‘’Merhabaaa; canım kadar sevdiğim, çok değerli, çok muhterem, saygıdeğer kardeşlerim. Nasılsınız? Hepinize sağlıklar, mutluluklar, esenlikler dilerim.’’ (1)
Ümit Kocasakal’ın veda mesajını okuyunca sizin de aklınıza Zeki Müren’in o meşhur içten ve sıcak radyo konuşmaları gelmedi mi?
Sanki bir baro başkanı değil de topluma mâl olmuş bir kanaat önderi açıklama yapıyor.
Kendisi avukat olmadığından, hatta baro başkanlığına aday olduğunda göstermelik bir adresi ofis yaptığından, bu anlaşıldıktan sonra da ‘’ben ‘home office’ çalışıyorum’’ diyip evini ofis adresi gösterdiğinden dolayı, ‘meslektaşım’ sözünü üstüme alınmadım. Yurttaşlarım lafı ise biraz gülümsetti.
Veda mesajının(2) tamamını okudum. Uzun ve sıkıcı metinde bir tek doğru cümle vardı o da ‘’ulu önder Atatürk’’ cümlesi.
Evet, Atatürk ulu bir önder çünkü yaşasaydı Kocasakal ve saz arkadaşları kaçacak delik arardı, bu benim şahsi fikrim.
Ümit Kocasakal’ın bıraktığı mirasa, neler yapıp neleri yapamadığına bir bakalım.
* Avukatların başörtüsü takmasına karşıydı. Staj eğitimde derslere alınmadığına, sorun yaratıldığına bizzat şahidim. Şimdi ne oldu? Başörtülü avukatı bırakın başörtülü hakimler var.
* Arabuluculuğa karşıydı, kırmızı kart gösterdiler, kırmızı kart gösteren bir takım yol arkadaşları en önde gidip arabulucu oldu.
* Eskiden Avukatları bırakın aramayı, ‘ben avukatım’ demesi yeterdi. Güvenlik personeli ‘kimliğini göster’ bile diyemezdi. Şimdi? Güvenlik görevlisi utanmasa ‘Avukat bey otur kalk, öksür belki makatında bir şey vardır’ diyecek seviyeye geldi.
* Ergenekon, Balyoz davaları zamanında Silivri Cezaevinde avukat servisleri vardı. O servislerle sanık yakınları, gazeteciler taşındı, reklam yapıldı, davalar bitti. Şimdi? Servisler kaldırıldı. Gerekçe? Çok maliyetli.
* Adliyeler arası servis hizmeti vardı. İhale yönetmeliği olmayan baro bir şekilde servisleri bir firmaya verdi. Bu konuda resmi kanaldan sorulan hiçbir soruya yanıt vermeyen baro şimdi servisleri ücretli hale getirdi. Gerekçe? Çok maliyetli.
* Avukatın iyi kötü itibarı vardı. Şimdi? Dolar karşısında değer kaybeden Türk Liramızla yarışır halde.
* İyi kötü reklam yasağı vardı. Şimdi? Disiplin kurulu başkanı bilgilendirici değil, kendine iş sağlayıcı köşe yazıları yazarken(halkın avukatı) gücünün yettiğine uyarı-kınama cezası vermeye başladı.
* Adli Yardım ücretleri gecikmeli ödeniyor, CMK’de ödenen düşük ücretler konusunda baronun hiçbir fikri yok.
* Şeffaflık vaadi vardı? Seçime bir aydan az süre kaldı çalışma raporu halen yayınlanmadı. Altına imza atacak yeminli mali müşavir bulamadıklarından olabilir mi?
* Kamulaştırma davalarındaki vekalet ücretleri? Nisbiydi. Şimdi? Maktu oldu.
* AYM kararı sonrası otuz yıldan fazla çalışıp emekli olan memurlara ödenen ek ücretler? Bir kanun çıktı, avukatlara vekalet ücreti ödenmeyecek dendi.
* Hakem heyetlerine yapılan başvurularda kanun değişti vekalet ücreti ödenmeyecek dendi, Baromuzdan ses çıkaran yok.
* Eski avukatlar anlatır, ben sonuna yetiştim. Cüz’i ücretlere de olsa dava açıp veraset ilamı alırlarmış, üç beş kuruş para kazanırlarmış. Şimdi? Noterler veraset ilamı çıkartabiliyorlar.
Ümit bey kusura bakmasın ama ne ben, ne de benim gibi bir çok avukat dosya okumak için ağzını dolarla açmıyor veya mütalaa yazarak para kazanmıyor.
* Bu hakem heyetlerine baromuz temsilci gönderiyor. Neye göre seçildiğini bilen var mı? Oradaki vatandaşlara ‘senin bu dilekçen olmamış, şu avukata git dilekçeni düzeltsin’ diye iş bağlayan yoktur umarım. Yok canım, bence ben abartıyorum. O kadarını da yapmıyorlardır.
* ‘Ben yönetim kurulu üyesiyim’ diyerek iş toplayan, reklam yapan da yoktur aralarında. Terbiyesizlik yapmayın, böyle şeyler düşünmeyin.
Diyeceksiniz ki, bu Ümit başkan sana ne etti? Hiç mi iyi bir şey yapmadı? Baro’da hiç mi güzel bir şey olmuyor? Tabi ki oluyor efendim. Olmaz mı…
* Mesela Papa Francesco’ya unutamayacağı bir ayar verdi(3). O günden beri katolik dünyası neye uğradığını şaşırmış durumda. Kıyak delikanlıymışsın Ümit başkan, helal olsun.
* Atatürk kalbimizden silinemez dedi, Lozan ile ilgili kitaplar çıkardı. Cümle alem tir tir titredi. Şu an Lozan’a sövmek moda oldu. Kıyak Atatürkçüymüşsün, helal olsun.
* Türk diline ‘milli aydın/milli olmayan aydın’ kavramını kazandırdı. Kıyak vatansevermişsin, helal olsun.
* Başsavcılık ile mutabakat yapıldığını söyledi. Bilgi Edinme Başvurusu yaptım, Başsavcı Vekili Hacı Hasan Bölükbaşı imzalı yazıda, ‘’... kamuoyuna İstanbul Barosu ile Cumhuriyet Başsavcılığımız arasında mutabakat yapıldığı yansımış ise de, Cumhuriyet Başsavcılığımız ile İstanbul arasında bu husus da düzenlenen bir mutabakat bulunmamaktadır’’ diye cevap geldi(4). Kral mutabakatçıymışsın, helal olsun.
* Gezi olayları zamanında avukatlar gözaltına alınmıştı. Birlik başkanı Metin Feyzioğlu ilk uçakla Ankara’dan gelirken kendisi adliyeye zorla geldi. Dönemin Başsavcısı ile gözaltındaki avukatların bırakılması için rehine pazarlığı yaptı. Kulaklarımla duydum. Başsavcı kendisine, ‘adliyedeki kalabalığı dağıtmazsanız gözaltındaki avukatları bırakmam’ demiş, kendisi de gidip adliye içindeki kalabalığı dağıtmaya çalışmıştı. Kral pazarlıkçıymışsın, helal olsun.
* O gözaltılarda Birlik başkanı Metin Feyzioğlu kalktı Ankara’dan geldi, Ümit Kocasakal adliyeden girip koşa koşa odasına kaçtı. Kıyak adammışsın, helal olsun.
* Baro dergilerinin eski sayılarına bakın. Baro başkanları her dergiye kısa da olsa önsöz yazardı. Bu gelenek Ümit Kocasakal ile son buldu. Kıyak yazarmışsın, helal olsun.
* Kanlıca’daki Baro Bahçe alındı. Daha sonra kullanışsız olduğu farkedildi, yanındaki arsa da TBB’ye aldırılmaya çalışıldı. Olmadı. TBB delegelerine tehditler savruldu. Kıyak örgütmüşsünüz helal olsun.
* Baro binası yıkıldı halen yapılamadı, Beşiktaş’ta bir arsa alındı, akıbetini bilen yok. Kıyak müteahhitmişsin ya, helal olsun.
* Baronun araçları için yıllık yüz bin TL’ye yakın yakıt harcaması yapıldı, yılbaşı gideri, kuruluş yıl dönümü kutlaması, sms gideri denilerek milyonlar harcandı, koskoca Baro parasız kaldı. Kıyak idareciymişsin başkan, helal olsun.
* Giderayak önseçim yapmaksızın yardımcısına ‘el verdi’, adayım budur oyunuzu buna verin dedi. Kıyak demokratmışsın Ümit başkan, helal olsun.
Bunlar benim sınırlı bilgilerimle, kısa sürede aklıma gelen şeyler. Bir de bu yazıyı okuyanların bildikleri, gördükleri var. Avukatlar sesini çıkarmıyor, uğraşmıyor diye de kimseyi aptal yerine koymaya gerek yok, ex-başkan.
Yazımı meslek üstadım, ömrü duruşma kapıları önünde geçip gitmiş, saçına icra dairelerinde aklar düşmüş, Avukatlar için canla başla savaşmış, saygıdeğer Av. Ord. Prof. … şaka şaka.
Ümit Kocasakal gibi bir şiirle bitireceğim yazımı:
‘’hani o bırakıp giderken seni bu öksüz tavrını takmayacaktın? alnına koyarken veda buseni yüzüne bu türlü bakmayacaktın? … gelse de en acı sözler dilime uçacak sanırdım birkaç kelime bir alev halinde düştün elime hani ey gözyaşım akmayacaktın?’’(5)
Av. Erdost BALCI
(1) Zeki Müren Saygı Albümü, Zeki Müren’den Merhaba (2) http://www.istanbulbarosu.org.tr/Detail.asp?CatID=1&SubCatID=1&ID=11739&des=UMIT-KOCASAKAL'IN-VEDA-MESAJI (Son Erişim 01/10/2016) (3) http://www.istanbulbarosu.org.tr/detail.asp?CatID=1&SubCatID=1&ID=10311 (Son Erişim 30/09/2016) (4) https://scontent-frt3-1.xx.fbcdn.net/v/t1.0-9/10985450_10206945680785551_252530631056762392_n.jpg?oh=9638630f90ec93cab3b197c5ce6233d2&oe=5865FA39 (Son Erişim 01/10/2016)
(5) Orhan Seyfi Orhon, Veda isimli şiiri.