Mesleğimizi kurumlaştıramadığımız için bırakın gelişen ve değişen koşullara mesleğimizi uydurmayı, yürürlükte olan kurallarımızı bile uygulamıyoruz. Yaşadığımız niceliksel baskı sonunda yönetim organlarımız da neredeyse işlevsiz hale gelince yasa, yönetmelik, meslek kuralı falan tanımaz olduk.
Hükümlü müvekkilinin ceza evinde dikte ettiklerini basına aktarmada aracılıktan başlayarak, son birkaç yıldır tarafları ve sanıkları ünlü dava ve soruşturmalar medyanın gündeminde ilk sırayı alınca bunların avukatları da yerlerini aldılar. Kendi imzası ile tekzip yayınlayandan, müvekkili adına basına açıklama yapana, müvekkilini temsilen televizyon programlarına katılana kadar bir çok meslektaşımız kendi isimlerinin önüne müvekkillerinin isimlerinin getirilmesinde, müvekkilleri ile anılmada, “dava ile özdeşleşip tarafların sözcüsü gibi hareket” etmede, bir sakınca görmediler. Aksine bu şekilde ünlendiklerini düşünerek keyif de aldılar.
Oysa, Avukatlık Yasası, Türkiye Barolar Birliği Reklam Yasağı Yönetmeliği ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları bütün bu yanlışlıkları önleyecek hükümler içermektedir.
Şöyle ki;
Avukatlık Yasası’nın 55 inci maddesinin birinci fıkrası:
“Madde 55. Avukatların iş elde etmek için, reklam sayılabilecek her türlü teşebbüs ve harekette bulunmaları ve özellikle tabelalarında ve basılı kağıtlarında avukat unvanı ile akademik unvanlarından başka sıfat kullanmaları yasaktır.”
Türkiye Barolar Birliği Reklam Yasağı Yönetmeliği’nin 8 inci maddesinin b, c, d ve e fıkraları:
“Madde 8. Bu Yönetmelik kapsamında olanlar;
b. Yaşamları, kazançları, mesleki faaliyeti hakkında “reklam niteliğinde” yayınlarda bulunamaz, halen ya da eskiden takip ettiği, devam eden veya sonuçlanmış bir dava hakkında; dava ile özdeşleşip tarafların sözcüsü gibi hareket edemez, davanın hukuki boyutları içinde kalmak kaydıyla ve zorunlu haller dışında yazılı, işitsel ve görsel iletişim araçlarına ve internete görüntü, bilgi, demeç veremez, açıklama yapamazlar,
c. Yazılı, işitsel ve görsel iletişim araçlarında ve internette röportaj, sohbet, konuşma, tartışma ve benzeri programlara katıldıklarında; reklam sayılabilecek her türlü davranıştan, avukatlık mesleğini zedeleyici her türlü açıklamadan kaçınmak zorundadırlar,
d. Avukat unvanı kullanarak yazılı, işitsel, görsel iletişim araçlarında ve internette yönetmen,
düzenleyici, danışman ve sair sıfatlar ile dizi, sürekli yayın, süreli ya da süresiz programlar
hazırlayamaz, sunamaz, yönetemez, hazırlanmasına, sunulmasına ve yönetilmesine katılamazlar,
e. Gerek mahkemede temsil görevini yerine getirirken, gerek yazılı, işitsel ve görsel iletişim araçları ve internet ile ilişkisinde kendisini veya üzerinde çalışmakta olduğu hukuki işi reklam olabilecek nitelikte ön plana çıkaramazlar.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 7, 8, 37 ve 40 ıncı maddeleri:
“7. Avukat, salt ün kazandırmaya yönelen her türlü gereksiz davranıştan titizlikle kaçınmalıdır.
8. Avukat kendine iş sağlama niteliğindeki her davranıştan çekinir.
40. Avukat kesin olarak zorunlu bulunmadıkça, müvekkili adına basına açıklamada bulunamaz. Açıklamalarda, adalete etkili olmak amacı güdülemez.”
Mesleki mevzuatımızın yürürlükteki bu hükümlerini meslektaşlarımız görmezden gelmekte, barolarımız da artık kanıksanma boyutuna varan bu davranışlar karşısında etkin olamamaktadır.
Örneklerin pervasızca sürdürülmesi yaşadığımız saygınlık kaybını hızlandırmaktadır. Barolarımızın, özellikle çok üyeye sahip barolarımızın genelde kendi üyeleri tarafından gerçekleştirilen bu davranışları engellemeleri mümkün olmalıdır. Bu seyircilik sürerse yarışın hangi boyutlara ulaşacağı kestirilemez.7.8.2011