Elin ölüleri bu kadar gezmez...
Diyelim ki Özal...
Ne zaman televizyonu açsam askerlerin omzunda gidiyor...
Adli Tıp, TÜBİTAK, Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu, savcılık, oradan TBMM Araştırma Komisyonu...
Bırakmadılar yatsın...
*
Uçağa binenler bile oldu...
27 Mayıs’ın ertesi sabahı mezarına giden müritleri Said Nursi’nin çıkıp gitmiş olduğunu gördüler...
Bir rivayete göre Akdeniz üzerindeyken bu sefer denize atladı...
*
27 Mayıs’ın liderlerinden 4’üncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ölünce Anıtkabir içindeki devrim şehitleri kısmına gömüldü...
20 sene kadar sonra “Yanlış yere gömdük” dediler...
1988’de çıkartıldı...
Devlet mezarlığına geçti...
*
Yani gömüldüğü yerde yatan yok...
Neyse ki Ecevit...
Devlet Mezarlığı’na gömüldükten sonra “burası iyi değil” diye tutturdular, başka bir yer bulundu, arazi tahsisi yapıldı, proje çizildi...
Tam gidecekti...
Zor tuttular...
*
Menderes...
Zorlu...
Polatkan...
Önce cenazelerinin gitmesine izin verilmedi...
İmralı’ya götürüldüler...
24 yıl sonra oradan alınıp Truva gemisine bindirildiler... Asıldıkları gün başını kaldırmayan on binlerin katılımıyla Vatan Caddesi’ndeki anıt mezara geldiler...
*
Nâzım...
Kurban olurum...
Belki milletini iyi tanıdığı için kendisi “vasiyet” yazmıştı:
“Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni...”
*
Tüm bunlar niçin?..
Bir memlekete sinmiş ikiyüzlülüklerin, kaypaklıkların, ihanetlerin, yalakalıkların, dönekliklerin, düzenbazlıkların mezarlara yansımasıdır...
Kaypak kafa sindikçe, korktukça... Ya da devir değişip de şarlatanlığı tuttukça... Yaşayanlar yetmez, ölüleri oradan oraya taşırlar...
Duruma göre...
*
Gezen mezarlar, içindekileri değil, bir tıyneti anlatır bize...
Ölülere bile uzanır hinlik...
Rahat bırakmazlar, rahmetli yerinde dursun......
Gezip durur...
Bırakmıyorlar, bari ölenler kurtulsun...