Geçtiğimiz günlerde Edirne Belediyesi’nin güzel bir etkinliği olan “Edirne Akademisi”nde Türkiye ekonomisi anlatmam gerekiyordu.
Buradaki izleyicilerin, bir liseliden emekli bankacıya kadar her eğitim ve bilgi düzeyinden, her yaştan insanlar olduğunu düşünürseniz konuyu nasıl sunmanız gerekir?
Bırakın bu mozayiği bir kenara, Türkiye’nin hızlı ve ne yana gideceği pek de kestirilemeyen ekonomi-politik durumu ile kesinliği çok tartışma kaldırabilecek istatistiksel bilgileri karşısında şu bizim ekonomimizin kolayca anlatılabilmesi ve “budur” denmesi olası mı?
*
Hani bizde “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” diye bir söz vardır ya; biz de durumun nasıl olduğunı çok alakasız bir yerden, “Papua Yeni Gine” ekonomisi üzerinden düşündürüp izleyicilerimin cevaplamasını isteyerek yatırdık masaya.
“Haydi” dedik, “söyleyin bakalım: Siz bir kişi ya da bir yatırımcı olarak Papua Yeni Gine ile ilgilenseniz, onların nelerini merak eder, aldığınız bilgileri nasıl değerlendirirdiniz?”
Bu yöntem iyi tuttu bence.
Bakın biz Papua Yeni Gine’nin nelerini merak ettik, nasıl değerlendirdik. İşte o başlıklardan birkaçı:
1.Orası nasıl bir coğrafyada? Komşuları kimler? Onlarla ilişkileri nasıl?
-Coğrafya pek uygun değildi. Bir kere bir ada devleti. Dolayısıyla iç pazarı dar, ana karalara mesafeli. Hatta üzerinde bulunduğu adanın yarısı bir başka ülke. Orada bir şeyler üretilip satılabilmesi için öncelikle bu komşusu ile iyi geçinmesi lazım. Bu hem bir savaş tehlikesi ile karşı karşıya olmaması ve dolayısıyla yatırımların güvenliği ile ilgili, hem ihracat için bir pazarı elinde tutması açısından.
2.Nasıl bir siyasi rejimi var? İstikrarlı mı?
-İster kendi yatırımcıları, isterse dışarıdan gelecek yatırımcıların istikrarlı bir rejim istedikleri bellidir. Çünkü kavga olan yerde yatırım olmaz, bu gün böyle yarın başka uygulamalar bir yatırımın planlanmasını imkansız hale getirir. Ekonomi gürültüden hoşlanmaz.
3.Bankacılık, kambiyo rejimi nasıl? Parasında istikrar var mı?
-Sağlıklı bir bankacılık yoksa, yatırımların kredilendirilmesi, faizlerin istikrarlı olması mümkün değil. Enflasyon giderek yükseliyorsa ne yatırım ne üretim maliyetleri beklendiği gibi çıkmaz. Para değeri hızla düşüyorsa yabancı yatırımcı dövizinin ne olacağını bilemez. Ticari hayatta kimse malı için sağlıklı bir fiyatlandırma yapamaz.
4.İnsanların gelir düzeyi nedir? Gelir dağılımı nasıl? Yoksulluk var mı?
-Kişi başına milli gelir düşükse tabii ki orada yüksek bir satın alma gücü olmaz. Gelir dağılımında büyük bir çarpıklık varsa, halk açık biçimde iki ayrı kesime ayrılmıştır: Zenginler ve fakirler.
Zenginlerin alım gücü yüksektir ama sayıları azdır, çoğu lüks tüketimini dışarıdan karşılar; fakirler çoktur ama alım güçleri ortalamanın da altında olduğu için fazla bir alımları olamaz. Üstelik bu gelir adaletsizliği ile orada sosyal eşitsizlik var demektir ve bu durum ekonomi için risktir. Çalkantılar beklenebilir.
5.Hukuk düzeni nasıldır? Güvenilebilir mi?
-Bir yatırımcı her şeyden önce gittiği ülkede sağlam bir hukuk düzeni ister. Gelecek olanlar kendilerine güven veren bir hukuk düzeni göremezlerse, ne kendilerini, ne yatırımlarını ve ne de ticari işlerini güvende saymaz ve gelmekten vazgeçerler. Ayrıca hukukun ikide bir değişmemesi, yargının da bağımsız hareket etmesi gerekir.
6.Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma var mıdır?
-Bir ülke ekonomisinde yolsuzluktan geçilmiyor, rüşvetsiz iş olmuyor, liyakatına bakmadan siyaset istediği adamı istediği yere getiriyorsa o ülke ekonomisi yine de kötüdür. Kurumları sağlıklı işlemez, adı bahşiş ya da bağış da olsa bazı işler masanın altından dönüyordur.
7.Nüfus eğitimli mi? İşsizlik ne boyutta?
-Bir ülkede eğitim ne kadar önemsenmiş ve ileri ise, orada istikrar vardır, doğru kararlar vardır, gelişme vardır. Eğitimsiz ülkeler giderek yoksullaşmaya mahkumdur. İşsizliğin yüksek olduğu yerler aynı zamanda yoksulluğun ve eğitimsizliğin yaygın olduğu yerlerdir. Bu ülkeler ekonomik olarak belli büyüklüklerde olsalar da yapısal olarak ekonomisi kötü ülkelerdir.
8.Dış ticareti ne durumda?, Ne alır ne satar? Açık verir mi?
-Bir ülkenin dış ticareti, yabancı yatırımcı için tabii ki sorgulanacaktır. Bir kere dengeli olmalı, hatta fazla vermelidir. Çünkü dış ticaretinde ihracatı yüksek ülkeler dinamik, kazanan ve halkının refahı da yüksek ülkelerdir. Üretimden buraya giden yatırımcı da kazanır. Ama o ülke sattığından çok satın alıyorsa ekonomik dengesi giderek bozuluyor, piyasası daralıyor demektir.
9.Enerji kaynakları ve politikaları, haberleşme
-Yatırımcı, bir ülkeye girerken tabii ki oradaki enerji imkanlarını araştıracaktır. Enerji üretimin canıdır. Enerjisini kendisi üretmeyen ülkeler bunu hem pahalıya alır hem güvenliği olmaz. Petrol, gaz ya da elektrik… bunlar arada bir kesilebiliyorsa orada üretim de kesilir. Sağlıklı bir politikası olmazsa yarın ne olacağı belli olmaz.
…
Daha pek çok başlık ve yorum tabii…
Bunların hepsini buraya almaya gerek yoktu. Ama sonuçta izleyiciler bütün bunlara olumlu cevaplar almadan Papua Yeni Gine ekonomisine “iyi bir ekonomi” denmeyeceğinde birleştiler.
Türkiye’ye gelince…
“Aynı soruları Türkiye için sorun, her an değişen rakamları internetteki kaynaklarından bulun ve kararı kendiniz verin” dedim.