Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2018 yılında verdiği birçok kararında CGNAT(HİS) kayıtlarının kişinin her türlü şüpheden uzak olarak bylock kullanıcısı olduğunu gösteren yeterli delil olmadığına, bir üst veri olduğunu, kişinin bylock kullanıcısı olduğunun her türlü şüpheden uzak teknik verilerle tespiti için yapılması gerekenler dairenin Esas No : 2017/3652, Karar No : 2018/262 13.02.2018 tarihli kararında açıkça belirtilmektedir.

 “ …sanığın ByLock kullanıcısı olduğunu bildiren ByLock HIS(CGNAT) sorgu sonuçlarının CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafine okunarak diyeceklerinin sorulması, ByLock programı kullanıcı kimliği olan ID numarası ve varsa yazışma içeriklerinin tespiti için "Tespit ve Değerlendirme Tutanağı" ile söz konusu GSM hattının ve cep telefonunun baz istasyonlarını gösterir HTS kaydı getirtilip karşılaştırılması ile tüm dosya kapsamının bir bütün halinde değerlendirilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken sanığın ByLock kullanıcısı olduğuna dair Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen eksik ve yetersiz olan yeni ByLock CBS sorgu sonucuna dayanılarak eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,”  

Buna göre CGNAT kayıtları mahkeme önünde tartışılacak, sanık ve müdafinin diyecekleri sorulacak,

Kullanıcı kimliği olan ID numarası ve varsa yazışma içeriklerinin tespiti için "Tespit ve Değerlendirme Tutanağı" getirtilecek,

Bylock indirildiği iddia olunan GSM hattına ait HTS kayıtları getirtilecek ve bunların hepsi bir bütün olarak değerlendirilerek bir sonuca varılacaktır.

Yargıtay 2018 yılında verdiği bir başka kararında bütün bu kayıtların eşleştirilmesi gerektiğini söylemektedir.

CGNAT kayıtları ile “Tespit ve Değerlendirme Tutanağı" nda mevcut bilgilerin çelişmesi halinde teknik verilerle kesin tespit yapılamamış olacaktır. Bu nedenlerle daire bütün bu verilerin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmiştir.

CGNAT kayıtları 46.166.160.137 IP ile bağlantıları göstermektedir. Suçluların İP ile tespitinin mümkün olmadığı bugün genel kabul gören tartışmasız bir konudur. Bu konu ile ilgili EUROPOL’un(Avrupa Polis Örgütü) düzenlediği çalıştayın raporunda İP üzerinden bir sonuca varılamayacağı tespiti yapılmaktadır.

Bylock yargılamaları ile ilgili olarak bilişim uzmanlarının detaylı bilimsel raporları Mevcuttur.

Koray Peksayar’ın raporlarından iki ilginç alıntı:

Bu tespitin önceden yapılmamasının nedeni bir IP adresine kurulan bağlantıların o IP adresinde çalıştığı bilinen ByLock sunucusuna ByLock uygulaması kullanılarak erişildiği hatalı ön kabuludür.

ByLock uygulamasına kurulan bağlantıların tespitinin bağlantı tarihinden 3 ila 4 yıl sonrasında olması ve 4 yıl gibi bir sürenin İnternet ortamının hızlı değişimi nedeniyle bu sürenin mecazi anlamda bir yüzyıla tekabül ettiği düşünüldüğünde, bağlantı tarihlerinde anılı IP adreslerini başkaca hangi uygulamaların ve web sitelerinin kullandığının tespiti de imkansız derecesine varacak kadar zordur.

Bylockun FETÖ/PDY’ye münhasır bir iletişim programı olduğu önermelere dayalı bir varsayımdır.

Burada şu soru sorulabilir:

Bylock Hizmet Hareketi/Gülen Cemaatine mi münhasır bir iletişim programıdır yoksa FETÖ/PDY’ye münhasır bir iletişim programı mıdır?

Elde edilen içerikler hangisini doğrulamaktadır?

FETÖ/PDY terör örgütüne münhasır bir iletişim programı olduğunu mu diğerini mi?

Bylock ile ilgili ön kabul veya varsayım doğru olarak kabul edilse bile uygulamada birçok adil olmayan sonuçlar olduğu açıktır, Mor Beyin örneğinde olduğu gibi.

Yargıtay 16. Ceza  Dairesinin kararlarının uygulanmasında birçok sorunun ortaya çıkmakta olduğu görülmektedir.

Uygulamada Ağır Ceza Mahkemeleri 16. Ceza Dairesinin bylock tespiti için ön gördüğü hususların eksik olması halinde sanık ile ilgili bylocktan başka deliller varsa yine cezaya hükmetmektedirler.

Oysa sanığın bylock kullandığı Yargıtay’ın öngördüğü şekilde her türlü şüpheden uzak olarak teknik verilerle tespit edilememiş ise bu durumda mahkeme bylock delilini vereceği hükme dayanak olarak gösteremez.

Diyelim ki sanık hakkında bylock iddiası dışında sohbet toplantılarına katıldığı, sözde örgüt liderinin kitaplarını okuduğu, örgüte ait gazete ve dergilere abone olduğu iddiaları vardır, bu kez bu delillerin delil niteliğine bakılacak ve atılı suçun bu delillerle sübuta erip ermediği tartışılacaktır.

Av. Rahmi Ofluoğlu

Yazıya kaldığımız yerden devam edeceğiz

Resim Koray Peksayar'ın sayfasından alınmıştır