Birleşik Krallık’ın tanınmış avukatlarından William Clegg QC, “Kraliçe’nin Avukatı” unvanına giden yolda üstlendiği ilginç ceza davalarının hikayesini aynı adlı kitabında paylaştı. Clegg kitabında, mahkeme anıları yanında avukatlık mesleğini icra ederken uyulması gereken etik ve profesyonel ilkelerle adaletin tesisinde savunma hakkının hayati rolüne vurgu yapmaktadır. Aşağıdaki paragraflar, yazarın 2019 yılında ülkemizde yayınlanan kitabından seçilmiştir.

***

İngiltere ve Galler, avukatların “duruşma öncesi avukatı” ve “duruşma avukatı” olabilecekleri bölünmüş bir hukuk sistemine sahiptir.

En karmaşık davalarda uzmanlaşma eğilimi gösteren kıdemli duruşma avukatları, “Kraliçe’nin Avukatı” olurlar.

Siyasi baskıdan etkilenmeyen bağımsız yargıçların varlığı, bir şüphelinin duruşmaya çıkarılabilmesi için öncelikle suçlu olduğuna dair açık delil bulunması gereği ve adil ve şeffaf yargılama sürecinin bulunması, İngiliz Mahkemelerine dünyaca saygı duyulmasının nedenlerinden birisidir.

Ülkelerin adalet, ceza ve hukuk sistemi, ancak vatandaşların haklarına saygı duyulması, yargılamanın adil ve adaletinde tarafsız olmasıyla işler hale gelebilir.

***

Avukat olarak, gerçekleri olduklarından daha güzel göstermem. Dolayısıyla benim yapmam gereken, bütün kanıtları inceleyerek hangi savunmaların yapılabileceğini değerlendirmektir.

Müvekkillerimle tutuklandıklarından sonra mümkün olan en kısa sürede görüşmek isterim. Yine de ilk buluşmada dosyayla ilgili detaya girmem. Dosyayı ancak genel ifadelerle anar, daha çok müvekkille bir yakınlık tesis etmeye çalışırım. Kilit nokta müvekkili rahatlatmaktır. Önemli olan sanığın güvenini kazanmaktır; eğer onunla kendim arasında bir güven ilişkisi kuramazsam asla onu başarılı bir şekilde savunamam.

Vicdan meselesine gelirsek, ben birinin masum ya da suçlu olduğuna karar verebilecek durumda değilim; mahkeme ve yargılama bu yüzden var. Fakat avukatın bir katili -ya da cinayet zanlısını- nasıl savunacağı sorusu vicdani endişelerin çok ötesinde önemlidir; çünkü etkili bir ceza yargılaması sistemi mutlaka suçla itham edilen kişinin savunulmasını mümkün kılacak bir mekanizmaya sahip olmak zorundadır. Eğer kişiler savunulmazsa, adalete asla ulaşamayız.

Sanıkların basın tarafından çokça canavarlaştırıldığı ve birer nefret ögesine dönüştüğü bazı dosyalarım oldu. Bunlardan bazılarının tamamen masum oldukları ortaya çıktı. Eğer doğru biçimde temsil edilmemiş olsalardı, yanlış yargılama kurbanı olarak belki de onlarca yıl hapishanede kalacaklardı.

Suçlu olduğundan şüphe duyduğum birini savunmak ise çok daha zordur. “Kesinlikle yanlış insanı yakalamışlar, bu adam masum” düşüncesini olabildiğince aklımdan çıkarmaya çalışırım, çünkü bu düşünce üzerimde ciddi bir baskı oluşturur.

Böylesine önemli davalarda (cinayet davası gibi) hâkimler doğru kararı verebilmek için büyük bir endişe taşırlar. Her şey bir yana yanlış karar verdiklerinde karar temyiz mahkemesinden döner ki bu bir hâkim için utanç vericidir.

Savunmada, ancak takip edilecek bir yolun en iyi seçenek olduğunu bilmekle müvekkili o yola sokmak bambaşka iki şeydir.

Savunma avukatlarının çoğu gibi ben de dosyaya ilk dahil olduğumda en azından kazanma ihtimalim olduğunu umut ederek mahkemeye giderim. Fakat bazen iddianame ne kadar zayıf olursa olsun, siz o iddianamedeki çelişkileri ne kadar ifşa ederseniz edin ve son sözünüz ne kadar öz, makul ve vurucu olursa olsun, jüri “suçlu” kararı verebilir.

***

Şaşırtıcı olmayan biçimde avukatlığın gerçekte, genel kanının aksine, havalı bir avukatın bir anda ayağa kalkıp tanıklara sorular sorması ya da jüriye tutkulu bir kapanış konuşması yapması demek olmadığını keşfettim. Çapraz sorgulamalarla geçen vakit çok azdı; onun yerine büyük miktarda evrak işiyle uğraşıyordunuz.

İlk öğrendiğim, öncelikle müvekkilime karşı hazırlanan iddianameyi incelemem gerektiğiydi. Şaşırdığım şeyse mesleğe savunma avukatı olarak başlayan savunma avukatlarının her şeye müvekkil perspektifinden bakması ve önce “Pozisyonumuz ne olmalı? Müvekkilin durumu nedir?” sorularına yanıt aramalarıydı. Benim yaklaşımımsa tüm bunları boş vermek ve öncelikle karşı tarafın ne ileri sürdüğüne bakıp iddiasını ispatlayabilecek durumda olup olmadığını anlamaktı. Kendimi bir anlığına savcılık yerine koyar, iddialarımı ispatlamak için nereden başlayacağımı ve bunu nasıl yapacağımı düşünürdüm. Sonrasında duruma karşı taraftan bakarak yaklaşımlarındaki zayıf noktaları bulmaya çalışırdım.

Hızlı okumayı öğrendim; dosyadaki dokümanları hızlıca tarar, detaylı incelemek gerekenleri tespit ederdim. Önemli ifadeleri tekrar tekrar okur, sürekli onları düşünürdüm. Genellikle düşünmek en az okumak kadar önemliydi.

Dosyadaki bulgu ve delilleri daha iyi anlamak ve mahkemede kendimden daha emin olabilmek için hemen her zaman cinayet mahalline giderdim. Ayrıca dosyadaki delillerin itiraz edilebilecek bir tarafını keşfetmek her zaman mümkündü.

Dosyada detaylar çok önemli olabilir. Bu nedenle dosyaya iyi çalışırım. Tanıkları sorgularken soracağım soruları önceden aşırı derecede dikkatle hazırlarım. Tanığın ifadesine göre, genellikle kronolojik olmak üzere, takip edeceğim bir plan belirlerim. Küçük bir bloknota notlar alır, ilgili konuları maddeler biçiminde işaretlerim.

***

Kraliçenin Avukatı unvanını kazanmak İngiliz avukatlar için ulaşılabilecek en büyük başarıdır. Kraliçenin Avukatı, kısaca QC, “Kraliçe Hazretlerinin hukuk alanında uzman danışmanı” anlamına gelir. Can atılan, sahiplerine büyük statü kazandıran ve maddi getirisi de oldukça yüksek bir unvandır.

Avukat cübbelerinin sırtında sahte bir cep bulunur. Eskiden bu cepler müvekkillerin avukata ücretini, ona doğrudan vermek yerine, içine koymaları içinmiş. QC cübbeleri ise cepsiz, sade ve düzdür.

***

Dolandırıcılık dosyalarıysa çoğu zaman entelektüel bir meydan okuma olur, bir pazarın ya da endüstrinin nasıl işlediğini anlamayı gerektirirdi. Davaya bakan Hâkim Tuckey, sadece bankaların ve büyük kuruluşların para kaybetmiş olmasının suçu hafifletmediğini söyledi. Smith’in yaptıklarının Londra’nın bir finans merkezi olarak saygınlığını zedelediğini belirterek altı yıl hapis cezasına hükmetti.

Bir dolandırıcılık dosyasına müdahil olduğumda, çoğu zaman beni ve ekibimi bahse konu sektörle -bu türev piyasalar, LIBOR ya da şirketi borsaya açmak olsun- ilgili bilgilendirebilecek bir uzmanla beraber çalışmaya gayret ederim. Sistemin nasıl işlediğini anlamadan nerede hata yapıldığını da anlayamazsınız.

***

Avukat olarak her zaman iyi hazırlanmış olmanın ve hâkimle arayı iyi tutmanın daha arzu edilir bir şey olduğunu düşünmüşümdür. Böylelikle istediğinizi elde etmeniz genelde daha kolay olur; eğer iyi hazırlanmamışsanız ve kaba davranıyorsanız muvaffak olmanız daha az olasıdır.

Müvekkil için masada ne olursa olsun -ki genelde özgürlükleri olur- onları savunma işini sakin ve profesyonel biçimde yaptığımı düşünmek hoşuma gider.

İtirazı kimseye itici gelmeyecek biçimde yapmaya özen gösterilmelidir. Açık ara en iyi yöntem, ayağa kalkıp şöyle söylemektir: “Sayın Hâkim üzerinde karar verilmesi gereken hukuki bir mesele var.”

Bir savunma avukatı olarak, jüriyi kazanmam için yapmam gereken üç şey vardır. Öncelikle onları ikna edebilmek için dosyamı anlaşılabilir hale getirmem şarttır. İkinci olarak, öne süreceğim gerekçe kabul edilebilir olmalıdır. Aklıselim kimsenin inanmayacağı uçuk iddialarda bulunmanın bir anlamı yoktur. Üçüncüsü, sunumun ilgi çekici olmasıdır. Jüri ilgi çekici bir sunumda ne söylediğime sıkıcı bir sunumdakinden daha çok dikkat edecektir.

Karşımdaki avukat yönlendirici soru sormayı alışkanlık haline getirmiş ve bu rahatsız edici bir boyuta ulaşmışsa sadece “Sayın Hâkim, kıymetli meslektaşım bu tarz sorular sormaması gerektiğini bilecek kadar uzun bir süredir bu mesleği icra etmektedir” derim.

Tanıktan olayla ilgili doğru bilgi alabilmenin klasik yolu tanığa “N” soruları sormaktır. Örneğin “Ne gördünüz?”, “Neredeydiniz?” veya sonrasında “Ne oldu?”

Genellikle “….. değil mi?” diye biten sorular yönlendirici sorulardır ve uzak durulması gerekir.

Eğer aksini ispatlayabilmek için kendinize güveniyorsanız karşı tarafın önemli bir tanığına, ifadesini okuyup, onaylatıp salonda da tekrar ettirdikten sonra “Emin misiniz?” gibi bir soruyla ağır bir darbe vurabilirsiniz. Böylece tanığın ifadesini yalanlayan delilinizi ortaya koyduğunuzda jürinin gözünde bu çelişkiyi daha da vurgulamış olursunuz.

Son konuşmanın -savunmanın- amacı, jürinin yargılama boyunca duyduklarını özetlemek değil müvekkilinizin neden masum olduğunu net biçimde ortaya koymaktır. Asla müvekkilime hükmün ne olacağı hakkındaki düşüncemi söylemem.

***

Yargılamalar -savaş suçları- bana hereksin içinde insanlığa karşı suç işleyebilecek bir potansiyel olduğunu ve kimsenin böyle bir durumda yer almadan nasıl tepki verebileceğini bilmesinin mümkün olmadığını öğretti.

***

Adalet sistemimiz ne kadar iyi olursa olsun, mutlaka adli hatalar olacaktır.

***

Öncelikle para genellikle açık biçimde rüşvet olarak istenmiyor, başka biçimlere sokularak gizlenmiş oluyordu; yerelden alınan mallar için fazladan ödemeler ya da yemek hizmetinin özellikle belirli bir şirketten alınması gerekliliği ve her nasılsa bu şirketin diğerlerinden on kat daha yüksek fiyatla çalışması gibi.

***

Eğer siz de benim gibi herkesin âdil yargılanma hakkına sahip olduğuna inanıyorsanız, bunun ancak herkesin -yeterli maddi imkanlara sahip olsun ya da olmasın- mahkemede doğru biçimde temsil edilmesiyle mümkün olabileceğini kabul etmelisiniz.

***

Avukatlar, kendi iktisadi çıkarlarının müvekkillerini nasıl temsil ettiklerini etkilemesine asla izin vermemelidir. Bir avukatla irtibatı olmuş çoğu insan zeki, belagati kuvvetli ve kendine güvenen biriyle karşılaşmıştır. Adliyeye gittiğinde çekingen, kendine güveni zayıf ve tutuk konuşan biri mesleğinde asla hayatta kalamaz.

Avukatlık, düzenli bir gelirin, sağlık hizmetinin, emekliliğin, hastalık izni ya da ücretli izinlerin işin kendisiyle birlikte gelmediği bir meslektir. Kulağa ne kadar mantıksız ya da saçma gelse de her zaman aldığımız işin son işimiz olabileceğini hissederiz.

Avukatlığı tercih ettiğim için çok mutluyum. Kariyerim boyunca önüme gelen dosyalar sonsuz ve heyecan verici biçimde çeşitliydi. Bazılarını kaybetmenin imkânı yoktu, bazılarıysa kimsenin kazanamayacağı dosyalardı. Ancak işte o arada kalan dosyalar bir avukatın fark yaratabileceği dosyalardı. İşte bu nedenle yeni bir dosya okumaktan geri kalan her şeyden daha fazla keyif alırım; bunca yıl sonra dahi o heyecanı iliklerimde hissederim. Bulabileceğim davayı kazandıracak bir şey var mı? Tecrübemi ve yeteneklerimi burada nasıl kullanabilirim? Dosyanın ilk sayfasını çevirirken halen tüylerim diken diken olur. 15/07/2020

* William Clegg, QC (2019). Kraliçenin Avukatı: Birleşik Krallık Avukatından Cinayet, Suç ve Masumiyet Hikayeleri (Çev. H. İ. Aktay). Ankara: Lykeion.