Yeni doğan bir bebek için mühim olan; anne kokusudur. O koku bebeğe güven verir, hayata bağlar.
Sonra bebek biraz büyür ve en önemli şeyi emzik olur. Gece uyanır, yatağında emziğini arar, damakları acır emziğini arar, ağlar emziğini arar.
Birazcık daha gelişir çocuk; oyuncakları Onun hayatı olur.
Geliştikçe çevreye ilgi duymaya başlar çocuk; televizyonda her gün yayınlanan çizgi filmler tek dostu oluverir.
Anaokuluna başlar, arkadaşlar edinir. Artık arkadaşlarını anlatır olmuştur.
Ve sonra ilkokula gider; öğretmeni Onun biriciğidir.
Ortaokulda karşı cinsleri keşfeder.
Lisede artık bir sevgilisi vardır.
Lise sonda, üniversiteyi kazanmak tek amacıdır.
Ve Üniversite... Özgürlük, Sevgili...
Üniversite sonda, iş planları başlar.
Tahsil biter, para kazanmak amaçtır artık; hayat kurmak için.
Düzen sahibi olur, sevgilisiyle yarınlar için konuşur bulur kendini.
Evlenir. Anne-babasının en mutlu günü olur.
Çocuk sahibi olur. Anne-babasının en en mutlu günü olur.
Sonra sonbahar gelir.
Anne-babalar bir bir göçer bu diyardan.
Onu doğuranlar, yeniden dirilmek için göçmüşlerdir artık.
Yalnız kalır; mutlu-huzurlu bir hayat geçirdiğini düşünür; eşi ve çocuklarıyla hayata bir daha tutunur.
Gene tutunur, ve gene ve gene ve gene.
Bir gün olur, sudan gelip toprağa gider; ardındakiler gözyaşlarını silerken.
Netice olarak İnsan; mutlu, huzurlu bir hayat için mücadele verir. Daha da doğrusu vadesinde ölmek ister. Ne kısa ne de uzun, sadece vadesinde...
Geriye dönüp baktığımızda ecdadımızın çoğu zaman vadesinde ölmediği aşikardır. Ama savaş, ama göç, ama iklim, ama açlık...
Muassır medeniyetler seviyesi demek; vadesinde ölmektir.
Vadesinde ölmeniz dileklerimle...
Ulaş SABANCILAR