Örgüte üye olmaktan anlaşılması gereken, örgütü kuranlar ve yönetenler dışında kalmakla beraber, örgütün amaçlarını benimseyerek verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere, örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olmaktır. Bir suç örgütü ile ilişkiye giren, ona sempati duyan veya adına bir takım faaliyetlerde bulunan insanları, doğrudan doğruya “suç örgütü üyesi” olarak kabul etmek isabetli değildir.Çünkü suç örgütüne üyelik, örgütün rızasını ve örgüte katılmak önceden belirlenmiş şekli prosedürü yerine getirmeyi gerektirir.Kişinin suç örgütü üyeliği ile suçlanabilmesi için, suç örgütü varlığından haberdar olması, örgüte bilerek ve isteyerek üye olması, hatta suç örgütünün kurucu veya yöneticisi tarafından suç örgütüne üye olarak kabul edilmesi, üye olanın da bu kabulü bilip örgüt üyesi olarak hareket etmesi gerekir.Burada belli bir amaç doğrultusundaki örgüte üyelik şeklindeki fiil arandığından, bu suç tipinin de olası kastla işlenemeyeceği kabul edilmelidir.
Örgüte üye olmak için örgütün niteliklerini bilerek üye olmayı istemek ve örgüte bir katkı sağlamak da yeterli değildir.Herşeyden önce, böyle bir örgütün kurucu unsurlarının varlığı saptanmalı, örneğin, örgütün bir devamlılık arz ettiği ve gerçekten örgütsel bir yapıya sahip olduğu, geçici, gelişigüzel bir çıkar ve amaç için bir araya gelmiş olmaktan öteye bir anlam taşıdığı açıkça saptanmış olmalıdır.Aynı şekilde örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek; buna ilişkin yayınları okumak da örgüt üyeliği için yeterli değildir. Bir diğer anlatımla örgüt üyeliği için bu durumun fiilen gerçeklemesi gerekir. Fail, cebir ve tehdide karışır ve bunları bir yöntem olarak örgüt amacı için kullanırsa (örneğin; molotof atar, silah kullanır, kuryelik yaparsa v.b.) suç örgütünün üyesi olarak kabul edilir.
Sadece bir kereye mahsus örgüt adına gösteriye katılan veya başka bir suça karışan kişi, sırf bu sebeple örgüt üyesi olarak kabul edilemez.Örgüt üyeliği suçunun oluşumu için failin eylemlerinde belirli bir süre devam eden bir yoğunluk aranmalıdır.Örgütle belirli bir süre eylemi ve birlikteliği olmayan failin üye olarak kabulü mümkün değildir.(Y.6.CD.2008/15466 E.2009/4055 K.) Ayrıca Yargıtay örgüte üyelik suçunun oluşumu için kişinin hiyerarşik yapıya dâhil olmasını aramaktadır.Örgütle organik bağ kurup örgütsel faaliyet yürüttüğü tespit edilemeyen failin örgüt üyesi olarak kabulü mümkün değildir.( Y.8.CD.2008/4959 E.-2009/3809 K.-Y.9.CD.2006/6245 E.2008/339 K.)
‘Örgüte nasıl üye olunur?’sorusunun cevabını kanun koyucu düzenlememiştir. Bunun tek sebebi, üye olmanın çok çeşitli şekillerde olabilmesidir. Örnek olarak, bazı örgütlerde üye olunmadan önce yemin etme, el öpme, biat etme gibi geleneklerin olduğu, törenlerin yapıldığı örgütlerin varlığını da belirtmek gerekir. Diğer yandan, kayıtların bulunması da tek başına örgüt üyeliğinin ispatı için yeterli değildir.Buradaki esas nokta, failin örgütün suç işlemeye yönelik amacını içten istemesi ve faaliyetiyle de bunu desteklemesidir.
Madde metninde, suç işlemek amacına yönelik örgütün varlığı için asgari üye sayısı belirlenmemiştir; ancak madde gerekçesinde bu konuya değinilmiştir. Suç işlemek için örgüt kurulması bir somut tehlike suçudur. Her ne kadar en az üç kişinin belli amaç etrafında suç işlemek üzere devamlı surette fiilen birleşmesi suretiyle örgüt meydana gelebilirse de; kurulan örgüt, güdülen amaç bakımından somut bir tehlike oluşturmayabilir. Bu nedenle, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranmalıdır. Bu bakımdan, örneğin sadece üç kişinin bir araya gelmesi, devletin ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik suçları işleme açısından somut bir tehlike taşımayabilir; buna karşılık, ekonomik çıkar sağlamaya yönelik suçlar açısından elverişli olabilir.
Yargıtay 9.CD.’nin 8.7.1999 tarih, 1999/369 E. 1999/2978 K. sayılı ilamında:
“Örgütsel hiçbir faaliyetleri tespit edilemeyen ve kırsal alana götürülmek istenirken yakalananlar ile yaşı küçük olup silahlı çeteye katılmak üzere gidilerek (6 gün gibi) kısa bir sürede herhangi bir örgütsel faaliyete iştirak eden kendi isteği ile örgütten kaçtığının anlaşılmış olması karşısında üzerine atılı suçun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden, müsnet suçtan berattı yerine değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyeti cihetine gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.”