5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu, ilk derece mahkemelerinin vermiş olduğu kararlara istinaden başvurulacak kanun yollarını;  olağan kanun yolu ve olağanüstü kanun yolu olmak üzere 2 ayrı başlık altında düzenlemiştir. işbu kanun kapsamında verilen  kararların kesinleşip kesinleşmediği hususu, olağan kanun yolu ile olağanüstü kanun yolu ayrımının yapılmasında temel ölçüt  olmuştur.  Bu ayrım sebebiyle, kesinleşmemiş kararlara karşı başvurulabilen yol, olağan kanun yolu olmakla birlikte, kesinleşmiş kararlara karşı başvurulabilen kanun yolu ise olağanüstü kanun yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre, olağan kanun yolları; istinaf, temyiz ve itiraz kanun yolu olup, olağanüstü kanun yolları  ise; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının İtiraz Yetkisi, Kanun yararına bozma ve Yargılamanın yenilenmesi olarak sayılmıştır.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI İTİRAZ YETKİSİ

CMK 308. Madde uyarınca, Yargıtay Ceza Dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı kendiliğinden veya talep üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde Ceza Genel Kurulu’na itiraz edebilecektir.

Sanığın lehine olan itirazlarda süre işlemeyecek olup, her aşamada olağanüstü itiraza konu olabilecektir. İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen  daireye gönderilecek, itirazın gönderildiği daire ise mümkün olan en kısa sürede itirazı sonuçlandıracaktır. Kaldı ki, bu sonuçlandırma sonucunda itirazı kabul ederek kararını düzeltecek ya da itirazı reddederek dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilecektir. Yargıtay’ın itirazın reddine ilişkin verdiği kararlar kesindir.

Olağanüstü itiraz yetkisi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına ait olup, itiraz yoluna re’sen başvurabileceği gibi talep üzerinde başvurabilecektir.

Süre, kural olarak, ilamın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verildiği tarihten itibaren 30 gündür.

Bu madde kapsamında, bu itiraz yoluna başvuru nedenleri bakımından CMK herhangi bir hüküm bulundurmamıştır. Bu olağanüstü kanun yoluna başvuru, Yargıtay’ın temyiz incelemesi sınırında olmakla birlikte, maddi ya da yargılama hukukuna ilişkin bir hukuk kuralının uygulanmamış olması veya eksik ya da yanlış uygulaması nedeniyle mümkün olacaktır.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞININ İTİRAZ YETKİSİ

CMK 308. Maddesinde öngörülen Yargıtay Ceza Dairelerinin kararlarına karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi düzenlenmişken, Bölge Adliye Mahkemesi ceza daireleri tarafından verilmiş kesin nitelikteki kararlar için herhangi bir olağanüstü kanun yolu öngörülmemişti. İşbu sebeple 20.07.2017 tarihinde  7035 sayılı yasanın 23. Maddesi ile CMK 308/A maddesi eklenerek, Bölge Adliye Mahkemesinin kesin nitelikte yani temyiz edilemeyen kararlarına karşı olağanüstü kanun yolu adı altında Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına itiraz yetkisi tanınmıştır.

CMK 308/A maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına karşı Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı kendiliğinden veya talep üzerine ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde kararı veren daireye itiraz edebilecektir. Bu kanun yoluna başvuru açısından sanığın lehine olan itirazlarda süre sınırı yoktur. (Örneğin suçta tekerrür oluşmamış ama tekerrür hükümleri uygulanmış. İnfazda bitmiş olsa her zaman hükümlü lehine başvurulacaktır.)

Önceden daireye yapılan itirazlarda açık hukuka aykırılık olmadığı takdirde daire itirazları reddetmekte ve verdiği bu ret kararları da kesindi. Bu sebeple, 17.10.2019 tarihinde 7188 sayılı yasanın 30. Maddesi ile birlikte, kararına itiraz edilen daire itirazı yerinde görmezse yani itirazın reddi durumunda dosyayı  ceza daireleri başkanlar kuruluna gönderilebileceğine ilişkin hüküm eklenerek hak ihlalleri engellenmiştir.

CMK 288. VE 289. Maddeler kapsamında hukuka aykırı (bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması ) olan kararlar itiraza konu edilebilecektir. Buna ek olarak maddi hatalar ve yargılamanın yenilenmesi koşullarının var olması durumunda itiraza konu olamayacaktır.

Ayrıca görev, yetki iş bölümü gibi kararlar bakımından da itiraz yoluna gidilemeyecektir.

Her iki madde içinde itiraz yazılı olacaktır. Burada asıl olan Yargıtay/BAM Cumhuriyet Başsavcılığının güçlü inandırıcı hukuki argümanlarla birlikte bu kanun yollarının kullanılabilmesi için ikna edilmesi gerektiğidir. Çünkü bu kanun yolunun kullanılmasında ki yetki başsavcılıktadır.

Tartışmalı olmakla birlikte, uygulamalar neticesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Ceza Genel Kurulu karar verene kadar itirazını geri alabilecektir. Eğer itiraz hükümlü lehine ise hükümlünün muvafakati olmaksızın itirazını geri alamayacaktır.

Olağanüstü itiraz olarak değerlendirilen her iki madde içinde, bu kanun yollarına başvuru yapılması infazı kendiliğinden durdurmayacaktır. Çünkü karar kesinleşmiştir.  CGTİK 4. Maddesi uyarınca infaz hükmün kesinleşmesiyle başlayacaktır. Kaldı ki, madde kapsamında infazın ertelenmesi veya durması ile ilgili durumlar ayrıntılı sayılmıştır. Olağanüstü itiraz ise bunların arasında yer almamaktadır.  

KANUN YARARINA BOZMA

CMK 309. Madde uyarınca kanun yararına bozma; hakim veya mahkeme tarafından verilen, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hukuka aykırı karar veya hükümlerin bozulması talebiyle başvurulan olağanüstü kanun yoludur. Gerek madde kapsamı gerekse Ceza Genel Kurulu kararları neticesinde, istinaf ve temyiz için öngörülen kanuni süreler geçmeden yani kararlar kesinleşmeksizin kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacaktır. Bu bilgilerden yola çıkarak, bir kararın temyiz ve istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi şu şekillerde olacaktır. Şöyle ki;

  • Hüküm veya kararın, aleyhine istinaf ve veya temyiz yoluna başvurulamayan hüküm ve kararlardan olması

  • Hüküm veya karara karşı istinaf ya da temyiz yoluna başvurma imkanı bulunduğu halde sürenin kaçırılmış olması

  • Hüküm veya karara karşı istinaf ya da temyiz yoluna başvurma olanağı bulunduğu halde bu olanağın kullanılmamış olması durumunda kanun yararına bozma yolu kullanılabilecektir.

İstinaf veya temyiz talebinin reddedilmesi durumunda, söz konusu karar esas yönünden incelenmediği için, bu karar veya hükmün istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği anlamına gelir ki, bu hallerde de kanun yararına bozma yolu gündeme gelecektir.

İstinaf veya temyiz kanun yolundan geçerek kesinleşmiş kararlara karşı ancak olağanüstü itiraz yoluna ya da yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurabilecektir. Zira kanun yararına bozma yoluna ancak hukuka aykırılığı çözmek için başka bir kanun yolu bulunmaması halinde gidilebileceği 30.01.2017 tarihli Ceza Genel Kurulunda açıkça belirtilmiştir.

Gerek maddi hukuka ilişkin gerekse yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklarda nedeniyle kanun yararına bozma yoluna gidilebilecektir. Şöyle ki;

  • CGK 2010/2-29 E., 2010/56 K., ve 23.03.2010 tarihli ilamı uyarınca, hakimin takdir hakkının hatalı kullanıldığı gerekçesiyle olağan kanun yolu olan temyiz başvurusunda ileri sürülmesi mümkün iken, olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma yolunda ileri sürülmesi olanaklı değildir.

  • CGK 2009/7-69 E., 2009/176 K. VE 23.06.2009 tarihli ilamı, hakimin takdirini hatalı kullanmasına ilişkin hususlardaki hukuka aykırılıklar, örneğin; temel ceza miktarının saptanmasında kullanılan ölçütlerin hatalı takdir edilmesi, cezada artırma ve indirme yapılırken kullanılan oranların seçimindeki isabetsizlik gibi hususlar, Yargıtay'ın sadece olağan bir denetim yolu olan temyiz incelemesi sırasında dikkate alabileceği hukuka aykırılıklar olduğu lakin, suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı hususu hakimin takdirine ilişkin değil, maddi hukuka ilişkin bir hukuka aykırılığı oluşturacağından, suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması olanaklıdır.

  • CGK 2011/493 E., 2012/127 K., ve 27.03.2012 tarihli ilamı, 5237 sayılı yasanın 50. Maddesi çerçevesinde hükmolunan kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi sonucunda kararın kanun yararına bozulması isabetlidir.

  • CGK 2010/2-76 E., 2010/77 K., ve 06.04.2010 tarihli ilamı, kesinleşen hükümde, verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesiyle kanun yararına bozma yoluna başvurabileceğinin sınırı olmakla birlikte, sonradan gerçekleşen yasa değişikliğine dayanarak kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacaktır.

  • CGK 2009/9-30 E., 2009/177 K., ve 23.06.2009 tarihli ilamı, suçun unsurlarının belirlenmesi konusunda kanıtların ve uygulanacak hukuk kurallarının yanlış değerlendirilmesi sonucunda kanun yararına bozma yoluna başvurulması mümkündür.

Kanun yararına bozma yoluna başvurma yetkisi Adalet Bakanlığı’na ait olmakla birlikte, CMK 310. Maddesi uyarınca,  CMK 309/4-d bendinde belirtilen; hükümlünün cezasının kaldırılması veya cezasının azaltılmasını gerektiren hallerin varlığı halinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da re’sen kanun yararına bozma yoluna başvurabilecektir.

Nitekim, CMK 309/4-d bendinde yer alan haller nedeniyle Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozma yoluna gidilmişse, artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu yetkisini kullanamayacaktır.  Bunun yanında, yargılama sırasında karar veya hükme Cumhuriyet savcısı, hakim, sanık, şikayetçi veya müdahil olarak katılan kişilerde kanun yararına bozma yolunun kullanımı için Adalet Bakanlığından talepte bulunabilecektir.

Önemle belirtilmesi gereken, Adalet Bakanlığından kanun yararına bozma yolunu kullanması için talepte bulunanlar, dosyada bulunan hukuka aykırılıklara dikkat çekmesi için taleplerini hukuki gerekçelerle birlikte açıklaması, Adalet Bakanlığını harekete geçirmesi bakımından önem arz etmektedir.

Kanun yararına bozma yoluna başvurmak için kanunda herhangi bir süre öngörülememiştir.

Kanun yararına bozma talebi, söz konusu suçla ilgili Yargıtay Ceza Dairesine yapılır ve bu talep bu dairece karara bağlanır.

CMK 309/1. Maddesi uyarınca, Adalet Bakanlığı kanun yararına bozma yolundaki talebini yasal nedenleri de belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirir. Bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Adalet Bakanlığının talep yazısındaki nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması talebini içeren yazısını suçla ilgili Yargıtay Ceza Dairesine verir. Yani, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı kanun yararına bozma talebini o suçla alakalı hangi daire görevli ise o daireye verecektir.

Başvuruda ileri sürülen nedenler ilgili Yargıtay Ceza Dairesi tarafından yerinde görülürse karar veya hükmün kanun yararına bozulmasına karar verilecektir. Yerinde görülmezse talep reddedilecektir.

İlgili Yargıtay Ceza Dairesi incelemesi sırasında, Adalet Bakanlığının istem yazısında ileri sürülmeyen lakin sonuca etkili olan başkaca hukuka aykırılıklar saptaması halinde, bu hususlarla alakalı kanun yararına bozma yoluna başvurulması için Adalet Bakanlığına ya da koşulları varsa Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunacaktır. (CGK 10.05.2011 )

Yargıtay Ceza Dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar. Lakin, kanun yararına bozma isteminin kabulü hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay Ceza Dairesi dosyayı yerel mahkemeye göndermeden doğrudan kendisi hüküm verir.

Kanun yararına bozma nedenleri CMK 309/4. Maddesi kapsamında sayılmıştır. Buna göre;

  • 223. maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise; (CMK 223. Maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen kararlar; durma, düşme ve başka yargı yoluna ilişkin görevsizlik kararlarıdır. )

  • Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise,

  • Davanın esasını çözüp de mahkumiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.

  • Kanun yararına bozma kararı, hükümlünün cezasının kaldırılmasına ya da daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa;

Kanun yararına bozma kararı ile birlikte Yargıtay Ceza Dairesi,

Cezanın kaldırılmasına,

Daha hafif bir ceza verilmesine, doğrudan kendisi hükmedecektir.

CGK 2013/296 E., 2014/516 K., ve 25.11.2014 tarihli ilamı uyarınca, CMK 309/5 gereği, Kanun yararına bozma kararlarına karşı direnilmesi söz konu olmamakla birlikte, kanun yararına bozma kararına karşı direnilmesi halinde bu kararların Yargıtay Ceza genel Kurulunca incelenmesi gerekecektir. Nitekim, kanun yararına bozma kararı sonrası esastan ve önceki karardan farklı başka bir gerekçeyle verilen kararın yeni bir karar olduğunu  ve bunun hukuken direnme olmadığını kabul ederek, bu kararın öncelikle Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi tarafından incelemesi gerekecektir.

Kanun yararına bozma olağanüstü kanun yolu olması sebebiyle, hükmün infazı kendiliğinden durdurmayacaktır. Bu sebeple, infazın durması isteniliyorsa, ilgili mahkemeden ayrıca talep edilecektir.

YARGILAMANIN YENİLENMESİ

Yargılamanın yenilenmesi CGK 2012/3-909 E., 2014/121 K., ve 11.03.2014 tarihli ilamında,kanunda sınırlı şekilde sayılan yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin en az birisine dayalı olarak kesinleşmiş bir hükümde adli hata bulunduğu iddiasıyla kural olarak hükmü veren mahkemeye başvurulmasıyla başlayan, hükmü veren hakimin katılımı olmaksızın, mahkemece başvurunun şekil ve esas açısından kabulüne karar verilmesi halinde devam edilerek hükme konu sanık ve fiil hakkında yeniden kovuşturma yapılmasına imkan sağlayan, olağanüstü bir kanun yoludur” şeklinde tanımlamıştır.

Bu hali ile, yargılamanın yenilenmesi, kesin hükmün dokunulmazlığı ilkesinin bir istisnası olarak karşımıza çıkmaktadır.

CMK 311. Madde gereğince, yargılamanın yenilenmesi yoluna kesinleşmiş kararlar bakımından, kanunda sayılmış haller çerçevesinde başvurulabileceği için; İlk Derece Mahkemeleri tarafından verilen hükümler, Bölge Adliye Mahkemelerinin CMK 281/2. Maddesi ile ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak verdikleri yeni hükümlere karşıda yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilecektir.

Yargılamanın yenilenmesi, bu yönde yapılacak bir talep ile söz konusu ve hükmün infaz edilmiş veya hükümlünün ölmüş olması yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulmasına engel olmayacaktır.

Yargılamanın yenilenmesi hükümlü lehine olabileceği gibi aleyhine de olabilecektir. Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi sebepleri CMK 311. Maddede sayılmıştır. Şöyle ki;

  • Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliğinin anlaşılması;

Suç oluşturan sahtecilik söz konusu olup, sahtecilik suç oluşturmuyorsa bu sebebe dayanarak yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamayacaktır.

  • Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek bir biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiğinin anlaşılması;

Suç oluşturan TCK 272. Madde kapsamında “yalan tanıklık” ve TCK 276. Madde kapsamında “gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık” söz konusudur.

  • Kararı veren hakimlerden birinin görevini yaparken kusurlu davranması

  • Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılması

  • Hükümlünün beraatini ya da daha hafif bir suçtan cezalandırılmasını gerektiren yeni delil ve olayların ortaya çıkması;

Kesin hükümden önce meydana gelen, ancak mahkemenin bilgisine sunulmayan ya da mahkeme tarafından değerlendirilmeyen delil ve olaylar yeni olarak kabul edilirken, mahkemeye ibraz edilmiş ancak mahkeme tarafından  yapılan değerlendirme sonucunda dikkate alınmayan delil ve olaylar yeni olarak nitelendirilemez.

  • Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya ceza hükmü aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi;

Bu hüküm CMK 311/2 gereği 04.02.2003 tarihinde Avrupa İnsan hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile bu tarihten sonra Avrupa insan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanacaktır.

Bu nedene dayanılarak yargılamanın yenilenmesi yoluna başvuru için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde yapılması gerekli olup, bu süre hak düşürücü süre niteliğinde olup, diğer nedenler bakımından herhangi bir süre öngörülmemiştir.

Hükümlü aleyhine yargılamanın yenilenmesi sebepleri CMK 314. Maddede düzenlenmiştir. Bu maddeye göre;

  • Duruşmada sanığın veya hükümlünün lehine ileri sürülen ve hükme etkili olan bir belgenin sahteliğinin anlaşılması

  • Hükme katılmış hakimlerden biri aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkumiyetini gerektirecek nitelikte olarak görevlerini yapmada sanık veya hükümlü lehine kusur etmiş olması,

  • Sanık beraat ettikten sonra suçla ilgili olarak hakim önünde ikrarda bulunması

CMK 312. Madde kapsamında yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını ertelemeyeceğini, lakin mahkeme infazın geri bırakılmasına veya durdurulmasına karar verebileceği düzenlenmiştir.

Yine CMK 315. Madde kapsamında yargılamanın yenilenmesine başvurulamayacak haller hüküm  altına alınmıştır. Buna göre;

  • Cezanın değiştirilmesi yönündeki istem, hüküm kurulan maddelerin sınırları içerisinde kalmışsa, bu amaçla yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulamaz.

  • Hatanın giderilebilmesini sağlayacak başka bir yol varsa, yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.

CMK 316. Maddesinde düzenlenmiş olan, yargılamanın yenilenmesi talebi bir suç işlendiği iddiasına dayandırılarak kabul edilebilmesi için,  bu işlendiği iddia edilen fiilden dolayı verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmünün bulunması, ya da bu işlendiği iddia edilen fiilden mahkumiyeti gerektirecek nitelikteki delil bulunduğu halde, başka nedenlerle ceza kovuşturması başlanamamış veya sürdürülememiş olması nedenlerine ihtiyaç vardır. Nitekim, bu madde hükmü CMK 311/1-e maddesinde belirtilen yenileme sebebinin varlığı halinde uygulanmayacaktır.

Yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunabilecek kişiler;

  • CMK 313. Madde kapsamında, hükümlünün ölmesi durumunda, ölenin eşi, üst soyu, altsoyu, kardeşleri ve bunların yokluğu halinde Adalet Bakanı,

  • Cumhuriyet savcısı, sanık, katılan, katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olanlar, sanık müdafi, katılan vekili, sanığın yasal temsilcisi veya eşi yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunabilecektir.

Yargılamanın yenilenmesi CMK 317. Madde kapsamında bu yönde yapılacak talep ile birlikte, yasal nedenleri ile dayandığı delilleri içermesi gereklidir. Bu başvuru kesinleşmiş kararı veren mahkemeye yapılır. Yargılamanın yenilenmesi talebi üzerine mahkeme öncelikli olarak bu talebin kabul edilebilir olup olmadığını inceleyecektir. Bu inceleme yapılırken, CMK 23/3. Maddesine göre yargılamanın yenilenmesi halinde, yargılamada görevli hakim aynı işte görev alamaz hükmü ile, incelemenin aynı mahkemece fakat asıl hükmü veren hakim dışındaki başka bir hakim tarafından verilmesi gerekir. (1. CD, 13.01.2010, 2009/10007 E., 2010/4 K.)

Yargılamanın yenilenmesi talebi, kanunda belirtilen şekilde yapılmamış olması, yasal hiçbir nedenin gösterilmemiş olması ve ya gösterilmiş olsa da delillerle açıklanmamış ise, kabule değer görmeyip reddedilecektir.(CMK 319. maddesi)

Eğer mahkeme tarafından istem kabule değer görülürse, yargılamanın yenilenmesine karar verilip duruşma açılacaktır. Yargılamanın yenilenmesi istemini Cumhuriyet savcısı ile ilgili taraflara tebliğ edilecek olup, tebliğ talebinden itibaren 7 gün içerisinde bu talebe karşı diyecekleri olup olmadığı ile ilgili görüş istenecektir.

CMK 319. Madde kapsamında yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilmesi veya reddedilmesi kararına karşı Cumhuriyet savcısı ve ilgililer 7 gün içinde itiraza konu edilebileceklerdir.

CMK 320. Madde kapsamında yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilmesi üzerine mahkeme delil toplama aşamasına geçecektir. Deliller gerek mahkemenin kendisi gerekse mahkemenin görevlendireceği naip hakim tarafından toplanabilecek olup, bu aşamada soruşturmaya ilişkin hükümler uygulanacaktır.

Yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü üzerine kural olarak mahkeme duruşma açıp, delilleri toplayacaktır. Yeniden yapılacak duruşma sonucunda mahkeme, önceki hükmü onaylayacak veya hükmün iptali ile dava hakkında yeniden hüküm verecektir. Nitekim CMK 322. Madde de sayılan istisnai hallerde duruşma açılmaksızın yargılamanın yenilenmesi incelenecektir. Şöyle ki;

  • Hükümlünün ölmüş olması halinde mahkeme duruşma yapmaksızın gerekli delilleri toplar; yapacağı değerlendirme sonucunda hükümlünün beraatine veya yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verecektir.

  • Diğer hallerde de mahkeme, bu hususta yeterli delil varsa Cumhuriyet savcısının uygun görüşünü aldıktan sonra duruşma yapmaksızın hükümlünün derhal beraatine karar verecektir.

Yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi halinde, önceki mahkumiyet kararının tamamen veya kısmen infaz edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı maddi ve manevi zararlar CMK 141ila 144. Madde hükümlerine göre tazmin edilecektir.(CMK 323/3)