Birini seçersin ve bir yola çıkarsın, Sonra birden, giderken dereye düşersin, imdat çığlığı attığında seçtiğin kişi sana kendini kurtarman için bir sopa uzatır. Sen sopaya tutun ki O da çekebilsin diye. Sen sopaya tutunursun, ama O çekmez. Seninle pazarlık yapar, seni gafil avlamanın peşindedir. Muhtaç bırakır kendini sana. Mecbur kalırsın, yalvarırken Ona, buna müsaade bile etmez.
Yetmez döver, yetmez söver, ağzından akan hunhar salyalarla saldırır, an be an satırla, an be an biber gazıyla, an be an tomayla...
Ülkenin ekonomik, sosyal, çevresel, bilimsel, ilimsel bir de basınsal depremleri varken, kız çocuklarının istismari kanunlara boyun eğdirilmesi mevzuu derinleştikçe derinleşti; sığ insanlarımız sayesinde.
Şu çocuk istismarı, küçük gelinler, canım gelincikler; yaranın en büyüğüyken ve tedavi yoluna gidilmeliyken, kangren olma yolunda emin adımlarla ilerleyen kolu-bacağı kesme telaşı kimin için.
Medeni toplumlarda bırakın araştırma komisyonunu veya yasa tasarısını, iki kişi arasında bile konuşulması son derece abesken; önüne gelen sayın politikacılar çatır çatır savunuyorlar bu yasayı.
Ne acı...
Çocuklar geleceğimiz, geçmişimizin temsilcisi, yarınımızın ödülü, bugünümüzün yaşam pınarı...
Bırakın da oynasınlar, hoplasınlar, zıplasınlar; şarkılar söyleyip, ip atlasınlar.
Bi bırakın da, insanlar kendi kendini nasıl yönetiyor görün, nasıl size muhtaç – gebe değiller görün ve nasıl hayat Siz yokken daha güzel olacak görün...
Gelinciklerimizin kanunla değil de sevgiyle büyütülmesi dileklerimle...
Dostlukla kalın.
Ulaş SABANCILAR