Gökyüzünü fethedemesek de, gökyüzü kapkaranlıksa bugünlerde, yeryüzünün en ücralarında tükenmemeli.
Avukatların dünyasında gelinen nokta, Avukatların büyük çoğunluğunun kendi sorunlarında dahi inisiyatif alamaması,enerji harcamamasıdır. Ortalama düşüncenin ötesine gidememesidir.
Avukatların bu hali elbette baroların genel geçer statüko sürdürümünü mümkün kılmaktadır.
Genel olarak Avukatlar yorgundur. Demokrasi sorunları yaşayan bir ülkede meslek sürdürmekten yorgundur.
Her süreçte meslek ve iş alanlarının daraltılmasından yorgundur. Avukatların, Avukatlık dışında her yeni süreçte umutsuzca farklı alanlara kayması, isteği değil çaresizliğidir.
Onlarca Avukat tutukludur. Baroların ülke çapında tutuklu Avukatlar için bir kampanya başlatmaması bir yana, hiçbir alan da açma çabasına girişmemeleri en azından insani olarak üzücüdür.
Avukatların çoğunluğu tutuklu avukatlar sorunundan habersiz ya da kayıtsız durumundadır. Ancak Avukatların büyük çoğunluluğuna tutarlı bir bilgi ve duygu akışı olmamaktadır.
Büyük bir güç olan binlerce avukat kendi dünyalarında geçim araçlarında daralmış durumdadır…
Avukat grupları ise dar alanda hareket etmekte, büyük çoğunluğa karşı ilgisiz ya da bağ kuracak bir düşünce ve yöntem arayışında değiller.
Avukatların kurumsal örgütü Barolara karşı yapılan en büyük saldırıya karşı, öncelikle TBB ve Barolar tarafından hiçbir aktif, canlı bir tepki verilememiş, sadece saldırı yapanlarla kulis ve itidal ile ilerlenmiş, ya da aman yapmayın tarzında bir yöntemle koskoca Avukat dünyası hareketsiz ve bilinçsiz bırakılmıştır.
Savunma kurumuna yapılan saldırıdan çok sonra 24 şubata Ankara toplantısı organize edilmiştir. Ne yazıkki on binlerce avukattan çok sınırlı bir bölümü gelmiştir.
Kurumlara duyulan inanç eksilmesi burada açıkça gözlemlenmiştir. Ankara’ya gidilmesi ya da gidilmemesi konusu Avukatların kendi vicdanı içinde sorgulanmıştır. On binlerce kişilik bir katılım gerçekleşememiştir.
Bunun yanında, politik dili takip edenlerin rahatlıkla anlayacağı gibi TBB nezdinde nerede ise hükümetçi ya da çelişki ifade etmeyen bir konuşma üslubu benimsenmiştir. Bu üslup Avukatların mücadele gelenekleri ile bağdaşmayan bir üsluptur.
Farklı görüşler susturulmuş, ya da zaman dar tutularak toplantı çabuk bitirilmiştir.
Güzel konuşmalar iyi bir hitabet olarak algılanmıştır, ancak hareketle desteklenmeyeceğinin bilinci ile heyecan çabuk sönmüştür.
Çünkü, sözün ötesinde asıl olan harekettir. Nitekim toplantının hiçbir bölümünde sonrası için bir eylem planından söz edilmemiştir. Toplantının sonrasında neler yapılacağı hususundan kimse söz etmemiştir. Ajitasyon dışında, istikrarlı bir hareket silsilesi düşünülmemiştir, planlanmamıştır, açıklanmamıştır. Yasa çıkarsa ne yapacağız, nasıl ilerleyeceğiz soruları ya da cevapları sanki kimsenin umurunda değildir.
Kim memnundur, kim değildir. Bilinmez.
Ancak, artık Avukatların hareket etmesi gerekmektedir, aksi halde bir bildirinin okunmuş olması bile bir zafer olarak algılanır. Bu daralmanın tipik bir göstergesidir.
Avukatlar için acil bir Avukat hareketi elzemdir. Bunun içinde hızlı toplantılar ve fikirler gereklidir. Kapsayıcı ve çok geniş toplantılar bir heyecan yaratabilir, bu heyecan ve yol haritası olmadan hareket olmaz.
Avukatların yorgunluğu ve inançsızlığı ancak yeni bir idealist dalga ile aşılabilir. Aksi halde zor dönem bildirileri memnuniyet yaratmaya devam edecektir.
Olmuyorsa da oluyor gibi davranılmamalıdır…