Arama şüpheli veya sanığı ya da bir delili elde etme amacıyla yapılabileceği gibi, bir suçun işlenmesini veya bir tehlikeyi önlemek amacıyla da yapılabilir. Birinci tür aramaya “adli arama”, ikinci tür aramaya ise “önleme araması” denilmektedir.
Kamu düzenini korumak,dirlik esenlik ve aşayişin sürekliliğini sağlamak ile tehlikelerin önlenmesi amacıyla kolluk görevlileri tarafından başvurulan arama türüne önleme araması denir.
Önleme aramasının adli aramadan en önemli farkı kolluk faaliyetinin suç şüphesi taşıyan kişiye yönelmeyip ve ceza yargılaması safhasında bulunmayan, bu minvalde koruma tedbiri özelliğini taşımayan idari işlemdir.
Önleme araması, milli güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması; suç işlenmesinin önlenmesi; taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silah, patlayıcı madde veya eşyanın tespiti amacıyla, hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde mülki amirin yazılı emriyle belli yerlerde, kişilerin üstlerinde, aracında, özel kağıtlarında ve eşyasında yapılan arama işlemi şeklinde tanımlanabilir.(Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği md.19
Önleme araması, Anayasamızda lafızda yer verilmemiş olsa da önleme aramasının,temel hak ve hürriyetlerine sınırlama getireceğinden Anayasanın 12.,13.,20. ve 21. maddeleriyle birlikte değerlendirilmelidir.
AY.md.12 :Temel hak ve hürriyetlerin niteliği
Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.
(Temel hak ve hürriyetlerin genelliği ve eşitliği ilkesi üzerinde durulmuştur.
Hak ve hürriyetlerin,hak ehliyeti kazanılmasından itibaren kendiliğinden kazanıldığı vurgulanmıştır.)
AY.md13 Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması (Değişik: 3/10/2001-4709/2 md.)
Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
(Kaidenin özgürlük olduğu ancak mutlak,sınırsız özgürlük anlamına gelmediği belirtilmiştir.Ayrıca sınırların, keyfi yahut denetimden uzak olamayacağı;sınırlama sebeplerinin Anayasada gösterilen sebeplere bağlı kalmasıyla ve ancak kanun nizamıyla öngörülebilir olacağı vurgulanmıştır.Sınırlama kapsamının ise Anayasa sözü ve özüne,demokratik toplum düzeni ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkelerine aykırı olmamak kaydı ile kapsamın dışına çıkılamayacağı emredici hüküm şeklinde Anayasada yer almıştır. )
Özel hayatın gizliliği ve korunması
A. Özel hayatın gizliliği
AY. Md.21 Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga üçüncü cümle: 3/10/2001- 4709/5 md.) (Değişik fıkra: 3/10/2001-4709/5 md.) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar. (Ek fıkra: 7/5/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
B. Konut dokunulmazlığı
AY. Md.21 – (Değişik: 3/10/2001-4709/6 md.) Kimsenin konutuna dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
Görüldüğü üzere Anayasa,temel hak ve hürriyetlere ilişkin sınırlayıcı işlemleri belli şekil şartlarına tabi tutmuştur.Bu şekil şartlarının,önleme aramasının hürriyeti kısıtlayıcı işlem olması gerekçesiyle kapsam içine alınmasında bir engel yoktur.
Anayasada belirtilen sınırlama sebepleri dar anlamda emredici hukuk kurallarıdır.Öyleyse Anayasada yer almayan sınırlama sebepleri,sonradan kanunla ya da diğer hukuk kurallarıyla geniş yorumlamalara yol açacak düzenlemeler hukuka aykırı olacaktır. O halde önleyici arama işlemi ancak kanunun cevaz verdiği hallerde ve millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak sınırlı sebeplere bağlı şekilde yapılabilir.
Anayasa hukuk kurallarının yer aldığı kademe, normlar hiyararsisine göre en üst kademede bulunmasının önleme araması ile ilişkisinde,korunan hukuki değer bakımından özel hayatın gizliliği ve korunması ile konut dokunulmazlığı madde yan başlıklarında yer alması bizce örnekleyici değil,emredici sayılmış olup yalnızca iki temel hakkın kısıtlanmasında önleme aramasının yapılabileceğini,haricindeki temel haklarda ise önleme aramasının yapılması anayasal dayanağı olmayacağından temek hak ve hürriyetlere karşı hukuka aykırı kısıtlama ile suç teşkil edeceği kanaatindeyiz.
Polis, tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usûlüne göre verilmiş sulh ceza hâkiminin kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin vereceği yazılı emirle; kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını arar; alınması gereken tedbirleri alır, suç delillerini koruma altına alarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemleri yapar. (PVSK m.9)
Arama talep yazısında, arama için makul sebeplerin oluştuğunun gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Arama kararında veya emrinde;aramanın sebebi,aramanın konusu ve kapsamı,aramanın yapılacağı yer,aramanın yapılacağı zaman ve geçerli olacağı süre,belirtilir.(PVSK m.9)
PVSK m. 9 ve Yön. m. 19’a göre önleme araması aşağıdaki yerlerde yapılabilir:
a. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamına giren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapıldığı yer veya yakın çevresi,
b. Özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya sendikaların genel kurul toplantılarının yapıldığı yerin yakın çevresi,
c. Halkın topluca bulunduğu veya toplanabileceği yerler,
ç. Eğitim ve öğretim özgürlüğünün sağlanması için her derecede eğitim ve öğretim kurumlarının ve üniversite binaları ve ekleri içerisi, bunların yakın çevreleri ile giriş ve çıkış yerleri,13
d. Umumî veya umuma açık yerler,
e. Her türlü toplu taşıma araçları, seyreden taşıtlar,
f. Yerleşim yerlerinin giriş ve çıkışları,
g. 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda öngörülen suçların işlenmesinin önlenmesi amacıyla, ticarethane, işyeri, eğlence ve benzeri yerler ile eklentilerinde,
h. 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’un 6. maddesi kapsamında gerçekleştirilen spor müsabakalarıyla ilgili olarak, müsabakaların yapılacağı spor alanlarının çevresi, stadyum veya spor salonu girişleri ile turnike girişleri,
i. 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 20. maddesi kapsamında, dernekler veya eklentileri.
Görüldüğü üzere kanun ve yönetmelik, önleme araması yapılabilecek yerleri tahdidi şekilde sayma yoluna gitmiştir. Ancak çizilen bu çerçevenin dar olduğu söylenemez. Nitekim yukarıda sayılan haller,yorum yoluyla genişletilip kanun ve yönetmelikte tahdidi şekilde sayılan yerlerin anlam bütünlüğünü bozmayacak şekilde,yeni durumlara uyarlanması müsaittir.
Buna karşılık konutta, yerleşim yerinde ve kamuya açık olmayan özel işyerlerinde ve eklentilerinde önleme araması yapılamaz. Kural bu olmakla birlikte, PVSK m. 20’ye göre toplum için veya kişiler bakımından mevcut bulunan hayati bir tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine kolluk görevlileri eve girebilir. Sayılan bu istisna dışında, hakim kararıyla dahi konutta, yerleşim yerinde, kamuya açık olmayan özel işyerleri ve eklentilerinde önleme amaçlı arama yapılamaz.
PVSK Md 20 – (Değişik: 26/6/1973 - 1775/4 md.) Zabıta, imdat istenmesi veya yangın, su baskını ve boğulma gibi büyük tehlikelerin haber verilmesi veya görülmesi halleri ile ağır cezalı bir suçun işlenmesine veya yapılmakta devam olunmasına mani olmak için konutlara, iş yerlerine ve eklentilerine girebilir. Zabıta aşağıda yazılı hallerde üniversite, bağımsız fakülte veya üniversiteye bağlı kurumların binalarına veya bunların eklerine girebilir.
A) Üniversite binaları veya ekleri içinde, kurumun imkanlarıyla önlenmesi mümkün görülmeyen olayların çıkması ihtimali karşısında rektör, acele hallerde de dekan veya bağlı kuruluş yetkililerinin zabıtadan yardım talep etmeleri halinde,
B) Herhangi bir davet veya izne bağlı olmaksızın suç ve suçluların kovuşturulması için her zaman, Fıkranın (A) bendinde gösterilen hallerde talep derhal yerine getirilir,
İlgili kurumlar kovuşturma dolayısiyle zabıta kuvvetlerine gereken her türlü yardım ve kolaylığı göstermekle yükümlüdürler.
Önleme araması yapmak isteyen kolluk, arama için makul sebeplerin oluştuğunu gerekçeleriyle birlikte gösterdiği, aramanın yapılmasını önerdiği yer ve zamanı da içeren talep yazısını, aramanın yapılacağı yer mülki amirine yazılı olarak iletir. Mülki amir de talebi uygun bulursa hakimden arama kararı talep eder. Ancak gecikmesinde sakında olan hallerde mülki amir, arama emrini yazılı olarak kendisi verir. (Arama talep, emir ve kararında yer verilmesi gereken hususlar Yön. m. 20/3’te sayılmıştır. Buna göre aramanın sebebi, konusu ve kapsamı, yapılacağı yer, geçerli olacağı süre mutlaka belirtilmelidir. )
Gecikmesinde sakınca olan hallerin neler olduğunu yönetmelik tanımlamıştır. Buna göre önleme aramaları bakımından, derhal işlem yapılmadığı takdirde milli güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunmasının tehlikeye girmesi veya zarar görmesi, suç işlenmesinin önlenememesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silah, patlayıcı madde veya eşyanın tespit edilememesi ihtimalinin ortaya çıkması ve gerektiğinde hakimden karar almak için vakit bulunmaması hallerinde gecikmede sakınca vardır (Yön.m.4).
Yönetmelik, 25.maddesinde, hakimin arama kararına veya yetkili merciin arama emrine ihtiyaç duymaksızın kolluğun yapabileceği önleme aramalarının neler olduğu sayılmıştır.
Hâkimden önleme araması kararı alınması gerekmeyen hâller
Madde 25 -Aşağıdaki hâllerde yapılacak aramalarda ayrıca bir arama emri ya da kararı gerekmez:
a) Devletçe kamu hizmetine özgülenmiş bina ve her türlü tesislere giriş ve çıkışın belirli kurallara tâbi tutulduğu hâllerde, söz konusu tesislere girenlerin üstlerinin veya üzerlerindeki eşyanın veya araçlarının aranmasında,
b) 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun ek 1 inci maddesi kapsamında bulunan, sivil hava meydanlarında, limanlarda ve sınır kapılarında, binaların, uçakların, gemilerin ve her türlü deniz ve kara taşıtlarının, giren çıkan yolcuların X-ray cihazından geçirilerek, gerektiğinde üstünün ve eşyasının aranması ile buralarda görevli kamu kuruluşları ve özel kuruluşlar personelinin, üstlerinin, araçlarının ve eşyalarının aranmasında,
c) 2935 sayılı Olağanüstü Hâl Kanununun 11 inci maddesi kapsamında, kişilerin üstünün, eşyalarının Olağanüstü Hâl Valisinin emriyle aranmasında,
d) 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 3 üncü maddesi kapsamında, konutların ve her türlü dernek, siyasî parti, sendika, kulüp gibi teşekküllere ait binaların, işyerlerinin, özel ve tüzel kişiliklere sahip müesseseler ve bunlara ait eklentilerin ve her türlü kapalı ve açık yerlerin, mektup, telgraf ve sair gönderilerin ve kişilerin üzerlerinin sıkıyönetim komutanının emriyle aranmasında,
e) Kanunların, muhafaza altına alınmalarına olanak verdiği kişilerin, üst veya eşyalarının aranmasında,
f) 26/4/1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun çerçevesinde görevli kolluğun, aynı Kanunun 79 uncu maddesindeki silâh taşıma yasağı kapsamında, silâh taşıdığından şüphelenilen kişilerin üstlerinin ve eşyalarının aranmasında.
Umuma açık veya açık olmayan özel işletmelerin, kurumların veya teşebbüslerin girişlerindeki kontroller, buralara girmek isteyen kimselerin rızasına bağlıdır. Kontrol edilmeyi kabul etmeyenler, bu gibi yerlere giremezler. Bu gibi yerlerde kontrol, esasta özel güvenlik görevlileri tarafından yerine getirilir. Ancak, bu yerlerin ve katılanların taşıyabilecekleri özel niteliklere göre, önleme aramaları kolluk güçleri tarafından da yapılabilir.
Bu sayılanlar dışında kalan, ama gecikmesinde sakınca olan tüm hallerde yine yetkili merciin yazılı emrinin bulunması zorundadır.Aksi takdirde gecikmesinde sakınca olsa da yetkili merciin yazılı emrinin bulunmaması halinde elde edilen deliller hukuka aykırı delil sayılıp,ayrıca yapılan işlem veya eylemin hukuki sebep şartları oluşmadan yapılmasıyla kişinin temel hak ve hürriyetine sınır getireceğinden işlemi veya eylemi yapan kolluk görevlisinin idari sorumluluğunu gerekli kılar.
Usulüne uygun bir arama kararı veya arama emri verildikten sonra, yetkili amir tarafından verilecek sözlü emirler derhal yerine getirilir. Bu konudaki emirlerin yazılı olarak verilmesi istenemez. Emrin yerine getirilmesinden doğan sorumluluk ise emri verene aittir. (PVSK m. 2).
Emri yerine getirenin sorumlu olmaması için verilen emirin hukuka uygun olması ayrıca konusu suç teşkil etmemesi gerekir. konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Bu durumda emri veren de yerine getiren de sorumluluktan kurtulamaz (TCK m. 24/3).
STAJYER AVUKAT
İ. HAMZA YILMAZ