Yargıtay 16. Ceza Dairesinin iki hakimle ilgili olarak verdiği hüküm basın tarafından kamuoyuna “Yargıtay, ByLock'u FETÖ üyeliği için tek başına delil saydı” şeklinde vermişti. Oysa 16. Ceza Dairesinin söz konusu kararı hiç de böyle değildi. Basının yarattığı algının hukukçuları da etkilediğini görüyoruz.
16. Ceza Dairesi bizim ulaşabildiğimiz 4 ayrı karar verdi; ilki 1. Derece mahkemesi olarak iki hakim hakkında verdiği karar, ikisi Erzurum ve İzmir Bölge Adliyelerinden temyizle gelen dosyalar için onama kararı ve bir de bozma kararı.
Dairenin bütün bu kararları TCK’nın dayandığı suç teorisine ve ceza hukukumuzun temel ilkelerine, suç örgütleri ve silahlı örgütlerle ilgili yerleşik Yargıtay kararlarına uygun kararlardır. Elbette bu kararların akademik olarak eleştirisi yapılabilir. Ancak devam eden davalar için bu eleştirilerin pratik bir yararı yoktur.
Avukatlar bilirler; bizde ilk derece mahkemeleri Yargıtay kararlarına uyarlar, Yargıtay kararlarına karşı direnme nerede ise yok gibidir. Bu nedenlerle bylock delili ile açılan FETÖ davalarında savunmalarda 16. Ceza Dairesinin kararları esas alınmalıdır.
Dairenin kararları uygulanmış olsa bizce tutukluların % 80’i tahliye olacaktır. Gözlemlerimize göre savunmalar 6 ay önceki argümanlara göre yapılmaktadır. Savunmanın pratik sonucu olmayan bu tür savunmaları adaletin tecellisini geciktirmektedir.
Son günlerde bize ülkenin her tarafından bylocktan tahliye haberleri gelmektedir. Bu da ağır ceza mahkemelerinin Yargıtay kararlarını özümsemeye başladığını göstermektedir.