Bir seçim dönemi klasiğidir:
Seçimler her zaman ekonomiye bazı “müjde”ler getirir.
Akaryakıt ya da daha somut söylemiyle “benzin” de her zaman bu seçim müjdelerine konu olmuştur.
Hatırlarsınız, geçmişte pek çok kere tam da seçim arefeinde Türkiye’de zengin petrol kaynakları bulunmuştur. Tabii seçimler geçmiş bu kuyuların bırakın üstünün örtülmesini, nerede bulunduğu bile araştırılmamıştır.
Bize sorarsanız, bu kuyular öyle dağ başlarında falan değil iktidara yakın medyanın sayfalarında ya da ekranlarında olur genellikle.
Bu ara yine bulunursa nerelerde acaba falan diye başka yerlerde aranmamalı boşuna.
Bu seçimlerde petrol konusundaki ilk “müjde” ÖTV’nin indirileceği.
Dolayısıyla benzin fiyatlarının bir miktar aşağıya çekileceği bildiriliyor.
İyi, güzel…
Acar medyanın müjdeli haberlerine göre bu “ekonomik karar”la hükümet toplam 11,7 milyar ÖTV ‘den vazgeçecek ama, böyle yapılınca hem enflasyon düşecek, hem milli gelir artacak falan filan…
Bırakalım bu seçim müjdesini bir kenara, “ciddiyet ve sorumlulukla” şu işi bir düşünelim bakalım:
1.Hükümetin bütçesi 2018 Mart sonu itibariyle 19,8 milyar lira açık vermişse ve bu rakam önümüzdeki 9 ayda daha da katlanacaksa, ortada bir gelir yetmezliği, bir vergi geliri zaafı var mıdır?
-Vardır tabii…
Çünkü dokuz ay içerisinde hiç artmayıp o açık 19,8 milyar lirada kalsa bile; üzerine 11,7 de buradan eklerseniz bütçe gelirlerindeki açık kabaca 31,5 milyar liraya fırlar ve bu daha da büyük bir zaaf yaratmaz mı?
2.Bu indirimle enflasyonda düşme ya da milli gelirde sözüm ona binde birlik artış beklentileri, şu anda tam bir yangın yerine dönmüş olan ekonomiye ne kadar yarar sağlar, yurttaş bunu ne kadar hisseder ve “helal olsun ekonomi de bu iki ay içerisinde bayağı düzeldi” der ? Bunu herkes kendisi cevaplandırsın.
3.Bir ekonomide enflasyonun teknik nedeni mal/para dengesinin bozulmasıdır.
ÖTV’nin indirilmesi, tüketilen benzinin fiyatını ucuzlatmakla insanların -daha doğrusu özel otomobil sahiplerinin- daha fazla benzin kullanmasına, tüketimin artmaına ve dolayısıyla enflasyonun daha da yükselmesine yol açar.
4.Bir ekonomide enflasyonun azalması için asıl yapılacak olan, böyle tüketimi ucuzlatıp teşvik değil, üretimi arttırmaktır. Siz üretimi bırakır, gider de üstelik ithal mal olan benzini ucuzlatırsanız o enflasyon azalmaz artar.
Sadece enflasyon mu artar?
Hayır, cari açığınız da artar, dış borcunuz da artar, o borçlanma giderek zorlaştığından ödeyeceğiniz faiz de artar.
Bütün bunlar zaten daha önce artmışsa o zaman daha doğru bir tanımla hepsi birden “azar”.
5.Bütçe, bir hükümetin “yapacağım” dediği işler için “parayı da buradan bulacağım” dediği program olduğuna göre, alınmasından vaz geçtiği verginin yarattığı bütçe boşluğu karşısında:
-Parasızlıktan, ya bir takım hükümet harcamalarından ve icraattan vaz geçer, bazı ödemeleri kısarsınız;
-Ya da özel otomobil sahiplerinden bu arada almadığınız vergiyi ya iki ay sonra yine kendilerinden ama katmerli bir biçimde alırsınız,
-Ya da, bu asıl ödemesi gereken üst gelir grubunu bırakıp, gider arabası bile olmayan sıradan insanlara çeşitli vergiler salarsınız, elektriğine, suyuna zamlar yaparsınız.
Yani yayadan alıp otomobil sahibine vermiş olursunuz.
6.Akaryakıttaki KDV, ÖTV dolayısıyla ortaya çıkan yüksek vergiler, hükümetin ille de “alalım” dediği için değil, memleketin ekonomik tablosu karşısında “almak zorunda kaldığı” için alınan paralardır. Yani bunlardaki fiyat yüksekliği bir sebep değil, sonuçtur, mecburiyettir.
Dolayısıyla bu fiyatların gerçekten inmesi, üzerindeki vergilerin azaltılmasının yolu, ancak ve ancak, ekonominin hem piyasayı hem hükümeti besleyecek kadar kazanıyor olması ile mümkündür.
Bir ülkede üretim ve kazanç yoksa, buralardan vergileme yapılamayacağından, “el mahkum” başta benzin olmak üzere tüketim vergilendirilmek zorundadır. Bunu şimdi almazsanız sonrasında fazlasıyla alırsınız. O zaman da bu bir ucuzluk değil “zaman kaydırması” ya da “seçim atlatması”dır.
7.Peki benzinin yüksek fiyatlarından, bu fiyat üzerindeki yüksek vergilerden şikayet etmeyelim mi?
Edelim tabii…Ama bu şikayet, fiyatın neden bu kadar yüksek tutulduğundan değil, neden bunu yapmak zorunda kalacak kadar kötü bir ekonomik politika izlendiğinden dolayı olmalıdır. Çünkü ekonomi üretebilseydi, sanayici, tarımcı, ticaret erbabı, esnaf para kazanıyor olabilseydi, gereken vergi bunların kazançları üzerinden alınacak, akaryakıta o kadar da yüklenilmeyecekti.
8.Türkiye, tüketiminin önemli bir kısmını dışarıdan ve yeteri kadar olmayan dövizi ile karşılamak durumundayken “piyasayı canlandırma” gerekçesi ile benzinin ÖTV’sini indirdiğinde, canlanacak olan dört şey vardır:
Trafiğin canlanması, cari açığın canlanması, dış borcun canlanması. Enflasyonun canlanması...
Ekonomisi krizle boğuşan bir ülkenin piyasayı bu şekilde canlandırıyorum demesi ne yazık ki onu canlandırıyorum derken canına kastetmesidir.
9.Sonuçta, bu seçim dolayısıyla verilen “ÖTV” indirimi müjdesi, aslında bir vergi ertelemesidir, Propaganda döneminde muhalefetin “bak benzin 6 lira oldu” sloganını söyletmemek içindir.
Ama şimdi 6 liradan kurtulduk diyenler yarın 7 liraya razı olmak durumunda kalacaklardır.
Hesap bunu göstermektedir.
Bu “tedbir” ile piyasayı canlandırmak aslında dışarıdan dövizle temin edilen tüketim malının kullanımını, trafikte daha çok dolaşmayı canlandıracak ama bu şekilde vazgeçilen vergiler seçimin hemen sonrasında, bu siyasi “müjdenin bütçeye maliyetini" de yükleyerek yurttaşın karşısına çıkacaktır.
Bu asla doğru ve ekonomik bir “tedbir” değildir.
Buna sevinecek olanlar yine de sevinilecek bir tarafını bulabilirler;
Ama, ancak ödeme günü gelmiş borcunun üzerine biraz daha faiz eklenmesi ile o ödemesinin ertelenmesinden sevinç duyan borçlu kişiler kadar sevinebilirler.
Çünkü alınması zorunlu hale gelmiş vergiler yani yurttaşlık borcu, ötelenmekle değil, ödenmekle biter.
Şu parasal işlerde de -malum- her öteleme daha çok faiz demektir.
Bu da bilinsin de, nereden çıkartıyorlar bu faizi bu kadar yükseklere demesin kimse.
.