Yargıtay Kararları

HAGB Süresi İçinde İlk Defa Uyuşturucu Kullanma Suçunun İşlenmesi Halinde HAGB Kararının Bozulmayacağı

HAGB Süresi İçinde İlk Defa Uyuşturucu Kullanma Suçunun İşlenmesi Halinde HAGB Kararının Bozulmayacağı

YARGITAY Ceza Genel Kurulu
ESAS: 2016/350 E.
KARAR: 2019/49 K.

HAGB KARARI
HAGB DENETİM SÜRESİ İÇİNDE YENİ SUÇ İŞLEME
HAGB SÜRESİ İÇİNDE KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMA SUÇUNU İŞLEME
HAGB İHLALİ SAYILMAYACAĞI
TEDAVİ VE DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ UYGULANMASI GEREKTİĞİ

KARAR ÖZETİ: Sanık hakkında CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, sanığın denetim süresi içerisinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan TCK’nın, 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değişik 191/2. maddesi uyarınca tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca açıklanmasına karar verilemeyeceği kabul edilmelidir.


KARAR METNİ: 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan sanık ...’in aynı Kanun’un 13/1 ve TCK'nın 62, 51 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, ertelemeye ve müsadereye ilişkin Salihli 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.04.2007 tarihli ve 77-124 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 15.07.2009 tarih ve 5106-10961 sayı ile; CMK'nın hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesiyle değişik 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 17.11.2009 tarih ve 366-613 sayı ile; sanığın 6136 sayılı Kanun’un 13/1 ve TCK'nın 62, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve CMK'nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.

Sanığın denetim süresi içinde, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu işlediği iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi üzerine dosyayı yeniden ele alan Yerel Mahkemece 21.10.2014 tarih ve 455-267 sayı ile; CMK’nın 231/11. maddesi gereğince açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanarak sanığın 6136 sayılı Kanun’un 13/1 ve TCK'nın 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiş, bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 25.05.2015 tarih ve 5751-17614 sayı ile;

"Sanık hakkında 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetimli serbestlik tedbirine karar verildikten sonra deneme süresi içerisinde işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak ve kullanmak suçundan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedildiği, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan sanık hakkında TCK'nın 191/5. maddesi uyarınca davanın düşmesine karar verileceği gözetilmeden, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin sonucu beklenmeksizin yapılan ihbara dayanılarak açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verilmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.07.2015 tarih ve 395127 sayı ile;

"CMK'nın 231/11. maddesi 'Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar.' hükmünü getirmiştir. Görüldüğü üzere hükmün açıklanması için sanığın deneme süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesinin yeterli olacağı anlaşılmaktadır. Somut olayda sanık kullanmak için uyuşturucu madde satın almak suçundan açılan kamu davasının sonunda tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmuş, sanığın bu karara itirazı itiraz mercii tarafından reddedilerek sanığın atılı suçu işlediği kesinleşmiştir. Salihli Ağır Ceza Mahkemesinin 30.11.2010 gün ve 339-323 sayılı kesinleşen kararı sanığın deneme süresi içinde kasıtlı bir suç işlediğinin tespiti niteliğindedir. Bu nedenle sanık hakkında daha önce açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet hükmünün CMK'nın 231/11. maddesi gereğince açıklanması yasaya uygun görüldüğünden aksi yöndeki Yüksek Daire kararına itiraz etmek gerekmiştir." düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 08.02.2016 tarih ve 12224-1150 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında CMK'nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, sanığın denetim süresi içerisinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan TCK'nın 5560 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile değişik 191. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün CMK'nın 231/11. maddesi uyarınca açıklanmasına karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.


İncelenen dosya kapsamından;
Salihli Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanığın 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı,
Yapılan yargılama sonucunda, Salihli 3. Asliye Ceza Mahkemesince 19.04.2007 tarih ve 77-124 sayı ile; sanığın 6136 sayılı Kanun’un 13/1 ve TCK’nın 62, 51 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, ertelemeye ve müsadereye karar verildiği,

Hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 15.07.2009 tarih ve 5106-10961 sayı ile; CMK'nın hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesiyle değişik 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği,
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 17.11.2009 tarih ve 366-613 sayı ile; sanığın 6136 sayılı Kanun’un 13/1 ve TCK'nın 62, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve CMK'nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın da merci tarafından itirazın reddine karar verilmesi üzerine 25.11.2009 tarihinde kesinleştiği,
Sanığın denetim süresi içerisinde, 30.01.2010 tarihinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu işlediği iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda, Salihli Ağır Ceza Mahkemesince 30.11.2010 tarih ve 339-323 sayı ile; sanık hakkında TCK’nın 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değişik 191. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verildiği, Salihli Cumhuriyet Başsavcılığının 29.01.2014 tarihli ve 880 sayılı yazısında ise; sanık hakkındaki denetimli serbestlik tedbirinin infaz edilerek yazı ekinde gönderildiğinin belirtildiği,
İhbar üzerine dosyayı yeniden ele alan Salihli 3. Asliye Ceza Mahkemesince 21.10.2014 tarih ve 455-267 sayı ile; CMK’nın 231/11. maddesi gereğince hüküm açıklanarak, sanığın 6136 sayılı Kanun’un 13/1 ve TCK’nın 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği,
Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 25.05.2015 tarih ve 5751-17614 sayı ile hükmün bozulmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile ilgili bazı temel bilgilerin verilmesi daha sonra da TCK’nın 191. maddesinde düzenlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunun geçirdiği aşamalar ile anılan Kanun’un 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değişik 191. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca verilen tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin kararın hukuki niteliğinin ele alınması gerekmektedir.
a) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması;
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralarla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanun’un 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun’un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren ve 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle maddenin 6. fıkrasının sonuna "Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesi, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez." cümlesi eklenmiştir.

5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,
c- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
d- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
e- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı hâlinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Sanık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilecektir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün açıklanması üzerinde durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin 11. fıkrası; "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir." hükmünü taşımaktadır.
Görüldüğü üzere açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki hâlden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi halinde hüküm açıklanacaktır.

Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. İkinci suçun deneme süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması hükmün açıklanması için yeterlidir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda, bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır.
b) Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunun düzenlendiği TCK'nın 191. maddesinin geçirdiği aşamalar ile anılan Kanun’un 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değişik 191. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca verilen tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin kararın hukuki niteliği;
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” başlıklı 191. maddesinin ilk hâli;
“(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendisi tarafından kullanılmak üzere uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran bitkileri yetiştiren kişi, bu fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur.
(3) Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişi, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
(4) Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
(5) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı hükmolunan ceza, ancak tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmaması hâlinde infaz edilir. Kişi etkin pişmanlıktan yararlanmışsa, davaya devam olunarak hakkında cezaya hükmolunur.” şeklinde düzenlenmişken,

08.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile TCK'nın 191. maddesinin birinci fıkrasının “Kendisi tarafından kullanılmak üzere uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran bitkileri yetiştiren kişi, bu fıkra hükmüne göre cezalandırılır” şeklindeki ikinci cümlesi madde metninden çıkartılmış ve maddenin ikinci fıkrası; “Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur.” biçiminde değiştirilmiş,
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle anılan madde değiştirilerek,
“(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı açılan davada mahkeme, birinci fıkraya göre hüküm vermeden önce uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik tedbirine karar verebilir.
(3) Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilen kişi, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
(4) Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
(5) Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.
(6) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı cezaya hükmedildikten sonra da iki ilâ dördüncü fıkralar hükümlerine göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabilir. Bu durumda, hükmolunan cezanın infazı ertelenir. Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir.
(7) Kişinin mahkûm olduğu ceza, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde, infaz edilmiş sayılır; aksi takdirde, derhal infaz edilir.” şekline dönüşmüş,
14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile TCK'nın 191. maddesinin ikinci fıkrasına “Bu karar, durma kararının hukuki sonuçlarını doğurur.” cümlesi eklenmiş,
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesiyle anılan madde başlığı “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak" şeklinde değiştirilip söz konusu madde;
"(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.
(3) Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.
(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması,
hâlinde, hakkında kamu davası açılır.
(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.
(6) Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.
(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
(8) Bu Kanunun;
a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,
b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma,
suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.
(9) Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin birinci fıkrası; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında hâlen denetimli serbestlik veya tedavi kararı uygulananlar bakımından Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesi hükümleri çerçevesinde bu tedbirin uygulanmasına devam olunur." şeklinde düzenlenmiş,
04.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6638 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile anılan maddeye “Birinci fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.” fıkrası eklenmiştir.
TCK'nın 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik 191. maddesinin gerekçesinde; “...Bunun ifade ettiği anlam şudur: Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak suçundan dolayı hakkında kamu davası açılmış olan sanıkla ilgili olarak cezaya hükmetmeden tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine ya da sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi halinde, açılmış olan kamu davası derdest olmaya devam etmektedir...” denilmek suretiyle, sanıkla ilgili olarak cezaya hükmedilmeden önce tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine ya da sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi halinde, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da, şartın gerçekleşmesini beklemek üzere verilen ve 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasında itiraza tabi olduğu belirtilen durma kararında olduğu gibi, davanın esasının çözülmediği ve açılmış olan kamu davasının derdest olmaya devam ettiği belirtilmiştir.
Nitekim, TCK’nın 191. maddesinin ikinci fıkrasına, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile; “Bu karar, durma kararının hukuki sonuçlarını doğurur.” cümlesi eklenmek suretiyle anılan Kanun’un 191. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca verilen kararların hukuki niteliğine ilişkin uygulamada yaşanan tereddütler giderilmiş, bu husus 6217 sayılı Kanun’un 20. maddesinin gerekçesinde de “Maddeyle Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılarak uygulamada ortaya çıkan sorunların çözümlenmesi amaçlanmaktadır.” şeklinde açıklanmış olup bu anlamda TCK'nın 5560 sayılı Kanun'un 7. maddesi değişik 191. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü niteliğinde bulunmadığından failin kasten yeni bir suç işlediğinden bahsedilemeyecek ve 5320 sayılı Kanun’a 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin birinci fıkrası uyarınca uygulanmasına devam olunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranılması halinde ise tedbirin sonunda TCK’nın 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değişik 191. maddesinin beşinci fıkrası ve CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca düşme kararı verilecektir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece denetim süresi içerisinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan verilen tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin karara dayanılarak CMK’nın 231. maddesinin on birinci fıkrası gereğince hüküm açıklanıp, sanığın mahkûmiyetine karar verildiği olayda; TCK'nın 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik 191. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca verilen tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin kararın soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da, şartın gerçekleşmesini beklemek üzere verilen ve 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasında itiraza tabi olduğu belirtilen durma kararında olduğu gibi, davanın esasını çözmeyen bir karar olduğu, kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü niteliğinde olmadığı, açılmış bulunan kamu davasının derdest olmaya devam ettiği, tedbirin gereklerini yerine getirmesi hâlinde sanık hakkında TCK’nın 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değişik 191. maddesinin beşinci fıkrası ve CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca düşme kararı verilmesi gerektiği, kaldı ki yapılan UYAP sorgulamasında Salihli Cumhuriyet Başsavcılığının 29.01.2014 tarihli ve 880 sayılı yazısından, 6545 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden önce sanık hakkındaki denetimli serbestlik tedbirinin infaz edilerek mahkemesine iade edildiğinin anlaşılması karşısında sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlediğinden bahsedilemeyeceği ve söz konusu karara dayanılarak hükmün açıklanmasına karar verilemeyeceği kabul edilmelidir.
Bu itibarla haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİ EDİLMESİNE, 24.01.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

https://www.kararara.com/