kimselerle yapılan bütün muameleler, yani bağışlama veya ivazsız intikaller dahil tüm tasarrufi işlemler tarihleri ne olursa olsun hükümsüzdür.
Kanunun yukarıda ifade ettiğimiz tasarruf ve muamelelerden faydalananlar elde ettiklerini, elden çıkarmışlarsa takdir edilecek bedelini vermeye mecburdurlar. Bunlar karşılık olarak verdikleri şeyden dolayı alacaklı amme idaresinden bir talepte bulunamazlar.
Bu düzenlemelere göre, iptal davaları alacaklı amme idaresine alacağını tahsil olanağı sağlayan nisbi nitelikte kanundan doğan şahsi davalardır. Dava sabit olduğu takdirde davacı amme idaresi, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yoluyla alacağını tahsil edebilme hakkını elde eder ve davanın konusu gayrimenkul ise davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine mahal olmadan o gayrimenkulün haciz ve satışını isteyebilir. Anılan madde uyarınca, tasarruf ve muameleden faydalananlar elde ettiklerini, elden çıkarmışlarsa takdir edilecek bedelini vermeye mecburdurlar.
Kanun koyucu yaptırım olarak ise bazı cezai müeyyideler öngörmüştür. Bu kapsamda,
altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması gündeme gelebilecektir. Madde hükmüne göre, amme borçlusunun cezalandırılabilmesi için; Borçlunun maddede sayılan fiilleri, hakkında takip muamelesine başlandıktan sonra yapması, borçlunun bu fiilleri kısmen veya tamamen tahsile engel olmak veya tahsili zorlaştırmak kastı ile yapması, bu fiiller sonunda; borçlunun varlığının yok olmuş veya azalmış bulunması ve geri kalan mallarının da borcu karşılamaya yetmemesi gerekmektedir.
Bu çerçevede, hapis cezası talebinde bulunabilmek için hakkında fiilen bir takip muamelesinin başlamış ve borçlu tarafından amme alacağının kısmen veya tamamen tahsil imkanını yok edecek şekilde kanunda sayılan türde işlemler yapmış ve bu yapılan işlemler ile kalan malların borcu karşılamaya yetmeyecek durumda bulunması gerekmektedir. Bu Kanuna göre istenen mal bildirimini gerçeğe aykırı surette yapanlarla, yaşayış tarzları mal bildirimine uymayanlar üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile de cezalandırılır.
Keza, amme borçlusuna ait ellerinde bulundurdukları malları 55 inci maddenin son fıkrası gereğince yapılan talebe rağmen bildirmeyenler altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Ali ÇAKMAKCI
Yeminli Mali Müşavir
E-mail: [email protected]