“Bütün sadakalar merhamet yüzünden
verilseydi, dilenciler açlıktan ölürdü”
verilseydi, dilenciler açlıktan ölürdü”
Friedrich W. Nietzsche
Yazar:Ferhat FAHRAN*
Yaklaşım / Ocak 2011 / Sayı: 217
I- GİRİŞ
Bilindiği üzere, TTK’nın 503 ve müteakip maddelerinde düzenlenen limited şirketler, bir sermaye şirketi olmasına karşın, A.Ş’lerden farklı olarak, sermayeden daha ziyade ortaklar arasında şahsi güvenin ve dayanışmanın esas olduğu şirketlerdir. Uygulamada, şirketlerin ortakları, birlikte veya ortak müdürler sıfatına haiz ortaklar, bizzat şahsi mesailerini koyarak söz konusu şirketlerin faaliyetini sürdürürler. Ancak, ortaklar uygulamada genellikle bu şahsi mesailerine, bilgi ve ihtisaslarına rağmen herhangi bir ücret almazlar. Oysa, söz konusu ortakların bu emekleri karşılığında ücret almalarına yasal hiçbir engel yoktur. Ancak, şirketin ana sözleşmesinde bu konuda bir düzenleme varsa önem taşır. Öte yandan, yine limited şirketler Türkiye gerçeğinde kurumsallaşmamış şirketler ve aile şirketleri oldukları için, genelde kâr dağıtma gelenekleri de yoktur. Daha ziyade, ortakların başka geçim kaynakları yoksa şirketten para çekerek ve kayıt dışı kazançlarla yaşamlarını sürdürürler. Bu nedenle, gerek limited şirketlerde, gerek kurumsallaşmamış, aile şirketi özelliği taşıyan A.Ş’lerde, ortakların şirketlerinden para çekmeleri çok yaygındır. Ancak, ortakların şirketten para çekmelerinin, diğer bir deyişle ödünç para almalarının gerek Kurumlar Vergisi Kanunu, gerekse Katma Değer Vergisi Kanunu açısından bir maliyeti vardır.
Limited şirketin ana sözleşmesinde aksine bir hüküm yoksa, ortaklar kurulu tarafından seçilen ortak müdürlerin çalışmaları karşılığında ücret almaları mümkündür. Burada vergi yükünün değerlendirilmesinde, tevkif yoluyla alınan artan oranlı gelir vergisi tarifesine göre hesaplanan gelir vergisi ile gider olarak yazılan ücretler nedeniyle tasarruf edilen kurumlar vergisi tutarı göz önünde bulundurulacaktır. Ortaklara kâr dağıtılması halinde ise, aşağıdaki örnekte ayrıntılı olarak görüleceği üzere, kurum bünyesinde yapılan %15 oranındaki stopaj ve GVK’nın 86. maddesine göre, beyanname vermek durumunda olmaları halinde, mahsup sonrası ödenecek gelir vergisi, toplam vergi yükünü oluşturacaktır. Ayrıca, yine aşağıda belirteceğimiz üzere, ortaklara kâr payı dağıtılması nedeniyle, ayrılmak zorunda kalınacak yedek akçeleri de göz önünde bulundurmak zorundayız.
Ortakların şirketten para çekmeleri (ödünç para almaları) ise; bilindiği üzere, limited şirket, ortaklarının dışında, ayrı bir tüzel kişilik olarak ayrı bir vergi süjesidir. Ayrıca, TTK’nın 18. maddesine göre de tacir sıfatına haizdir. Bu sıfata haiz olması nedeniyle de, yine TTK’nın 20. maddesine göre de, basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek durumundadır. Bu Yasa gereğinin sonucu, şirketin tüzel kişiliği ile ortaklar arasındaki ticari ilişki, ticari hayatın icaplarına uygun olmak zorundadır. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinin 2. fıkrasına göre, limited şirketin ortakları, şirketin tüzel kişiliği ile ilişkili kişiler hüviyetindedir. Yine, ayni maddede ödünç para alma ve verme işlemlerinin de ayni mal ve hizmet alım satımı gibi değerlendirileceğini ve alım-satım bedellerinin de emsaline uygunluk ilkesine uygun olması gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla, ortakların şirketten para çekmeleri (ödünç para almaları) ve bu parayı uhdelerinde bulundurdukları süre için emsaline uygun faiz hesaplanarak, şirkete gelir yazmaları ve kurumlar vergisine tabi olması mevzuatın gereğidir. Ayrıca, 6009 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 28. maddesinin 3. fıkrasında yapılan değişiklikle, banka, banker, ikrazatçı ve sigorta şirketleri ile esas iştigal konusu borç para verme olanlar haricindeki mükelleflerin ticari icaplar gereği borç alıp verme işlemlerinin KDV’ye tabi olacağı hususu netlik kazanmıştır. Böylece, ortakların şirketten aldıkları borç paraya veya çektikleri paraya hesaplanan faiz üzerinden ayrıca katma değer vergisi hesaplanacaktır.
II- VERGİ YÜKLERİNİN HESABI/ÖRNEK OLAYLAR
A- ORTAKLARIN ŞİRKETTEN ÜCRET ALMALARI HALİ
Limited şirketlerde ortak müdürler veya ortaklar, şirketin sevk ve yönetimi ile ilgili olarak harcadıkları mesai ve emekleri karşılığında, eğer ana sözleşmede bu konuda aksine bir hüküm yoksa ücret alabilirler. Aldıkları bu ücretler, GVK’nın 39. maddesine atıfta bulunan KVK’nın 6. maddesi uyarınca, kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınacaktır. Ancak, öte taraftan söz konusu ödemeler ücret mahiyetinde olduğu için, yine, GVK’nın 63. maddesine göre, gerçek ücret olarak tespitinden sonra, GVK’nın 94/1. maddesine göre, artan oranlı gelir vergisi tarifesi uygulanarak stopaj yapılacaktır. Burada vergi yükü; ücrete uygulanan artan oranlı gelir vergisi tarifesine göre tespit edilen tutar ile gider olarak yazılan ücret üzerindeki kurumlar vergisi arasındaki farkın, alınan ücrete oranıdır.
Bu açıklamalarımızı, örnek olay üzerinden göstermeye çalışalım.
Örnek Olay;
(X) Limited Şirketinin (A) ve (B) ortakları olup, her ikisi de ortak müdür sıfatına haizdir. Şirketin sevk ve yönetiminde bizzat mesai ve emeklerini harcamaktadırlar. Şirket ana sözleşmesindeki maddeye göre, sadece ortak müdürler ücret almaktadırlar. Ortak müdürlerin alacakları ücretler, ortaklar kurulu kararı ile tespit edilmiş olup, 2010 yılı için her bir ortak müdürün alacağı brüt ücret 7.000 TL olarak tespit edilmiştir. Ayrıca, her bir ortak bireysel emeklilik kapsamında ayda 1.000 TL sigorta primi ödemektedirler. Eşleri çalışmayan ortak müdürlerin her biri evli olup, birer çocukları vardır. Şirketin Ödenmiş Sermayesi 500.000 TL’dir. Ortakların hisse oranları %50’dir.
Genel Vergi Yükü Hesabı; (12 ay)
(A) ve (B) Ortak Müdürlerin Ücretleri İle İlgili Gelir Vergisinin Hesabı;
Söz konusu ortak müdür, bireysel emeklilik sigortası kapsamında olduğu için GVK’nın 63/3. maddesi uyarınca, brüt ücretin %10’unu ve yılık olarak her halükarda brüt asgari ücretin yılık tutarını aşamaz. Bu durumda, alınan ücret üzerindeki yıllık gelir vergisi tutarı aşağıdaki gibi hesaplanacaktır;
7.000 TL x 12 = 84.000,00 TL
Ödenen BES primi 1.000 x 12 = 12.000,00 TL
2010 Yılı Brüt Asgari Ücret Tutarı (01.01-30.06) = 4.374,00 TL
2010 Yılı Brüt Asgari Ücret Tutarı (01.07-31.12) = 4.563,00 TL
Ücret Matrahı= 84.000-8.400 = 75.600,00 TL
Hesaplanan Gelir Vergisi = 18.432,00 TL
Asgari Geçim İndirimi = 885,74 TL
Ödenecek Gelir Vergisi = 17.546,27 TL
Diğer Ortağın Gelir Vergisi = 17.546,27 TL
Toplam Gelir Vergisi Kesintisi = 35.092,53 TL
Vergi Yükü = 35.092,53/168.000,00 = 0,21
Yukarıda belirttiğimiz üzere, limited şirket söz konusu ortaklara yapılan ücret ödemelerini kayıtlarına gider olarak yazabilecektir. Bu durum, şirkete brüt ücrete isabet eden kurumlar vergisi kadar tasarruf imkanı sağlayacaktır.
168.000 TL x 0.20= 33.600 TL
Fark Vergi Yükü Tutarı= 35.092,53- 33.600,00=1.492,53 TL
(1.492,53/168.000,00=0.01)
B- ORTAKLARIN ŞİRKETTEN KÂR PAYI ALMA HALİ
Bilindiği üzere, şirketler dönem sonunda tahakkuk eden kârlarından kurumlar vergisi ve TTK’nın 466. maddesinin 1. fıkrasına ve 3. bendine göre ayırmaları gereken 1. ve 2. tertip yasal akçeleri ayırdıktan sonra, dağıtılmasına karar verilen kârdan GVK’nın 94/6-b bendi uyarınca, %15 stopaj yapmak zorundadırlar. Bu açıklamalarımızın ışığı altında, söz konusu ortaklara 2010 yılı dönem kârından, 168.000 TL dağıtılmasına karar verilmiş olsun. Şirketin, 2010 yılı dönem net kârı 250.000 TL’dir.
Kâr Payı Dağıtımı İle İlgili Vergi Yükünün Hesabı;
1- Tertip Yedek Akçe; 250.000 x 0.05= 12.500 TL
2- Tertip Yedek Akçe; 13.050,00 TL
I. Tertip Temettü (Ödenmiş Sermaye; 500.000 x 0.05)= 25.000 TL
2. Tertip Y. Akçe (168.000 -12.500- 25.000) x 0.10= 13.050 TL
Şirket bünyesinde Yapılan Stopaj; (168.000-12.500- 13.050) x 0.15= 21.367,50 TL
Ortaklara Dağıtılacak Net Kâr; 121.082,50 TL’dir.
Olayımızda, ortakların yalnızca dağıtılan kâr payı nedeni ile beyanname verdiklerini varsayarsak, ödeyecekleri gelir vergisi her bir ortak için aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.
Ortak Müdür (A)’nın Gelir Vergisi;
Stopaj Öncesi Brüt Kârdan Hissesine Düşen ve Beyanı Gereken Kâr Payı;
(142.450/2) x 0.50=35.612,50 TL (GVK md. 22/2)
35.612,50 TL’nin Gelir Vergisi; 7.635,38 TL
Şirket bünyesinde yapılan stopajdan ortağın payına isabet eden ve Mahsubu Gereken Tutar; 21.367,50/2= 10.683,75 TL
İadesi Gereken Gelir Vergisi; 10.683,75- 7.635,38= 3.048,37 TL
Yukarıdaki hesaplamalarımızdan görüleceği üzere, ortakların brüt ücret olarak aldığı tutarın, kâr payı olarak dağıtılması halinde; ortakların beyannamelerinde, mahsup yaparak, iade alacakları toplam vergi de göz önünde bulundurulduğunda, sistemin katlanacağı (kurum bünyesi ve ortaklar) vergi tutarı; (21.367,50- 6.096,74=) 15.270,76 TL’dir.
Bu durumda, kâr payı dağıtımı nedeniyle karşılaşılan vergi yükü (kurumlar vergisi yükü, olayın özelliği gereği dikkate alınmamıştır);
Vergi Yükü = 15.270,76/168.000= 0.091
Ayrıca, dikkat edilirse, aynı gelirin, brüt ücret olarak ortaklar lehine tahakkuk etmesi halinde, ortakların ellerine geçen harcanabilir gelir, (168.000-35.092,53=) 132.907,47 TL’dir. Oysa, ayni gelirin kâr payı olarak ortaklara dağıtılması durumunda, ortakların alacakları vergi iadesi de dahil olmak üzere, sahip olacakları harcanabilir gelir ise (121.082,50 +6.096,74=) 127.179,24 TL’dir.
C- ORTAKLARIN ŞİRKETTEN PARA ÇEKMELERİ (ÖDÜNÇ PARA ALMALARI) HALİ
Bilindiği üzere, limited şirketler TTK’ya göre, bir sermaye şirketi olmasına karşın, daha ziyade ortaklar arasındaki şahsi güvene dayanan, ortakların bizzat emekleri ve mesaileri ile yönetildiği şirketlerdir. Türkiye gerçeğinde %90’ını aşan kısmı kurumsallaşmamış şirketlerdir. Bu nedenle, ortaklar şirketin kasasını, bankasını sanki kendileri malikiymiş gibi kullanma eğilimindedirler ve kullanırlar. Limited şirketin tüzel kişiliğinin ayrı bir özel hukuk süjesi ve vergi hukuku süjesi olduğunun bilincinde değildirler. Şirketten aldıkları ve kullandıkları paraların, gerçekte şirket tarafından ortaklara verilen ödünç para olduğunu, ayni üçüncü şahıslarla bu tür ilişkilerde alınan faizin kendilerinden de alınarak şirket hesaplarına geliri olarak intikal ettirilmesi gerektiği bilincinden genelde yoksundurlar. Ancak, hukuk devletinde, vatandaşların bilincinden ziyade, konunun hukuk kurallarıyla düzenlenmiş olması önemlidir.
İşte, yukarıda da açıkladığımız üzere, KVK’nın 13/2. maddesine göre, ortakların kendileri ile şirketin tüzel kişiliği, ilişkili kişilerdir. Yine aynı Kanun maddesine göre, ilişkili kişiler arasındaki mal ve hizmetlerin alım-satım bedelleri emsaline uygunluk ilkesine göre tespit edilmesi gerekir. Yine, anılan maddede ödünç para alma ve verme işlemlerinin de, ayni mal ve hizmet alım ve satımı gibi değerlendirilerek, tespit edilecek faizin de, emsaline uygunluk ilkesine göre tespit edilmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Öte yandan, yine yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere, ayrıca, bu tahakkuk eden faiz üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir. Şimdi, bu açıklamalarımızı ve aynı zamanda yazımızın konusun teşkil eden vergi yükü hesaplamalarımızı, bir örnek olay üzerinden göstermeye çalışalım;
Örnek: (X) Limited Şirketinin (A) ve (B) ortakları olup, her ikisi de ortak müdür sıfatına haizdir. Her iki şirket ortağı da, şirketten 1 0cak 2010 tarihinde, 84.000’er TL olmak üzere, toplam 168.000 TL para çekmişlerdir. 30.09.2010 tarihine kadar şirketten aldıkları bu paralar için, herhangi bir ödemede bulunmamışlardır. Öte yandan, şirket işletme sermayesini desteklemek amacıyla, 01.02.2010 tarihinde Bankadan bir yıl vadeli 250.000T.L Banka kredisi almıştır. Banka kredisine uygulanan faiz oranı, %13’tür.
Yukarıdaki açıklamalarımızın ışığı altında, ortakların şirketten para çekmeleri, bir ödünç para işlemi olup, şirket ile ilişkili kişiler olması nedeniyle, söz konusu paraların uhdelerinde kaldıkları süre için emsaline uygun olarak faiz tahakkuk ettirilmesi ve ayrıca, tahakkuk ettirilen faiz üzerinden de KDV hesaplanması gerekmektedir. Burada, emsaline uygun faiz oranının tespiti önem arz etmektedir. Bize göre, olayımızda, KVK’nın 13. maddesindeki emsaline uygunluk tanımını esas alarak ve yine Yasa’da öngörülen yöntemleri göz önünde bulundurarak doğru ve gerçekçi faiz oranı, bankanın şirkete uyguladığı faiz oranıdır. Bu durumda, 30 Eylül tarihi itibariyle, hesaplanacak faiz tutarı;
F= a.n.t/1200= 168.000 x 9 x 13/1200=16.380 TL’dir. Limited şirket, söz konusu tahakkuk eden faiz ile ilgili olarak, fatura düzenleyerek, ayrıca bu tutar üzerinden, yukarıda bahsi geçen Yasa’ya göre, 16.380 x 0.18= 2.948 TL KDV hesaplayarak, Eylül ayı KDV beyanına dahil edecektir. Öte yandan, şirket hesapladığı 16.380 TL faiz gelirini, tek düzen hesap planında, (642- faiz gelirleri) ve 131- ortaklardan alacaklar) hesap kodlarında izleyecektir. Böylece, şirket ortaklarının şirketten çektiği para ile ilgili olarak tahakkuk eden faiz geliri nedeniyle, şirket, %20 oranında (16.380 x 0.20=) 3.276 TL kurumlar vergisi ve 2.948 TL KDV olmak üzere, toplam; 6.224 TL vergiye muhatap olacaktır. Aksi takdirde, şirket bir vergi incelemesi sonucunda, bu tespit ile karşılaştığında, ayrıca bu yüklere ilaveten, KVK’nın 13/6. fıkrasına göre, örtülü olarak dağıtıldığı kabul edilen 16.380 TL kazancın, 31.12.2010 tarihi itibariyle ortaklara dağıtılmış kâr payı olarak kabul edileceğini de burada belirtmekte yarar görüyoruz. Bu son açıklama, yazımızın konusunun dışı olduğundan, kâr dağıtımı ile vergi yükü hesaplarına girmeyeceğiz. Yalnızca, mükelleflerin olayın yasal vergi yükümlülüğü ile ilgili görevlerini yerine getirmeleri ile ilgili vergi yükünü hesaplayacağız. Bu durumda, örnekteki olayımızla ilgili olarak, vergi yükü hesabı aşağıdaki gibi olacaktır;
Genel Vergi Yükü= 6.224/168.000= 0.04
III- DEĞERLENDİRMELERİMİZ
Yukarıdaki açıklamalarımız ve aritmetik tespitlerimizden de görüleceği üzere, limited şirket ortaklarının üç halde şirketten para almaları halinde, vergi yükü yönünden en uygunu ücret almalarıdır. Takip eden uygunluk bakımından, ortakların şirketten para çekmeleri olmakla birlikte, ortaklar şirkete borçlu olmaya devam edeceklerdir. Bu borç ve aynı zamanda faizleri şirkete ödemedikleri sürece artmaya devam edecektir. Ancak, faizle birleşen anapara üzerinden faiz hesaplanarak faiz geliri tahakkuk ettirilmesini doğru bulmuyoruz. Ancak, vergi idaresinin olaya yaklaşımının nasıl olacağı konusunda bir değerlendirme yapamıyoruz. Öte yandan, şirketin bilançosunun aktifinde (131- Ortaklardan Alacaklar), bu borcun, faiz ile birlikte ödenmediği takdirde büyüyerek, mali analiz yönünden olumsuz etki yapması da söz konusu olacaktır. Bize göre, ortakların son derece zaruret halinde bu yola başvurmaları ve en kısa zamanda da bu borçlarını söz konusu tahakkuk eden faizleri ile birlikte ödemeleridir. Kaldı ki, içinde yaşadığımız iktisadi konjonktürün gereği faiz oranlarının çok düşük olması, bu alternatifi de gündeme getirebilmektedir. Ancak ekonominin, bu konjonktürden çıkıp, faiz oranları yükseldiğinde, bu alternatif tercih dışı kalacaktır. Kâr dağıtımına gelince; vergi yükü yönünden en yüksek olanı kâr dağıtımıdır. Ayrıca, yasal yedek akçelerin ayrılması, kurum bünyesinde yapılan stopaj gibi nedenlerle, ortakların eline geçen harcanabilir gelir de bir azalma söz konusu olabilecektir. Ayrıca, ortaklara dağıtılacak brüt kârın, (stopaj öncesi) %50’sinin, beyanname verme sınırını aşması halinde, ortakların gelir vergisi beyannameleri vermeleri söz konusu olacaktır. Ancak, ortakların elde ettikleri kâr payından ötürü, beyanname vermeleri durumunda, kurum bünyesinde, yapılan stopajın paylarına düşen kısmını mahsup ederek, çıkan vergi iadesi yoluyla vergi yükünün azaltılması durumu olmakla birlikte, doğal olarak aşağıda hesaplardan görüleceği üzere, eşik noktasını aşan kâr dağıtımı tutarından sonra, beyannamede (+) gelir vergisi ödenmesi sonucunu doğuracaktır.
Eşik noktasına isabet eden kâr payı tutarının hesabı
(X); stpopaj öncesi brüt kâr
X.0.15=(X.0.50- 50.000)0.35+ 11.520
X= 239.200 TL
Burada, vergi yükü, 0.15’tir. Dikkat edilirse, bu hesaplamada, yedek akçeler ayırımı ihmal edilmiştir. Dileyen okuyucu, bu konuda ayrıntılı hesaplamalara girmek isterse, daha önce yayımlanan makalemiz(1)deki hesaplamalar kendilerine yardımcı olacaktır.
Öte yandan, eşik noktası sayılan bu kâr payı tutarının, ortaklara yukarıdaki örneği esas alarak, bu eşik noktasına yaklaşık 240.000 TL ücret olarak dağıtılması halinde, vergi yükünün hesabı aşağıdaki gibi olacaktır.
10.000 TL x 12 = 120.000,00 TL
Ödenen BES primi 1.000 x 12 = 12.000,00 TL
2010 Yılı Brüt Asgari Ücret Tutarı (01.01-30.06) = 4.374,00 TL
2010 Yılı Brüt Asgari Ücret Tutarı (01.07-31.12) = 4.563,0 TL
Ücret Matrahı= (120.000-8.937) = 111.063,00 TL
Hesaplanan Gelir Vergisi = 30.796,05 TL
Asgari Geçim İndirimi = 885,74 TL
Ödenecek Gelir Vergisi = 29.910,32 TL
Diğer Ortağın Gelir Vergisi = 29.910,32 TL
Toplam Gelir Vergisi Kesintisi = 59.820,63 TL
Vergi Yükü = 59.820,63/240.000,00 = 0,249
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, limited şirket söz konusu ortaklara yapılan ücret ödemelerini kayıtlarına gider olarak yazabilecektir. Bu durum, şirkete brüt ücrete isabet eden kurumlar vergisi kadar tasarruf imkanı sağlayacaktır.
240.000 TL x 0.20= 48.000 TL
Fark Vergi Yükü Tutarı= 59.820,63- 48.000,00=(11.820,63 TL)
(11.820,63/240.000,00=0.049)
Yukarıdaki hesaplamalarımızdan görüleceği üzere, ortakların şirketten ücret almaları, kâr payı almalarına nazaran vergi yükü bakımından daha cazip olmaktadır.
- Ortakların Şirketten Ücret Almaları Halinde, 5510 Sayılı Kanun’a Göre, 4/b Kapsamında Olan Şirket Ortaklarının Gerçek Ücretlerinin Tespitinde Bağ-Kur Primlerinin İndirim Konusu Yapılıp Yapılmayacağının Tartışması;
Bu makalemizi yazarken, ortakların şirketten aldıkları ücretlerle ilgili olarak, gelir vergisi stopajına esas olan matrahın tespitinde, ortakların 4/b kapsamında ödedikleri Bağ-Kur primlerinin indirim konusu yapılıp yapılmayacağı hususu tereddüt konusu olmuştur. Bu konuda, gerek konunun uzmanları ile yapılan görüşmelerde, gerekse ilgili makaleler ve kitaplarda yapılan araştırmalarda ve benzer olaylara ilişkin olarak vergi idaresinin verdiği özelgelerde, söz konusu primlerin indirilemeyeceği yönündedir. Tabii biz hesaplarımızı yukarıda görüleceği üzere, bu görüşü esas alarak yaptık. Ancak, özellikle 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği Ekim/2008 tarihinden itibaren, limited şirket ortaklarının 4/b kapsamında olması ve TTK’da ve limited şirketin ana sözleşmesinde aykırı bir hüküm bulunmadığı sürece, ortakların şirketten aldıkları ücretlerden Bağ-Kur priminin düşülmemesi görüşüne katılmıyoruz. Bu konudaki gerekçelerimizi ayrı bir makalemizde belirteceğiz. Bu hususa değinmemizin nedeni; GVK’nın 63/1. fıkrasına göre, gerçek ücretin tespitinde dolayısıyla hesaplanan gelir vergisinin, yukarıda anılan vergi yükleri hesabını doğrudan etkilemesidir(2).
* YMM, E. Baş Hesap Uzmanı
(1) Ferhat FAHRAN, “Kâr Payı Dağıtımı İle Ortağın Şirketten Ödünç Para Almasının Vergi Hukuku Yönünden Değerlendirilmesi”, Yaklaşım, Eylül 2008, Sayı: 189
(2) FAHRAN, agm.