1.Asgari ücret, bir ülkede iktidarın "özel sektör kesesinden" ilan ettiği ve "en düşük ücret bu olacak" "ben söyleyeceğim sen o ücreti nasıl vereceksen vereceksin" dediği belirlemedir.
2.Asgari ücretin ne olacağını özünde sadece iktidar belirler. Bunu tesbit eden(!) komisyon 5 işçi, 5 işveren ve 5 hükümet adamından oluşup komisyonun başkanı da ilgili bakandır.
Bu komisyonda fasülyenin enerjisi, yemeğin kıyması, işçinin kalori ihtiyacı üzerine pek çok muhabbet yapılsa da sonuçta buradan hiç bir zaman işçi lehine bir rakam çıkamaz çünkü sayılar ortadadır.
3.Asgari ücret denen rakam aslında o ekonominin mevcut yapısına yani verimliliğine,göre özel sektör patronunun verdiği ücretin genel ortalamasıdır. Çünkü işçiye kaç para verilirse işletmelerin dengesinin bozulmayacağı bellidir. Bu denge de ekonomideki karlığa, emek ve sermaye arasındaki sermayenin hangi noktada olduğuna bakılarak belli olur.
Bir ülkede işveren kazanamıyor, geriye sayıyorsa;
Kendi mal ve hizmeti kendi ülkesinde ithalatla baş edemiyorsa,
İhracat imkanları artmıyorsa
Ama bu arada emek piyasasına sürekli yeni işsizler giriyor ve onlar "ne iş olsa yaparız, ücreti siz bilirsiniz"" diyorsa...
Asgari ücret komisyonunun bazı ince (!) hesaplamalar yapıp ya da yüreğini yumuşatıp bu ortamda hasbelkeder iş bulmuş olanlara haha çok para verelim deme şansı yoktur.
Olur ya... mesela devlet ağırlıklı bu komisyon aşka gelip örneğin 5.000 lira verelim dese, neredeyse bütün işyerleri batar. Çünkü işçilik maliyeti artan ama bu maliyetle üretemeyen, üreteceğim dese bile kurtaracak gibi bir kazancı olmayan hiç bir işletme buna dayanamaz.
4.Halbuki o ekonomide işçi az, iş çok olsa ve işletmeler çok kazanabilseydi işveren kesimi zaten işçisini aç acına hizmete almaya çalışmazdı. Yani asgari dediğimiz ücret piyasada kendiliğinden yükselirdi.
5.Türkiye, işsizliği süratle artan, bu da yetmiyormuş gibi yüksek göç alan bir ülkedir. Dolayısıyla emek piyasasında emek aleyhine gelişen bu durum reel olarak asla ücret artışına izin vermez. Arttı gibi görülen sadece nominal yani sayısal artışdır.
6.Sendikaların, medyanın ya da muhalefetin "yazık değil mi bu ücrete çalıştırılanlara" demesi olayı yanlış tarafındaan tutmalarıdır.
Asgari ücretin şu ya da bu olması sadece ve sadece mevcut ekonomik yapının sonucudur. Eğer bu konuda bir şeyler eleştirilecekse, söylenecek olan; ülkedeki ekonomi politikasının neden ücretleri bu hale düşürdüğü, üretimin neden geri düştüğü ve emek piyasasının neden bu kadar zora düşürüldüğüdür.
Bu, denize itilmiş adamın neden üstüm ıslandı diye feryat etmesine benzer. Önemli olan işsizlik denizine düşürülüp düşülmemesidir yani ekonomi politikasıdır. Çünkü eğer denize düşmüşseniz ıslanmanız mukadderdir.
7.Asgari ücrette bir başka gariplik, ekonomide bir gelişme, bir istihdam arzusu olmadan devlet eliyle ücret zammını zorlamanın mevcut istihdamı da zora sokmasıdır. Düşünsenize 100 kişi çalıştırdığınız bir işiniz var. Kapının önünde de o ücreti bile bulamayan binlerce işsiz. Bir düşünün bakalım; devlet size "bundan sonra çalışanlarına benim talimatımla daha çok ücret vereceksin" dese, işiniz bu fiyatlarla adam çalıştırmayı kurtarmıyorsa çalışanlardan örneğin 20 kişiyi işten çıkarmaz mısınız?
Bu sefer de çalışana destek olayım derken onları işten etmez misiniz?
Haydi işten çıkarmadınız, piyasanın hali bu iken ücret arttığı bir dönemde işe yeni işçiler alır mısınız?
8.Bizim gibi kayıtdışılığı bol ülkelerde asgari ücretin devlet eliyle fazladan yükseltilmesi, işvereni kayıtdışı istihdama iter. Önceden iyi kötü sigortalı işçiyi de güvencesiz hale getirirsiniz.
Özetle:
Ekonominin büyük yanlışları ortadayken asgari ücretten artışından medet ummak, istihdam ve emek mücadelesini sadece bu şekilde yürütmek, çok açık bir yanlıştır.
Emeğe hizmet, bu ülkenin çalışan-çalışmayan tüm emekçilerine bir yararı olacak ekonomi politikalarını, hatta asgari ücretin üzerinde ücret ve istihdam bekleyenler için gerekli vergi politikalarını da tartışıp karar vericileri buna yönlendirmekle olabilir.