Dilimize Arapçadan geçmedir ama; “Hak” dediğimizde herkes bunun iyi kötü ne anlama geldiğini bilir değil mi?
“Senin hakkın” “Benim hakkım”
“Onun hakkı” “bunun hakkı”
“Bu işin hakkı… “ falan gibi…
Yani aynı toplum içinde yaşayan insanların karşılıklı çıkar ilişkilerindeki “denge”, “ölçü” gibi bir şey:
“Haksızlık etme!”
“Hakkına razı ol”
“Kimsenin hakkı kimseye geçmesin”
……..

“Hukuk” denen şey de hepimizin bildiği işte bu “hak” kelimesinin çoğulu; yani “haklar” demek.
Toplumu yöneten devlet, yönetimi altında olan insanların karşılıklı haklarını yazılı kurallara bağladığında da ortaya bizim “kanunlar” dediğimiz yazılı hukuk çıkıyor.
Özetle; Meclis’te kabul edilen her kanun aslında senin benim karşılıklı çıkar ilişkilerimiz olan “haklarımızı” düzenliyor:
“Şunu yap, bunu yapma…”
“Öyle yaparsan böyle yaparım” gibilerinden.
*
Peki, bu kanun yapmak denen iş, bizim her birimizin hakkını, hukukunu “yazılı” olarak düzenlemek ve bunun işleyişini devlet gücü ile desteklemekten başka bir şey değil ise; bu toplum adına kanunları yapanların hiç bir şeyi oldu bittiye getirmeden, her şeyi “açık seçik” toplumun gözünün önünde, onun dengelerine, insanlarımızın duygu ve düşüncelerine uygun olarak gerçekleştirmesi gerekmez mi?
Gerekir tabii…
O yapılanlar bu toplum içindeki karşılıklı çıkarları dengelemek, toplumun huzur içinde yaşamını sağlamak ve bir”düzen” kurmak için ise, ve bunun için “hak”lar birer yazılı ve emredici metinler haline getirilecekse bu işlerin asla oldu bittiye getirilmemesi, torbalara sokulmaması gerekmiyor mu?.
*
İyi de, ya bir gece yarısı aniden çıkarılan kanunlar, bilmem ne konulu kanun çıkarılırken içine son anda bambaşka bir konuda yapılan eklemelere ne demeli?
Acaba bu durumlarda, aslında her birimizin “hak”larını düzenleyen o kanunlar, basbayağı “ben yaptım oldu” ya getirilmiyor mu?
“Ben” yaptım oldu, aslında bütün bir toplumun bilgilenme, tartışma, değerlendirme haklarını ellerinden almak, onu en iyi ben bilirim demek değil mi?
*
“Torba kanun”
Yani toplumu ilgilendiren pek çok hakkın, hukukun topluca kanunlaştırılması.
Bu iş bizde maalesef, özellikle son dönemlerde hükümetlerin “oldu bitti” uygulaması haline geldi.
İnsanlar soruyor: 
“Torba kanun çıktı mı?”
“Hangi torba o?”
“Canım şu son zamanlardaki torba”
Adı ya da belirli bir konusu yok.
Günlük konuşmalarda adı “torba” ama resmiyette “Bazı kanunlarda …“ falan diye geçiyor. 
Çünkü içinde o kadar birbirinden ayrı konu var ki, bunlara “Bazı” demek dışında bir isim koymak mümkün değil.
“-Peki bu “bazı…”nın içinde neler varmış?”
“Valla ne olduğunu tam söylemek zor, çıkınca göreceksin” 
Doğrudur. Çünkü yasalaşma sürecinde hemen her an o torbaya neyin katılıp içinden neyin çıkarılacağı hiç belli değil.
Neden?
Mesela nedenlerden biri, o saatlerde Meclis’teki çoğunluk… Baktın durum müsait, koy torbaya.
Sıkıntı(!) mı görünüyor? Çıkart torbadan!
Bir başka neden, konunun toplumda pek fazla konuşulup tartışılmasını istememek. 
“Netameli” işlerde tartışmaya fırsat vermemek yani.

Sonunda ne oluyor?
Sözüm ona toplumsal yaşamımızda çok önemli olan, karşılıklı hak ve yükümlülüklerimizi “hepimiz adına” belirleyip yazılı hale getiren bu kurallar, o toplumda tartışılıp olgunlaştırılmadan, eğrisi doğrusu pek fazla değerlendirilmeden “kanun” haline geliyor, daha doğrusu “getiriliyor” ve hepimiz için bağlayıcı oluyor…
*
Bu günlerde bir “torba” daha getirildi Meclis önüne.
İçinde neler var derseniz,” tabii ki çok şey” var. 
Hangileri mi diyeceksiniz? Şimdilik şunlar şunlar… Ama daha sonra içine neler katılır, neler çıkarılır orası belli değil.
Belli olan tek şey, çıkarılanların hepsinin tek bir “torbada” olacağı.
Dışarıdan bakınca “torba”
Ya içeriden bakınca diyeceksiniz değil mi? 
Göremezsiniz ki, torbası dışında her an her şeyi değişebilir bir gecede. 
Hele bir çıksın, kesinleşin; o zaman ne olduğunu görüp tartışacağız.
Şimdiden tartışıp da adımıza karar vereceklerin kafasını fazla karıştırmayalım en iyisi.
Düşünsenize, bizim adımıza o kadar şeyi birden düşünmek zorunda olanların aklını bu kadar yormak doğru olabilir mi? İyice karışıverir maazallah!.